Esra Ezmeci Sürekli Öğrenmek ve Aktarmak
Kariyer yolculuğunu ve hayatının dönüm noktalarını MAG Okurlarıyla paylaşan Uzman Klinik Psikolog Esra Ezmeci, merak edilen sorulara cevap veriyor.
Çok sayıda televizyon kanalında yayımlanan programlarınız, psikoloji üzerine yazılarınız, kitaplarınız ile adınızdan sıkça söz ettiriyorsunuz. Kısaca kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
Psikoloji alanı, hayatımın hep ayrı bir noktasında oldu. Mesleki anlamda bunu kariyerime dahil etmem hayatımın getirdiği güzel yenilikler -oğlumun doğumu- dahilinde biraz geç bir zamanı buldu. İlk olarak Bilgi Üniversitesinde Halkla İlişkiler bölümünü tamamladım. Psikoloji bölümüne daha ileriki zamanlarda dahil olmamın en önemli nedenlerinden biri de epilepsi rahatsızlığımla mücadele etmemdi. O yüzden de sağlık problemleri hayatımın gündeminde belirsizlikler yaratırken benim için geleceğe dair de belirli hedefler koyabilmek çok zordu. Yine de psikoloji, hep ilgimin olduğu o özel köşede saklıydı. İçimde var ettiğim o özel köşe hep “İnsanların psikolojisi nedir? Nasıl düzeltilir?” gibi konularla ilgilenmek istiyordu. İlk okuduğum üniversiteyi tamamladıktan sonra bir evlilik yaşadım. Oğlum Tuğra dünyaya geldikten sonra farklı bir yanımla, “anne” kimliğimle tanıştım. Bu durum psikolojiye olan merakımı, ilgimi, öğrenmeye olan açlığımı daha da tetikledi. Bu dönem hem bebek baktığım, hem sınava hazırlandığım bir dönemdi. Hayatımın bana farklı kimlikler, farklı bakış açıları kazanmamı sağlayan bu dönemi aynı zamanda Psikoloji bölümünü birincilikle bitirmemi sağladı. Okul hayatımda tüm ders notlarım neredeyse 100’dü, çünkü bu alanda olmayı o kadar çok istedim ki psikolojiye olan özlemim, öğrenme açlığım beni sürekli olabildiğince okumaya, öğrenmeye itti. Sonrasında yüksek lisansımı tamamladım. Daha önce farklı bir bölümü tamamlamış olduğumdan ötürü psikoloji lisansımın son yılında yüksek lisansıma başlamıştım.
Ardından, hayatıma birçok güzel dönüm noktası ve bakış açısı kazandırmış olan Balıklı Rum Hastanesinde psikolog olarak çalışmaya başladım. Burada özellikle madde bağımlılığı bölümünde zor vakalarla çalıştım. Sonrasında yolum bir yayınevi ile kesişti. O dönem psikoloji ile ilgili yazılarımın da ilham bulduğu dönemdi. Zaten çocukluğumdan beri tuttuğum yazı ve şiir kitapları şimdi ilhamını aldığım bölümle özdeşleşmişti. Sonra kitap çıkartma kararı aldım ve aslında şu andaki Esra Ezmeci olmamda bu kitapların önemi büyük… Kitap çıkarırken en temel hedefim herkesin anlayabildiği bir dille faydalı olabilmekti. Kitaplarım çıktıktan sonra yazdıklarımın, gerek aldığım yorumlarda gerek insanların fayda gördüğü, hayatlarına güzel umut ışıkları olduğuna şahit olduğumda en büyük hedeflerimden birine ulaştığımı gördüm. Sonrasındaki hedefim, televizyon programlarıyla daha fazla insana faydalı olabilmek ve çok daha fazla insana ulaşabilmekti. Böylelikle televizyon programlarına başladım… Kitaplarım kendimi tanıtmamı sağlarken televizyon programları bunu desteklemeye başladı. Şu anda sekiz adet kitabın yazarıyım.
Kariyerimde ilerleme yaşarken bütüncül bir şekilde birçok alanı harmanlayarak kendime ait yeni şeyler oluşturdum, çünkü tercihim tek bir alana saplanıp o alana dair bilgiler oluşturmak değildi. Zaman değişiyor, insan değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor. Önemli olanın, o dönemdeki insanın ihtiyaçlarına doğru anlamda yanıt verebilmek olduğunu düşünüyorum. Öğrendiğim, faydasını gördüğüm her ne varsa bunları herkesle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Bu bazen enerjisel alan, bazen aromaterapi, bazen psikolojisi, bazen kişisel gelişim vs. diye ilerleyip gitmeye devam edecek, çünkü ben öğrendikçe öğretmeye devam edeceğim.
Size göre hayatınızın dönüm noktası olarak nitelendirebileceğiniz bir yer, zaman var mı?
Aslında hayatımın dönüm noktası değil, hayatımın dönüm noktaları var. İlk olarak anne olmam hayata farklı bir kimlikle farklı açılardan bakarak, bana yepyeni özellikler kattı. Sonra hedeflediğim bölümü okumak ve onun dahilinde psikolog olup meslekte birçok insanın hayatına dokunmaya başlamak. Balıklı Rum Hastanesinde madde bağımlısı kişilerin hayat hikâyelerine ve iyileşmelerine destek olmak, onlarla uzun süre aynı yollarda yürümek, sonrasında da kitaplar çıkarıp insanlara ulaşmam, insanlarla iletişimimin artması ve ilişkilerimin gelişmesi yepyeni dünyalarla tanışmama vesile oldu.
İnsanların sizi bu kadar takip etmesinin sebebini neye bağlıyorsunuz?
İnsanların beni bu kadar takip etmesinin sebebinin anlaşılır olmak olduğunu düşünüyorum. Herkes psikolojide tek bir alanda kalırken ben psikolojiyi herkesin anlayabileceği bir dille ve farklı alanlarla birleştirip fayda gördüğüm her şeyi paylaşmayı hedefledim. Aynı zamanda insanlara çözüm bulmaya çalışırken terapist gibi değil, abla gibi yaklaşıp, doğru şekilde anlayıp, onlara en doğru olanı anlatmaya çalışıyorum. Bana güvenen insanlarla her daim etkileşim halindeyim, elimden geldiğince onların her sorusuna cevap olmaya çalışıyorum ve bunu hissettiklerini görebiliyorum. Aynı zamanda iyi geldiğine inandığım ürünleri herkesle paylaşıyorum. Öğrendiğim, faydasına inandığım şeyleri insanlarla paylaşmak, onlarla olan ilişkimi çok daha fazla güçlendiriyor. Ben bundan sonrasında öğrendiğimi, faydalı olduğuna inandığım şeyleri paylaşmaya yine devam edeceğim. Bunu beni takip eden, seven herkesle de paylaşacağıma çok eminler. Yani ilişkimiz, en temelinde güven ilişkisine dayalı olarak gelişiyor. İşin özeti olarak; takip edilmemin en büyük sebebinin yaratıcılığım, insanların düşündükleri ve hissettikleri konusunda esnek olmam, tek bir noktada fanatik olmamam.
Sosyal medyada paylaştığınız itiraflar arasında sizi çok etkileyenler var mı? Birkaç örnek verebilir misiniz?
Aslında itiraflardan çok, insanların erken dönemdeki hayatlarında maruz kalmış oldukları taciz öyküleri, yaşadıklarına yıllarca sessiz kalmış olmaları, aile içinde yaşamış oldukları travmalar hâlâ beni en çok etkileyen konular. Terapilerde de -insanların paylaştıkları durumlarda- çocukluk çağındaki taciz, travma ve istismarlar beni en çok etkileyen yaşam öyküleri…
Zaman zaman yaptığınız açıklamalar sebebiyle sizi de tabiri caizse linçliyorlar; muhtemelen tepkiler ve olumsuz eleştiriler de alıyorsunuz. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
Aslında linçlenme konusu artık zamanla alıştığım bir nokta haline geldi, çünkü psikolog kimliğine verilen etiketim sadece psikoloji anlatmamı bekliyor; fakat ben hayatımın hiçbir döneminde belirli bir kalıbın insanı olmadım. Farklı alanları da birleştirip bu şekilde daha fazla fayda göstermeyi amaçlıyorum. Özellikle etik kavramı üzerinden çok fazla eleştiri alıyorum; ama mesleğimde etik diye tanımlanan durum, terapist ve danışanın terapi odasında var olan iletişim ve davranışlarını kapsar. Benden beklenen ise bunu sosyal hayatımda da sürdürüyor olmam. Ben açık ve esnek biriyim. Farklılıkları deneyimlemeyi seviyorum. Bu da insanları öfkelendiriyor olabilir. Unutulan bir şey var ki farklılık sevilmese de fark yaratır.
Günümüz kadın ile erkek ilişkileri üzerinde uzmansınız. Sizce ilişkileri nasıl bir gelecek bekliyor?
Günümüz ilişkilerinde teknolojinin hayatımıza dahil olmasıyla birlikte en büyük problemlerden biri güvensizlik. Sosyal medya içeriklerinin aile düzenini sarsacak bazı durumları normalleştirmesi, iletişimin çok daha kolay hale gelmesi, son zaman ilişkilerinin sarsılmasının en büyük nedenlerinden biri. Bununla birlikte elbette bu durumun pozitif etkileri de oldu. Kişiler ilişkileri daha iyi öğrenmeye başladı. Örneğin; ilişkide manipülasyonu öğrendi ve öğrendikçe daha sağlıklı ilişkiler kurmaya, sağlıksız insanları tanımaya başladı. Günümüz ilişkilerinin gidişatını en iyi özetleyen kelime bundan ötürü daha farkındalıklı ilişkilerin yaşanmaya başlanacak olması denilebilir.
Kendi yaşamınızda ilişkilerde neye önem veriyorsunuz? Stratejik mi davranırsınız, içinizden geldiği gibi mi?
Stratejik davranış aslında benim için artık içimden geldiği, inandığım gibi davranmak. Aslında insanlara aktardığım doğrular belirli stratejiler değil de kendine değer veren, kendini önemseyen her insanın yapması gereken davranışlar. Elbette psikolog bile olsam düştüğüm, öz güvenimi kaybettiğim, yanlış davrandığım zamanlar oluyor, çünkü psikolog kimliğimin yanında duyguları olan bir insanım; fakat anlattıklarım veya kendi hayatımda uyguladıklarım stratejiden çok, içimden geldiği gibi davrandığım alanlar.
İlişkilerin, evliliklerin uzun sürmesi için nelere dikkat etmek gerekiyor? Olmazsa olmazlarınız var mı?
Evliliklerin, ilişkilerin uzun sürmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli şey partnerlerin aynı tarafı savunan ortak olduklarını unutmaları aslında. Çiftler problem yaşadıklarında birbirlerine genellikle farklı taraflarda kendi düşüncelerini savunan iki düşman olarak yaklaşabiliyor. Ortak amacınız sevmek, sevilmek ve bir ilişkiyi sürdürebilmek. Aynı amaç uğruna çalışan iki ortak olduğunuzu kendinize sürekli hatırlatın. İletişiminize “sen” dilini değil, “ben” dilini ekleyin. Yani “sen şöylesin, böylesin” demek yerine yaşanan bu durumlarda kendi hissettiğinizi karşı tarafa anlatacak şekilde konuşun. “Ben bu tür durumlarda kendimi çok değersiz, anlaşılmamış hissediyorum.” gibi, karşı tarafı suçlamadan, sadece hissinizi ifade ederek…
Şu an sizin özel hayatınız ve sosyal yaşantınız nasıl gidiyor? Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Özel hayatım ve sosyal yaşantım, benim kendimi yenileme alanım. Elimden geldiğince buna mutlaka zaman ayırmaya çalışıyorum. Bu alanlar dışındaki hayatım aktif bir şekilde araştırma, öğrenme yani kısacası koşturma içinde geçtiğinden ötürü sosyal yaşantım ve özel hayatım benim için adeta trafikteki “dur” tabelası gibi. Durup arada dinlenmem, hayatın akışına dikkat etmem, öz şefkate zaman ayırmam gereken noktam. Arkadaşlar; onlarla geçirilen vakitler benim için çok kıymetli, çünkü orada dinlenen, “reset”lenen ben adeta ilham perileriyle iş hayatına geri dönüyor.
Önümüzdeki dönemde hangi projeler içerisinde sizi göreceğiz?
Gelecekte de hedeflediğim noktalardan biri şu anda da olduğu gibi televizyon programlarıma devam etmek, çünkü bu alanda beni en çok doyuran şey öğrendiklerimi, fayda gördüklerimi hep ulaşılabilir bir noktada yaşatmak. Sonrasında da daha fazla araştırdıkça, öğrendikçe farklı ürünler ve farklı kitaplar çıkarmayı düşünüyorum.
En büyük hayallerimden biri özellikle; mağdur olan, kendi maddi gücünü kazanamamış, belirli sebeplerden ötürü boşanamamış, maddi veya manevi sıkıntı çeken kadınlara yardım edebileceğim bir merkez inşa edebilmek. Hem onları rehabilite edebilecek, hem maddi ve manevi anlamda güçlendirebilecek, aynı zamanda eğer ki çocuk sahibiyse çocuklarıyla yeni bir hayat şansı sağlayıp, meslek öğrenebilecekleri yani içinde var olan fakat unutulmaya yüz tutmuş o güçlü kadını çıkarabilmek adına dört koldan saldırdığımız bir kurum açabilmek.