© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Klinik Psikolog İrem Erdinç Aramızdaki Gizli Dil Ne?

Klinik Psikolog İrem Erdinç Aramızdaki Gizli Dil Ne?

İlişkilerde duygusal zekâ ve davranışların önemini bilimsel ve psikolojik bir perspektifle ele alan Klinik Psikolog İrem Erdinç, kadın ile erkek arasındaki bağın derinliğini anlamak için belirleyici olan etkenleri MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

Kadın-Erkek İlişkilerinde Bilim ve Duygunun Sorgulayan Yolculuğu

Modern kadının ve erkeğin aşk haritasını yeniden çizerken, klinik psikolog olarak yılların birikimiyle şunu söyleyebilirim: İlişkiler, bir sanat kadar karmaşık; ama doğru anahtarlarla açıldığında, büyülü bir şiire dönüşür. Sosyete hayatının ışıltılı sahnelerinin ardında, duyguların en çıplak hâli ve en gerçek çatışmaları gizlidir. Peki, aşkı daha doğru anlamak, partnerimizi derinlemesine çözmek mümkün mü? Evet! Bilimle ve kalple harmanlanmış ilişkisel gerçekler, bize sadece iyi bir eş değil, gerçek bir dost, bir yoldaş olmanın yollarını gösteriyor. Hayatın koşturmacasında, duygusal zekânın ve olgunluğun ilişkilere nasıl yön verdiğini, bağlılığın oyun alanını nasıl genişlettiğini keşfetmeye hazır olun. Siz de bu sayfalarda, aşkın bilinmeyen yönlerine, psikolojinin rehberliğinde eğlenceli ve etkileyici bir yolculuğa çıkacaksınız, çünkü hakiki bağlılık, sadece bir duygu değil, bir sanattır.

Gerçek bağlılık nedir; söylediklerimiz mi, yaptıklarımız mı? Sevgi dili mi, davranış dili mi daha etkili?

Kadınlar, bir erkeğin bağlılığından emin olmak istediklerinde sadece söze değil, gerçek ve samimi davranışlara da bakarlar. İnanın, küçük jestler bazen en büyük mesajları taşır!

Mesela; daha önce “İşte bunu çok istiyorum!” dediği şeyi sürpriz yapıp hediye ettiğinizde, kalbinizden geçenler hemen anlaşılıyor… Ona yardım lazım olduğunda, kendi planlarınızı bir kenara bırakıp yanında olmak, “senin için burada olduğumun kanıtı” demektir… Ertesi sabah erken kalkmak zorunda olsanız bile, sorunlarını dinlemek için geç saate kadar uyanık kalmak, gerçek ilginin ve sabrın göstergesidir… Arkadaşlarınıza “Bakın, benim yanımda böyle harika biri var!” diye anlatarak sevgiyi gururla sergilemek, bağlılığın sosyal onayıdır… Yani kısacası, bağlılık sözle değil; bu tarz içten ve tutarlı hareketlerle kendini gösterir. Unutmayın, gerçek sevgi davranışlarda saklıdır.

Hanımcılık, ataerkilliğin ötesinde bir güç mü? Sadakat ve şefkat arasındaki ince çizgi neden karışıyor?

Bir erkeğin ilişkisel olgunluğu aslında partnerine gösterdiği duyarlılık, sadakat ve şefkatle ölçülür. İşin güzel tarafı, “hanımcılık” denen şey, ataerkil kalıpların çok ötesinde, tam da kendine has bir karizma biçimi! Hem de zayıflık değil; tam tersine, büyük bir güç. Yani bir erkek, sevgisini sadakatle, şefkatle ve hassasiyetle gösterdiğinde aslında içten içe kocaman bir güçlü kahraman oluyor. “Hanımcılık” dediğimiz o naif ama bir o kadar da sağlam duruş, sevgisine sıkı sıkıya sahip çıkmak demek. Tabii şunu unutmamak lazım: Ne kadar olgun ve kibar olursa olsun, bu adamın da kalbi var! Duyarlılıklarını, emeğini anlamayan, hatta küçümseyen biriyle olursa, o da kırılır, yorulur, tükenir. Tıpkı nazik bir kadının kötü ilişkilere fazla dayanamaması gibi. Sonunda işin sırrı şu: Doğru insan, senin duygusal emeğini gören, değer veren ve birlikte büyüten kişidir. O zaman bu “hanımcılık” güç olur, sevgiye dönüşür, hayatın en güzel hâline…

Sessiz çatışmalar: Tartışmadan kaçmak ilişkinizi kurtarır mı?

Evliliklerde kadınlar genellikle duygularını açıkça ifade etmeye, ihtiyaçlarını paylaşmaya ve zaman zaman eleştiride bulunmaya meyillidirler; bu, onların ilişkiye verdikleri önemin ve bağlılığın bir göstergesidir. Erkekler ise bazen savunmaya geçmek yerine, sakinleşmek ve düşünmek için biraz geri çekilmeyi tercih ederler; bu da tartışmanın daha yapıcı bir zemine taşınması için bir ara verme yöntemidir. Bu farklı yaklaşımlar, aslında birbirini tamamlayan ve ilişkinin doğal ritmini oluşturan hareketlerdir. Kadınların duygularını cesurca açması, erkeklerin sakinliği ve sabrı, karşılıklı anlayış ve saygıyla birleştiğinde, sessizlik bile bir barış ve güç kaynağına dönüşür. Böylece, ilişkideki gerilimler çözülürken, çiftler birbirlerinin farklı iletişim tarzlarından güç alır ve bağları daha da derinleşir. İşte evliliklerin en güzel sürprizlerinden biri, bu farklılıkların uyum içindeki rengidir.

Kadın ve erkeğin eş seçimindeki evrensel tercihleri şöyle düşünebiliriz; neredeyse hepimizin kafasında bir “ideal partner” listesi var, ama biraz farklılıklar görüyoruz. Kadınlar genellikle “sağlık, nezaket, finansal durum ve zekâ” gibi sağlam temellere fazla önem verirler. Yani, iyi kalpli, akıllı, mantıklı ve güçlü destekçi ararlar. Tabii bu listeye bir de “kendinden biraz daha olgun” olmak da ekleniyor, çünkü tecrübeyle gelen o ekstra deneyim, kadınların gözünde her zaman artı puan! Erkeklerse işi biraz daha basit tutup, “gözler kalbe giden en hızlı yol” diyerek çekiciliği biraz daha ön planda tutuyorlar. Yani, ilk bakışta göze hoş gelen cazibe faktörü erkeklerde biraz daha yüksek puan alıyor.

Kısacası, kadınlar biraz “uzun vadeli yatırım” peşinde, erkekler ise “güzel manzara” arıyor. İkisi birleşince de hayatın renkli halleri ortaya çıkıyor! Kadın ve erkeğin eş seçimi konusundaysa evrensel eğilimler gözlemlenmiştir: Kadınlar daha çok sağlık, nezaket, finansal durum ve zekâ gibi uzun vadeli güvence sağlayan özelliklere önem verirken; erkekler karşı cinste öncelikle çekiciliğin peşindedir. Ayrıca kadınlar çoğu toplumda kendilerinden biraz daha yaşlı erkekleri tercih ederler ki bu da deneyim ve olgunluğun bir göstergesidir.

Aşkı bilimle ölçebilir miyiz? 36 soruluk soruşturmanın sırrı ne?

Tüm bu bilimsel bulgular arasında en dikkat çekeni ise psikolog Arthur Aron’un, aşkı tetikleyen “36 soru” deneyi olmuştur. Bu deneyde, birbirini tanımayan iki kişi, 45 dakika boyunca karşılıklı olarak, giderek derinleşen 36 samimi soruyu cevaplayarak aralarındaki duygusal bağı hızla kuvvetlendirir. Bu kadar kısa sürede gerçek bir yakınlık ve bazen aşka dönüşebilen bu deney, sevginin bilimsel bir formülle de desteklenebileceğini gösteriyor.

Sonuç olarak, ilişkiler sadece duygulara değil, davranışlara, zekâ ve samimiyete dayanır. Psikoterapistliğimden edindiğim deneyimler, bu bilimsel gerçeklerin günlük yaşamdaki karşılıklarının ne kadar kıymetli olduğunu gözler önüne seriyor. Modern ilişkilerde sevgi, güç ve olgunlukla harmanlanmış gerçek yürek işi…

İşte bu yüzden, ilişkilere dair her küçük davranış, o büyük resmi tamamlayan benzersiz bir parçadır ve gerçek bağlılık, sadece söylenen değil, yaşanan, hissedilen ve paylaşılan bir serüvendir.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.