© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

Demet Sağıroğlu Yeni Projelerle Geliyor!

Demet Sağıroğlu Yeni Projelerle Geliyor!

90’lı yılların unutulmaz şarkılarından “Arnavut Kaldırımı”, “Kınalı Bebek”, “İhanet Ettin” ile hafızalara kazınan, Türk pop müziğinin zarif sesi, güçlü yorumcu ve besteci Demet Sağıroğlu, müzik kariyerindeki derinlik kadar kişiliğiyle de ilham veriyor. CSO Ada Ankara’da sevenleriyle buluşacak olan sanatçı, sahnedeki imajının ardında yatanları, müziğe ve teknolojiye bakışını, zamanla değişen sanat anlayışını ve yeni projelerini MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

 

Demet Sağıroğlu deyince herkesin zihninde “Demet” portresi canlanıyor. Peki, kimsenin bilmediği “Demet” aslında nasıl birisi?

Aslında sahnede gördüğünüz kadar ışıklı ama bir o kadar da içine dönük biriyim. Çok gözlemciyim, detayları hissederim ve sessizlikte var olurum. İnsanların “zarif” diye tanımladığı Demet’in içinde çok yaramaz, çok meraklı bir çocuk da var. Kendimle baş başa kalmayı severim ama sahnede de en gerçek hâlimim. Belki kimsenin bilmediği Demet, göründüğünden daha derin, daha kırılgan ama aynı zamanda daha güçlü.

 

Sahnedeki imajınız ile gerçek Demet arasında ne gibi farklar var?

Eskiden sahnede daha “kontrollü” bir Demet vardı. Şimdi sahnede daha samimiyim, daha çıplak, daha “olduğu gibi”. Gerçek hayatta espriliyim, sıcakkanlıyım, bazen fazla duygusalım. Artık sahnede de bunları saklamıyorum. Aslında sahnedeki Demet ve gerçek Demet arasında mesafe neredeyse kalmadı.

 

Geçmişle bugün arasında birçok fark var. Sizce Demet Sağıroğlu en fazla hangi açıdan değişti ya da değişmedi?

En çok öz güvenim değişti. Kendimi ifade ederken artık “Ya yanlış anlaşılır mıyım?” diye düşünmüyorum. Kendimi daha iyi tanıyorum; ama değişmeyen bir şey var: Müziğe duyduğum saygı ve hissetme biçimim. Müzik hâlâ benim için “iş” değil “nefes”.

 

Bu değişim şarkı seçimlerinizi veya sahne performansınızı etkiledi mi?

Kesinlikle. Eskiden daha çok “Dinleyici ne ister?” diye düşünürdüm, şimdi “Ben ne anlatmak istiyorum?” diye soruyorum. Sahnede artık kusursuzluğu değil, gerçek duyguyu seçiyorum. Canlı söyleyeyim, hata yapayım ama kalbe değsin istiyorum.

 

Zaman hızla akıyor ve teknoloji hayatın her alanını dönüştürüyor. Siz, teknolojik değişimlerden nasıl etkileniyorsunuz?

Teknolojiyi seviyorum ama dozunda kullanım yanlısıyım. Kolaylaştırdığı yerler var elbette ama ruhu öldürmesine izin vermem. Ben hâlâ bazen kalemle yazarım, stüdyoda canlı enstrüman duymak isterim, çünkü sıcaklık orada.

 

Yapay zekâ birçok meslek ritüelini değiştirdi ve yaşamın içinde de yapay zekâ destekli bir standart oluşuyor. Siz yapay zekâ kullanıyor musunuz? Mesleğiniz açısından avantaj ve dezavantajları neler?

Yapay zekâyı fikir toplamak, arşiv taramak gibi alanlarda kullanıyorum. Hız sağlıyor, kabul; ama yapay zekâyla müzik yapmak bana göre “üretim” değil, hızlı ve suni bir kopyalama işlemi. Avantajı hız… Dezavantajı ruhu yok etmesi, çünkü duygunun algoritması yok.

 

Günümüzde müzik prodüksiyonu ve dağıtımı tamamen dijital. Sizce bu değişim, şarkı yazma sürecinizi ve sahne performansınızı nasıl etkiledi?

Dağıtım açısından dijital, büyük kolaylık. Bir şarkı saniyeler içinde dünyanın her yerine gidiyor; ama ben şarkı yazarken hâlâ dijital kurallara göre değil, hislerime göre yazıyorum. Sosyal medya algoritması değil, yaşamdan aldığım doneler beni yönlendirir. Sahnede ise dijital efektler artsa da ben hâlâ “canlılık” ve “dokunmak” tarafındayım.

 

Teknolojik ve dönemsel değişimler gardıroplara da yansıyor. Siz dolabınızda bir değişim yaşadınız mı? Vazgeçemediğiniz parçalar veya çağdan bağımsız “Her zaman giyerim.” dediğiniz bir parça var mı?

Dolabımda sadeleşme oldu. Artık az ama kaliteli parçalara yatırım yapıyorum. Zamansız şeyleri seviyorum. İpek bir gömlek, iyi kesimli bir pantolon ve sahnede beni “ben” hissettiren elbiseler… Ve evet, bazı siyah elbiselerimden vazgeçmem.

 

Bir şarkınızı bir renk olarak tasarlayacak olsanız, hangi renk olurdu ve neden?

Ayıramıyorum. Yazdığım tüm şarkıları baz alırsam ortak renk sarı, çünkü sarı hem neşe hem hüzün taşır. İçinde güneş de var, sonbahar da. Benim şarkılarım da tam olarak böyle: Parlıyor ama aynı zamanda derinlerde bir yerleri sızlatıyor. Sarı; umutlu ama gerçekçi… Tıpkı ben gibi.

 

Şu sıralarda neler yapıyorsunuz? Yeni projelerinizi duymayı çok isteriz.

Şu sıralar oldukça üretken ve tempolu bir dönemden geçiyorum. Kasım ayında Komedi Kulüp, Long Bar, CSO Ada Ankara’da konserlerim olacak; sahnede dinleyicilerimle buluşmak beni her zaman çok heyecanlandırıyor. Bunun yanında beni çok gururlandıran özel bir proje yolda: Cem Adrian’la, sözü bana, bestesi Stamatis’e ait olan “Bir Gün Gideceğim Buradan” isimli bir düet yayımlayacağız. Bu şarkı benim için çok özel bir yerde duruyor. Sürprizler bununla da bitmiyor… Ocak ayından itibaren farklı sanatçılarla gerçekleştirdiğim düet projelerim art arda dinleyiciyle buluşmaya devam edecek. Yani hem sahnede hem stüdyoda dopdolu bir süreç içerisindeyim diyebilirim.

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.