İş Dünyası Bir Tür Tiyatro
Son dönemde ilk romanıyla konuşulan, “Hep Sevgili Kalalım” adlı romanı ile büyük ilgi çeken yazar Birol İnan ile edebiyatı, gelecek günleri, yeni roman fikirlerini konuştuk. Edebiyata iyi bir okur olarak başlayan yazar, geldiği noktada yeni romanların da müjdesini veriyor.
Kafamızdaki iş adamı tanımı zamanla yarışan, yoğun ve biraz da realist bir kişi özellikleri taşıyor. Oysa siz edebiyat gibi bir alana hem de roman yazmaya yönelerek bu tanımı kırıyorsunuz. Edebiyatla olan ilişkinizi bize anlatır mısınız? Yazmak hayatınızda nasıl bir yeri dolduruyor?
İş dünyası bir tür tiyatro aslında; çok tipoloji var içinde. Uzun zamandır hemen her konuda yazdığım denemelerim vardı. Önce bunları sıralayıp basmayı düşündüm, sonra bu düzeltmeler esnasında iyi sahne yarattığımı fark ettim, içine oyuncuları koyunca roman oldu. Yazmak beni mutlu eden bir hobi ve ömrüm yettiğince hem çalışıp hem yazacağım.
“Hep Sevgili Kalalım” gibi bir roman yazma fikri nasıl oluştu? Hikayenin ve karakterlerin oluşumu ve kurgu sürecinden bahsedebilir misiniz?
Etrafımda çok hikaye dönüyor. “Hep Sevgili Kalalım”ın hikayesinde önce Rüya karakterini, o olup yazmayı denedim, sonra bir kadının duygularını yazmanın çok da kolay olmadığını, Demir’in penceresinden bakmayı daha uygun buldum. Belki biraz ustalaşınca kadın duygularıyla da yazabilirim. Yarattığım karakterleri iş adamı olmam nedeniyle iyi yarattığımı düşünüyorum ve çok gerçekçiler. Demir’de biraz ben, biraz o… Etrafımdaki özellikle iş adamı arkadaşlarımdan parçalar var. Erkeklerin de kalbi var, demek istedim. O kadar da duygusuz değiliz, yani.
Roman okuyucuda nasıl bir tat bırakıyor? Aşka ve ilişkilere dair neleri sorgulatıyor?
Soruyu okuyucular yerine benim yanıtlamam yanlış olur ama ben okuyucu olsaydım; insanın özünü görmenin önemi, yaşanılan çevre, aile, meslek ve eğitimin insanları duygusal anlamda da şekillendirdiği, insanların maskelerinin altında başka insanlar olabileceği, din-ahlak-aşk üçgeni hakkında sorgulamalar yaratacağını düşünürdüm.
Roman bir erkeğin bakış açısını yansıtıyor ve olayları bir erkek bakışıyla anlatıyor. Size göre erkekler ve kadınların aşka ve ilişkilere bakışı nasıl farklılıklar gösteriyor?
Kadınlar daha çok liman arıyorlar, erkeklerse onları gerçekten seven ve seveceği kadını. Çatışmalar burada çıkıyor. Bir de kadınların teslim alma arzusu erkek genetiğine pek uymuyor sanırım. Demir’in dediği gibi “özgür aşk, özgür caz, özgür pişirme” biraz ütopya gerçek hayatta. Bir de kadınlar zamanlama hatası yapabiliyorlar, bencil olmakla suçluyorlar erkekleri. Bencillik hayatın gerçeği, bunu kabul edelim. Özgürlüğünü alacağın adamı bencillikle suçlamamalısın. Asıl olan seni kadar sevdiği… Sevgi veya aşk birinci koşul ilişkilerde ve çok zor denk gelen bir şey. Bulunca kıymetini bilmek lazım.
Romanın baş kahramanı Demir nasıl bir karakter? Demir ve romandaki hikaye sizden ve yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu?
Her karakter yazardan izler taşır. Demir olarak yazdım ama artık o değilim. Kitap basıldı Demir ve diğerleri aramızda dolaşıyorlar artık, hepimiz gibi insanlar onlar, tek farkları her okuyucuya değişik görünmeleri. Ben şu anda Sinan’ım. O yeni romanımın karakteri ve bir mimar, bir yaratıcı, doğuştan yetenekleri olan biri. “Bir tek zeytin ağaçlarını yaratanı, bir de Michealangelo’yu kıskanıyorum” diyor.
Erkeklerin evlilikten korktuğu ve uzak durduğu gibi bir genel kanı vardır. Romanınız çerçevesinde de değerlendirdiğinizde size göre bir erkek için evlilik ne ifade ediyor?
Evlilik bana göre sonsuz bir akit ve hiçbir akit, süresi, cezası-mükafatı belli olmadan sürdürülebilir olamaz. Genelleme yapmak yanlış olabilir ama erkekler günümüz dünyasında çok kadınla karşılaşabiliyor, kadınlar da tabi. İlişkilerde daha fazla fedakarlık kadına düşüyor, bu da kadını daha fazla yıpratıyor. Gerçekten aşık olmayan kadınların da bu fedakarlık için fazla zamanları olamayabiliyor. Bir kadın ya da erkek de aşık olmadan evlenmemeli ama aşk da süreli bir durum maalesef.
İş adamı, mimar ve yazar… Bu üç kimlik nerelerde birbiriyle çakışıyor ve çatışıyor? Sizi en fazla mutlu eden kimliğiniz hangisi?
Hiçbir yerde çatışmıyor aksine besliyor. Tercihim tabii ki yazarlık; hayatımın geri kalan kısmında mimar ve iş adamı kimliğimi yazarlık yaratıcılığım için kullanacağım. Yazma halim en mutlu olduğum hal.
Son olarak okuyuculara ne söylemek istersiniz?
“Hep Sevgili Kalalım” derim. Umarım beni bir yazar olarak benimser ve okurlar. Bu beni motive eder. Fakat okumaz ve sevmezseler de; yazmaya devam edip, yazdıklarımı bulutlara saklarım, belki bir gün Tanrılar okur diye…