Güneş Aytemur: Zamanın Dışında Bir Renk Yolculuğu
Sanatın sınırlarını zorlayan disiplinler arası bir evrende hem geçmişin izlerini hem de geleceğin ihtimallerini tuvaline taşıyan Güneş Aytemur, çalışmalarını ortaya çıkarırken nasıl bir yol izlediğini ve hangi duyguları taşıdığını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Pop-art, grafiti ve klasik resim gibi farklı disiplinleri bir araya getirirken nasıl bir sentez oluşturuyorsunuz? Bu birlikteliğin ortaya çıkışı nasıl oldu?
Benim için pop-art, grafiti ve klasik resim farklı dünyaların temsilcileri gibi; ama hepsi aynı yerde buluşabiliyor, çünkü özünde hepsi bir ifade biçimi. Pop-art’ın renkli, ironik diliyle grafitinin özgür ve sokaktan gelen enerjisini klasik resmin disiplinli, köklü geleneğiyle yan yana getirmek bana çok doğal geliyor. Bu sentez aslında kendi yolculuğumun bir yansıması: Hem bugünün hızını ve kaosunu hissettiriyor, hem de geçmişle bağımı korumamı sağlıyor. Farklı teknikler arasında geçiş yaptıkça ortaya çıkan çatışma ve uyum, benim sanatımın merkezinde yer alıyor, çünkü sanat, bana göre, görünüşte zıt olan şeylerin aslında aynı kaynaktan doğduğunu ve insanın içsel dünyasında bütünleştiğini hatırlatan bir köprü.
Resim yaparken zaman nasıl geçiyor?
Resim yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Bir noktadan sonra saat kavramı yok oluyor; sadece renkler, formlar ve düşünceler kalıyor. Çoğu zaman bir yandan müzik dinliyorum ya da bir film açıyorum. O sesler, ritimler, sahneler tuvalin üzerinde başka biçimlere dönüşüyor. Bazen bir şarkının melodisi, bazen bir filmdeki tek bir kare bütün resmi etkiliyor.
Bu yüzden resim yapmak benim için yalnızca görsel bir süreç değil, işitsel, duygusal ve düşünsel katmanların da buluştuğu bir alan. Sanki zaman akmıyor da, kendi içimde çoğalarak yeniden doğuyor.
Çizime başlamadan önce ne yaparsınız? En çok hangi duyguyla resim yapıyorsunuz?
Çizime başlamadan önce kendimi dinginleştirmeye çalışırım; kimi zaman kısa bir sessizlik, kimi zaman sevdiğim bir müzik bana eşlik eder. O an, adeta bir eşik gibidir; gündelik hayatın gürültüsünden sanata açılan bir kapı… En çok hangi duyguyla resim yaptığımı söylemek zor; çünkü resimlerim hem hüzünden hem de mutluluktan besleniyor. Bazen bir hatıranın ince sızısı, bazen de küçük bir anın saf sevinci tuvale yansıyor. Sanat benim için, bu iki duygunun birbirini tamamladığı bir alan: Hüznün derinliğiyle mutluluğun hafifliğini aynı anda hissettiren bir yolculuk.
“Zamansız” serginizin ismi çok iddialı. Zamansızlık sizin için ne demek?
“Zamansız” benim için iddia değil, daha çok bir arayışın ifadesi, çünkü sanatın özü, gelip geçici olanın ötesinde bir yerde duruyor. Zamansızlık, bir resme bakarken hangi yılda olduğunuzu unutturabilmek; bir duyguya, bir düşünceye her çağda dokunabilmek demek. Benim için bu sergi, bugünün hızını yakalarken aynı anda geçmişin izlerini ve geleceğin ihtimallerini de içinde taşıyor. Yani“zamansız”, aslında bir sınırdan çok, tüm zamanların bir aradalığına işaret ediyor.
Biraz da “WOW” isimli serginizden bahsedelim. Bu sergide izleyenleri neler bekliyor?
“WOW” sergisinde izleyiciyi şaşırtmak, düşündürmek ve gülümsetmek istiyorum. Sergide özel serilerimden seçilmiş işler olacak; yani izleyici benim dünyama açılan daha kişisel bir kapıyla karşılaşacak. “Wow” etkisini sadece ilk bakıştaki şaşkınlıkla değil, zıtlıklar üzerinden de hissettirmeyi amaçlıyorum. Bazen ironik, bazen eleştirel, bazen de saf bir hayranlık duygusu… Tüm bunların bir arada var olabileceğini göstermek istiyorum. Kısacası izleyiciyi hem beklenmedik bir şekilde sarsmak, hem de tanıdık bir samimiyetle yakalamak niyetindeyim. 3 Ekim’de Bi’Nevi Galeri’ye tüm sanatseverleri beklerim.
Resmin yanında sanatın farklı dallarıyla da ilgileniyorsunuz. Neler yaptınız, neler yapıyorsunuz?
Resmin yanında farklı alanlarda da üretmeye çalıştım. Kısa filmler çektim, birkaç farklı sinema işinde yönetmen ve reji tarafında yer aldım; ayrıca oyunculuk eğitimi aldım ve bu felsefeyi daha derinden hissetmek, anlamak istedim. Bir süre ara verdim, şimdi ise müzik üzerine devam ediyorum. Farklı gruplarla yeni bir sound arayışındayım ve kişisel olarak da üretimler yapıyorum. Geleceğe dair en büyük hedefim, sanatın tüm dallarını bir araya getirebilecek işler ortaya koymak, çünkü bana göre sanat, tek bir kanaldan değil, bütünsel bir deneyimle daha güçlü anlam kazanıyor. Resim alanında da yurt dışına açılmak ve adından sıkça bahsettiren bienallere, fuarlara katılmak istiyorum.