Anakamp Umutla Daha İleriye
Beysukent Kolejinin kurucusu Tolga Demir ve Monte Bia Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Aydın, yaşanan deprem felaketinden sonra Anakamp Eğitim Köyü’nde yetişkinler ve çocuklara verdikleri desteği MAG Okurları için detaylandırıyor…
Türkiye’de yaşanan deprem felaketinden sonra gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Deprem sonrası; Anakamp Eğitim Köyümüzde Bolu Valiliği, MEB ve Mudurnu Kaymakamlığı iş birliğiyle, depremzede ailelere konaklama ve eğitime devam etmelerini sağlayacak bir sosyal destek programı, tasarımı oluşturduk. Kampımızda ağırladığımız yüz kırk beş kişiye (10-15 Mart 2023) sadece konaklama değil; yetişkinlere akşamları bir arada olabilecekleri sosyal alanlar ve programlarla, çocuklaraysa resim, spor, müzik, yaratıcı drama alanlarında her gün düzenli katılabilecekleri dersler ve serbest zaman aralıklarında ise farklı öğrenme alanlarıyla destek vermeye çalıştık.
Deprem nedeniyle göç etmek zorunda kalan öğrenciler için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Depremden etkilenen ve ilimize göç etmek durumunda kalan öğrencilerimizi, onlar için ayrılan kontenjanlara her türlü desteği de sağlayarak yerleştirdik ve okulumuzun konumu itibarı ile gelen öğrencilerin, çevre semtlerde oturan velilerimizin yakınları olmalarından ötürü kendileri ikamet konusunda destekçi olmuştur.
Depremzede çocuklar bünyenizde nerede ve nasıl eğitim alıyorlar?
Afetzede öğrencilerimiz, mevcut öğrencilerimizle birlikte okulumuzda aynı sistem üzerinden ilerleyerek eğitim süreçlerine devam ediyor. Bu konu ile ilgili öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz gerekli hassasiyeti göstererek süreci daha sağlıklı şekilde yönetebilmek adına büyük destekçimiz oldu.
Kurmuş olduğunuz kampın çocuklara olan etkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kampımıza katılan depremzede çocuklarımız, geldikleri andan itibaren, yaşadıkları bu ağır acı, travma ve yükü paylaşan nice insan olduğunu ve bu paylaşımı büyük bir istek ve gönüllükle yürüttüklerini gördüler. Bu, acıyı ve gerçekleri dindirmese, değiştirmese de güvenmeyi ve hâlâ umut içinde olmayı, birlikte olmanın nice başarıya ulaştırabilecek bir formül olduğunu gösterdi.
Kamp süreçleri kısa da olsa, uzun yıllar hatırlayacaklarını, uzun süreli hafızalarına kazındığını umuyoruz. Kamptan ayrılırken yazdıkları notlar içinden bir cümleyi sizinle paylaşmak isteriz:
“Anakamp ve burada geçirdiğim zamanlar bir sihir gibiydi, hafızamda kalan o acı olay burada yaşadığımız güzel anlarla geride kaldı. Dünyanın çok iyi insanlarla dolu olduğunu ve büyük bir iyiliğin içinde olduğumu düşünüyorum. Çok mutluyum. Sihir gibi ama gerçek… Bize çok iyi geldiniz.” (Yusuf Poyraz, 11 yaş)
Böyle bir dönemde çocuklar için yapılan etkinliklerin önemine değinir misiniz?
Böylesi zorlu zamanlarda çocukların kendi başlarına bırakılmamaları ve zihinlerinde yaşadıkları korkunç kargaşa ve isteksizlikten kurtulmaları için, programlanmış bir gün geçirmeleri sağlanarak, istekli oluş hallerinin açığa çıkarılmasının ve tüm bunları büyük bir hassasiyetle yürütülmesinin önemine inanıyoruz.
Yaşanılan afeti unutturmaya çalışmadan, sadece yaşamın devam ettiğini anlatmak ve devam edebilmeleri için gerekli olan gücün önce bizler tarafından onlara aktarılması için kendi güçlerinin de açığa çıkarılıp yine uygun ortamlara çevrilmesi gerekmektedir.
Çocukların hem sosyal alanlarda (sanat, spor, felsefe vb.) hem de akademik alanda ara vermeden eğitimlerinin devam etmesi gerektiği kanısındayız.
Çocuklar kampımıza geldiğinde, hepsi, hazırlanmış olan programlara istekle katılım sağlamadı. Odalarından çıkmayan, tepki gösteren, düzensiz katılım sağlayan çocuklarımız vardı. Anlayışla, sevgiyle, doğru pedagojik yaklaşımlarla; gerek birebir görüşmeler gerekse toplu görüşmelerle, zaman kaybetmeden dahil olması sağlandı. Kampın dördüncü gününde tüm çocuklar çalışmalara istekle eşlik ettiler.
Unutulmaması gereken önemli bir şey varsa o da şudur: Böylesi acılar, kayıplar, travmalar yaşamış insanlar için en önemli şey çok kaliteli bir mekânda ağırlanmaları, harika yemekler yemeleri, mükemmel aktiviteler yapmaları değildir. Onlar önce mekânın ya da kişilerin, sahip oldukları koşulları samimiyetle paylaşıp paylaşmadıkları, bunu adil ve sistemli bir şekilde yönetip yönetmedikleriyle ilgilenirler.