Kocaman Bir Macera İçinde
Lise yıllarında katıldığı tiyatro kulübüyle hayatının dönüm noktasını yaşayan, Akasya Durağı’nın Zeyno’su Sitare Akbaş, tiyatro haricinde ilgilendiği sanat dallarını, ilginç oyunculuk anılarını ve tatil planlarını MAG Okurlarıyla paylaşıyor…
Tiyatroya olan ilginiz hep var mıydı? Tiyatronun sizin için anlamı nedir?
Lise ikinci sınıfa giderken bir arkadaşım “Tiyatro kulübü açılıyormuş, ona girelim.” dedi. Ben de “Ne işim var ya, ben yapamam.” demiştim. Sonra bana “Derslerden kaçarız prova oluyor diye…” deyince ben de hop kendimi tiyatro kulübünde buldum. Sonrası kocaman bir macera. O kadar sevdim ki, ne için dünyaya geldiğimi anladığım anlardan biriydi. Tiyatronun benim için anlamı; insanın sanatsal açıdan kendini, var oluşu, evreni, davranış biçimlerini, geleceğe ve öze bakış açısını derinleştirecek gerçekle derinden yüzleşmesini sağlayabilecek bir laboratuvar alanı olması.
Tiyatro dışında ilgilendiğiniz sanat dalları var mı?
Var tabii… Edebiyat da büyük aşkım. Şiir yazmayı, şarkı sözü yazmayı, beste yapmayı çok seviyorum. Aranjesinden klibine, albümün kapak tasarımına kadar çok heyecanla çalıştığım bir bölüm olarak müzik de var hayatımda. Aynı zamanda müzik yapımcılığı da yapıyorum çünkü. Bunun yanı sıra iki tane senaryom var. İleride ne olur hiç bilmiyorum.
Pek çok dizi ve filmde yer aldınız. Sizde ayrı bir yeri olan yapım hangisi?
Yani tabii ki hepsinin ayrı yeri var, çünkü hepsinden öğrendiğim ders ya da aldığım hediye çok kıymetliydi; ama kariyerimi en çok hangileri etkiledi derseniz tabii ki “Akasya Durağı” ve “Sen Çal Kapımı” dizileri. Bu arada en son “Zübeyde Hanım: Analar ve Oğullar” filminde Makbule’yi oynamış olmak hepsinden apayrı bir yerde, apayrı bir histe duruyor, çünkü Atatürk’ün kız kardeşini oynamış olmak bir vatanperver olarak ayrıca şereftir. Oyuncu kimliğimin yanı sıra, böyle bir hikâyenin içinde tüylerimin ürpermediği bir sahne dahi çekmedim. Çok enteresan bir deneyimdi. Gururla hep anlatacağım.
Var mı yeni proje hazırlıklarınız?
Var, çok da heyecanlı ama şu an sizinle paylaşamıyorum. Ferzan Özpetek’in yönetmeni olduğu bir kısa film var, o çıkacak. 29 Ekim’de “Zübeyde Hanım: Analar ve Oğullar” çıkacak. “Tek Yürek: İmalat-ı Harbiye” adlı filmimiz gösterime girdi geçenlerde. Bu yıl benim için sinema filmleri yılıydı, çok da keyifliydi. Yenileri yolda.
Bugüne kadar yaptığınız en büyük çılgınlık nedir?
Mesleğim içinde soruyorsanız; araba kullanmayı çok iyi bilmediğim halde, ocak ayında, eski model bir kamyonetle bir sahne için Yalova tersanede suya atlamaktı. Uğur Uzunel ile bir filmde oynuyorduk. Sahne için kamyonetle suya atladık ve ben bir süre suda mahsur kaldım. Sonrasında çıktım ama mikrop mu kaptım, üşüttüm mü bilmiyorum; üç dört gün kendimi bilmeden yatmışım.
Peki, spor ile aranız nasıl?
Gayet iyi, çok severim. Eskiden Gazi Üniversitesinin badminton kulübündeydim. Yıllarca takımla maçlara gittik. Hep derim tiyatro ile karşılaşmasam kesin sporcu olurdum diye. Haftada üç antrenmanımı yapmaya gayret gösteririm.
Yaz için bir tatil planınız var mı?
Tatlı bir Avrupa turu, belki kardeşimle bir Amerika seyahati planlıyorum. Kardeşim oraya yerleşiyor çünkü. Sonrasında da ailemle küçük bir tatille final yaparım.
PHOTOGRAPHER: KAAN BÜLBÜLOĞLU
STYLING: HAMİYET AKTAŞ
HAIR & MAKEUP: NİLAY BAŞ
PRODUCTION: MOOD34