Cemalettin Yıldız Sanatta Çizgi
Çizginin sanattaki sadeliği ve gücünü anlatan Cemalettin Yıldız, çalışmalarına da değinerek, Yavrukuş Sanat Galerisi’ndeki sergisine MAG Okurlarını davet ediyor.
Öncelikle sanat kariyerinize nasıl başladığınızı kısaca anlatır mısınız?
1988 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü yetenek sınavını kazandığım zaman, tasarım ve sanatla tanışıklığım başlamış oldu. 1992 yılında lisans mezunu olmamla birlikte aynı kurumda akademik personel olarak çalışmaya başladım. 2013 yılına kadar kurumumda grafik tasarım proje derslerini yürüttüm. Eş zamanlı olarak sektörde birçok kurumun kurumsal kimlik tasarımlarıyla ilgili danışmanlık yaptım. Bu zaman içerisinde ilgi alanım; grafik tasarımın doğasından gelen, kavram/mesaj kaygısı taşıyan görsel iletişim boyutunda yoğunlaştı. 2013 yılında katıldığım bir yarışma benim ilgi alanımın eksenini değiştirdi. Yarışmada büyük ödül Golden Aesop kazandığımda (Museum House of Humour and Satire Biennial 2013, Gabrovo) ödüllerinden biri de bir sonraki etkinlikte kişisel sergi açmaktı. O gün, kendim için sanatsal anlamda üretip birikim yapmadığımı fark ettim. Yıllardır kurumlar için yaptığım projeler kurumlarıyla anılmış, kurumların olmuş. Kendim için bir şeyler yapma zamanımın geldiğini düşündüm. 2015 yılında “Grafikatür” serisi çalışmalarımla Gabrovo’da ilk kişisel sergimi açtım. 2016 yılında Alarm-Art ile yollarımız kesişti. Alarm-Art on iki farklı disiplinde üretim yapan sanatçıların oluşturduğu bir sanat hareketi. Halen birlikte sanat projeleri üretiyoruz.
“Çizgi Grafiği ve Rölyefi Sergisi”yle izleyicilere vermek istediğiniz mesajı paylaşır mısınız?
Benim var etme sürecim; kurşun kalemin kağıda bıraktığı izlerle başlıyor, hemen sonrasında bu izleri sayısal ortama geçirip iyileştirme süreciyle devam ediyor, son aşamada da, olgunlaşan çizgilerin farklı malzemelerle buluşma aşamasını oluşturuyor. Günün sonunda serbest el çizimleriyle başlayan çizginin yolculuğunun sayısal ortamdan malzemelere dönüşmesi, sonrasında da ışıkla iş birliği yapıp gölge uzantılarının arasında dolaşması beni heyecanlandırıyor. Bütün üretimlerimde “döngü”, işin ana duygusunu oluşturuyor. Portre serilerinde de, dans serisinde de, kedi serisinde de devinim hareketi, çizginin temel hareketini oluşturuyor. Aynen hayatın kendisinde olduğu gibi. Günler, mevsimler, yıllar hep tekrar gibi görünür ama katmanlar oluşturarak her bir döngünün birbirinden farklılaşmasını da sağlar. Bir taraftan da tarımla uğraştığımdan, doğal döngünün aynılığını ve her yıl oluşturduğu katmanların farklılığını çok yakından gözlemleme şansına sahibim. Çalışmalarımda ince kurşun kalem kırılganlığıyla başlayan döngüsel çizgi hareketleri, demir ve çelik gibi işlenmesi zor madenleri dize getirerek güç kazanıyor. Döngüsel hareket farklı katmanlarla birleşerek renk, doku ve boyut kazanıyor. Kısacası, çizgiyle kendimce hayatı sorguluyorum.
Sergide ziyaretçileri neler bekliyor?
Yavrukuş Sanat Galerisi’nde beşinci kişisel sergimi açıyorum. Sergi portre, dans ve kedi serilerinden oluşan çalışmalarımdan oluşuyor. Rölyef çalışmalarımın yanında bu rölyefleri kalıp olarak kullanıp oluşturduğum baskılarım da sergiye eşlik ediyor. Yavrukuş Sanat Galerisi mekân olarak gün ışığını çok iyi alan ve yapay ışıklarla da çok iyi desteklenen bir sanat sunum alanı. Rölyeflerin gölgeleriyle buluşup dans edebileceği çok güzel bir ortam var.
