Ferda Yıldırım
Hem televizyon ekranlarındaki programı hem de Youtube kanalındaki röportajlarıyla bilimden kültüre, sağlıktan sanata pek çok konuyu, uzmanlarından aktaran Ferda Yıldırım, kadınların ekonomik özgürlüklerini elde etmelerinin önemine değinerek Dünya Emekçi Kadınlar Günü mesajını paylaşıyor.
Kendinizden bahseder misiniz?
Otuz bir yıldır medya sektöründe çalışıyorum. Mesleğe radyoculukla başladım. Çeşitli televizyon kanallarında ana haber bülteni sunduktan sonra yaklaşık üç yıl önce televizyona ara verip kendi Youtube kanalımı kurdum… Youtube kanalımı belli bir noktaya getirince, bu yıl sürpriz bir kararla yeniden televizyona döndüm. Şu an hem Youtube kanalımda yayınlarımı sürdürüyorum hem de Kanal D’de Hakan Ural ile birlikte “Neler Oluyor Hayatta” programını sunuyorum.
Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
Hayata bir matematik denklemi olarak bakmadığım için keskin kırmızı çizgilerim yok. Zira kırk yedi yaşın olgunluğu ve akilliğinde artık şunu çok rahat söyleyebilirim ki; biz hayata dair kesin planlar yaparken, hayat bu planların dışında gelişenler. Hayata böyle bakıyor olmam prensiplerim olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Bu dünyanın geçiciliğini çok iyi idrak etmiş biri olarak hem özel hayatımda hem de meslek yaşamımda bir başkasına sıfır zararla hareket etmek, prensiplerimden biri. Bu beni hatasız bir insan yapmıyor ama bunun için özel bir çaba sergilediğimi söyleyebilirim. Bana emanet edilen her işi layıkıyla yapmak diğer prensibim.
Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İş hayatına yeni atılan kadınlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
Kadınların korkusuzluğa ihtiyacı var. Biz kadınların, erkeklerden farklı becerileri var; sadece bize özel olan. Aynı anda pek çok işe yetebilecek bir donanımla yaratılmışız. Üstelik kadınlar erkeklerden daha detaycı ve titiz olduğu için bir kadının iş hayatında başarısız olma ihtimali daha düşük. Annelik ve doğurabilme hediyesi kadına öylesine verilmiş özellikler değil. Oldurabilmek gibi bir özelliğimiz. En kısır zamanlarda bile bunu yapabiliyoruz. Defalarca düşmüş ve yeniden kalkmış biri olarak söylüyorum bunları. Tekrar dizlerimizi üfleyip kalkabilme özelliğimiz bizi daha dayanıklı kılıyor hayata dair. Şu an bunu okuyan ve bir işe girişme planı olan hemcinsime kalk derim, durma. Ekonomik özgürlük bir kadın için olmazsa olmaz artık. Tam da bu sebeple evinden iş yapan, kolları sıvamış girişimci kadınlara sınırsız destek veriyorum sosyal medya hesaplarımda. Zira üretmek dünyanın en iyi terapisi.
Çağdaş kadını tanımlar mısınız? Çağdaş kadın hangi özelliklere sahip olmalı?
İnsanların bu tarz etiketlerle ya da sıfatlarla konumlandırılmasından hoşlanmıyorum. Çağdaş kelimesi, bu jet hızıyla değişen dünyada var olan durumları karşılamıyor. Bana göre demode bir tanımlama. Şimdi herkes kendine sorsun, çağdaş kime denir? İnsan ayrımı yapan, ötekileştiren birine çağdaş diyebilir miyiz mesela? Bu ötekileştirmeyi, ayrımcılığı kim ya da kimler yapıyorsa sözüm ona. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar çağında biz kime çağdaş diyeceğiz?
Kadın olmak öyle güzel bir hediye ki, çağdaş olmaktan daha büyük ve kapsayıcı. Üzgünüm ama adına bilgi çağı desek de maalesef büyük bir cehalet ve çıldırmışlık devrindeyiz. Her şeyimizin olduğu ama aslında hiçbir şeyimizin olmadığı bir çağ bu. Sadece çağdaşlık değil, pek çok kelimenin de içinin boşaldığı bir evredeyiz. Çağdaş kadının özelliği nedir peki? Bence kadın olmak zaten çağları aşan bir beceri…
Kadınlar iş hayatında ne gibi zorluklar ile karşılaşıyor? Kendi sektörünüzde yaşadığınız deneyimlerden ve gözlemlerden bahsedebilir misiniz?
Kadınların daha fazla yönetici olması gerekiyor. Bunu kendi sektörüm için söylüyorum. Kadınlarla çalışmak bana göre çok konforlu. O sebeple bilhassa medya sektöründe kadın yöneticiye ihtiyaç var. Eskiye oranla rakamlar daha iyi olsa da hâlâ artmasına büyük ihtiyaç var. Kadın eli dediğimiz bir gerçek var. Kadın elinin değdiği her şey bir anda güzelleşiyor…
İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?
Bugünlerde iki işi bir arada yürüttüğüm için özellikle bu sezon özel hayatıma çok vakit ayıramıyorum. Hafta içi beş gün televizyon programı var ve bunun için güne çok erken başlıyorum. Programdan sonra Youtube mesaim var. Böyle olunca hafta sonlarımı daha çok dinlenmeye ayırıyorum. Bana en iyi gelen şey seyahat; ama bunun için de yaz tatilini beklemem gerekecek. Yani sorunun cevabı: Şu an özel hayatımla iş hayatım arasında bir denge yok…
Çalışmanın ve üretmenin size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?
Öyle çok şey kazandırdı ki. Bir kere beni insan kıldı. Önüme çıkan tüm zorluklara şükrediyorum. İyi ki böyle olmuş. Zorluklar insanı insan kılıyor, bir yön tayin ediyor. Daha kolay bir hayatla yönsüz, rotasız olmaktansa zorluklarla yönümü bulmuş olmayı tercih ederim.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, dünya genelinde ne gibi bir farkındalık yaratıyor? Sizin bugün için özel bir mesajınız var mı?
Özel günlere büyük anlamlar yükleyen biri değilim; ama 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü en azından kadınların, hâlâ çözülmesi gereken sorunları olduğunu hatırlatıyor, bir farkındalık sağlıyor. Eğri oturalım, doğruyu konuşalım; Kadınlar Günü, erkeklerden çiçek aldığımız ve “Kadınlar bir çiçektir.” cümlesinden öteye gitmiyor. Biz artık her şeyi sadece romantize ediyoruz ve pek çok şeyi öylesine yapıyoruz. Neden kadınlar çiçek olsun ki? Kendi işini kurmuş, tüm yorgunluklarına rağmen kırk yedi yaşında iki majör işi bir arada yürüten biri olarak soruyorum. Sizce kadınlar çiçek mi, demir mi? Uygarlığımızın büyük bir zihniyet değişimine ihtiyacı var. Yoksa böylesine bir farkındalık gününde bile ezber cümleleri kurmaya devam ederiz. Kadınlara tek bir cümle söyleyebilirim naçizane, “klişelerin, hayatınızı işgal etmesine izin vermeyin”…