Akciğerlerinizin Farkında Olun
Erken tanı ile hastalıkların tedavisinin daha başarılı olduğunu belirten Medicana International Ankara Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhammet Reha Çelik, farkındalık ayı kapsamında akciğer kanserine dikkat çekiyor.
Eğitim ve uzmanlık alanlarınıza da değinerek kendinizden bahseder misiniz?
1996 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, nam-ı diğer Çapa Tıp’tan mezun oldum. İki yıl pratisyen hekim olarak devlet hizmeti verdikten sonra, girdiğim Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde ihtisasımı tamamlayarak 2004 yılında göğüs cerrahisi uzmanı oldum. Ardından Columbia Üniversitesi tarafından kabul edilerek yaklaşık üç yıl New York Presbyterian Hastanesi Akciğer Nakli Ünitesi’nde araştırmacı ve clinical fellow olarak çalıştım. Yurda geri döndüğümde İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi kliniğinin geliştirilmesi ve aktif şekilde çalışan bir klinik olmasına katkı sağladım. Bu sırada 2010 yılında ilk defa minimal invaziv (VATS) akciğer ameliyatlarını başlatarak kliniğin çağa uygun olarak modern tedaviler uygulanan bir merkez hâline gelmesinde öncülük ettim. Yine aynı üniversitede, ağır grip vakalarının tedavisinde ilk yapay kalp-akciğer tedavilerini uyguladık. 2015 yılında doçent ve ardından 2021 yılında profesör ünvanlarını taşımaya hak kazandım. Halen Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Bilimler Başkanlığı görevini yürütmekte ve Medicana International Ankara Hastanesi bünyesinde ameliyatlarımı yapmaya devam etmekteyim.
Dünya genelinde kasım ayı, “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul ediliyor. Bu kapsamda toplumda bilinen hangi yanlışlara dikkat çekmek gerekir?
Başta akciğer kanseri olmak üzere birçok akciğer hastalığının tedavisinde maalesef yeterince bilinçli davranılmamaktadır. Bu durum özellikle toplum içerisinde yaygın bir şekilde savunulan yanlış kanılar ve bilgi yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. En yaygın yanlış olarak dile getirilen ve en tehlikeli inanış “akciğeri kanserine bıçak değerse yayılır” inanışıdır. Dahası, toplum içerisinde azımsanmayacak sayıda insan akciğerin ameliyat dahi edilemeyeceği kanısına sahip olabilmektedir. Halbuki bilimsel gerçekler göstermektedir ki, akciğer kanseri için en yüksek başarı, erken evre akciğer kanserlerinin cerrahi yöntemlerle vücuttan temizlenebilmesi ile sağlanabilmektedir. Günümüzde akciğer kanserinin tanı ve tedavisinde kullanılan teknoloji ve deneyim çok daha fazla gelişmiştir. Kanserin erken evre saptanmasına engel olan yanlış inanışlar yüzünden ise, her yıl saptanabilen akciğer kanseri olgularının büyük bir kısmı ameliyat olma şansını kaybetmektedir. Akciğer kanseri erken evrelerde şikâyet vermeyebilir. Çok sinsi bir hastalık olarak ilerlediği için şikâyetler genellikle hastalığın ileri evrelerinde daha belirgin hâle gelmektedir. Hastaların şikâyetlerini önemsememesi ya da “şikayet yoksa kanser de yoktur” inanışı, bir an önce bir sağlık merkezine erişimi engellemektedir. Diğer taraftan da “ya bir hastalık çıkarsa” korkusu nedeniyle tetkik yaptırmaktan kaçınan hastalar bulunmaktadır. Halbuki ne kadar erken yakalanabilirse akciğer kanserinin tedavi edilebilme ihtimali o kadar yüksektir. Akciğer kanseri sadece yaşlılarda ya da sadece tütün kullananlarda gelişmez. Genetik yatkınlığı olan kişilerde, vücut için toksik olan bazı dış etkenlere maruz kalan gençlerde de geliştiği gösterilmiştir. Elbette akciğer kanserinin en önemli sebebi sigara ve diğer tütün mamullerinin tüketimidir. 1900’lü yılların başlarında neredeyse sadece maden işçilerinde görülen bir hastalıkken, şimdi dünya çapında en çok öldüren kanser türü olmasının en temel sebebi tütün tüketimidir. Akciğer kanserinin tedavisi ancak birçok uzmanlık alanının bir arada çalışması ile mümkündür. Bu nedenle yine çok ciddi bir yanlış kanı nedeniyle her yıl çok sayıda hasta yanlış tedaviler nedeniyle kaybedilmektedir. Akciğer kanserini iyileştirebilecek, bilinen hiçbir bitkisel tedavi yoktur. Akciğer ameliyatları riskli ameliyatlar içerisinde bulunmakla birlikte artık yüksek teknolojik kabiliyetler ve yeterli deneyime sahip hekimlerce güvenle yapılabilmektedir. Akciğerin bir kısmının çıkarılmasını gerektiren bu ameliyatlardan önce, hastaların ameliyat sonrasında hayat kalitesini kaybetmemesi için birçok ek tetkik ve hesaplamalar yapılmaktadır. Her cerrahi işlemde olduğu gibi akciğer ameliyatlarında da riskler vardır; ancak bu riskler hastanın genel durumu, hastalığın evresi ve cerrahi teknikle minimize edilebilir. Kapalı (VATS) teknikler sayesinde hastalar daha kısa sürede iyileşmekte ve normal yaşamlarına dönebilmektedir.
Medicana International Ankara Hastanesinde bu farkındalık ayı için ne gibi çalışmalar, etkinlikler düzenliyorsunuz?
Biz hastanemize başvuran hastalar içerisinde, 45 yaş üstünde, sigara içen ve ailesinde kanser öyküsü bulanan yüksek riskli hastaların düşük doz tomografiler ile tarama yaptırmasını teşvik ediyoruz. Yazılı ve görsel iletişim araçlarıyla hastalarımızın akciğer kanseri ve tedavisi ile ilgili doğru bilgilendirilmesine çaba sarf ediyoruz. Kasım ayı dışında da, çeşitli kurumların çalışanları ile buluşarak “akciğer kanseri ve sigara” konulu seminerler düzenliyoruz.
Medicana’da akciğer kanseri tanı ve tedavisinde kullanılan teknolojik altyapı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Akciğer kanserinin tanı ve tedavisinde birçok tıbbi uzmanlık alanı bir arada çalışmaktadır. Kanserin tedavi başarısında en önemli faktör, evresidir. Bu da ne kadar erken saptanabilirse o kadar yüksek tedavi başarısı elde edilebileceği anlamına gelir. Medicana International Ankara Hastanesi bünyesinde çalışmakta olan çok deneyimli hekimler bulunmaktadır. Gerek tanı aşamasında ve gerekse tedavi aşamasında, alanında etkin ve bilinen göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, girişimsel radyoloji, nükleer tıp, medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi uzmanları iş birliği hâlinde çalışmaktadırlar. Hastanenin teknolojik alt yapısı, akciğer kanserinin tanı ve tedavisinde kullanılan tüm modern cihazları ve gelişmiş ameliyathaneleri içermektedir. Hastanın tanısı konulduğu andan itibaren Onkoloji Konseyinde tedavisi planlanmakta, hastalığın evresine uygun olarak, başta cerrahi tedavisi olmak üzere, kemoterapisi, immünoterapisi, radyoterapisi güvenle uygulanmaktadır. Özellikle erken evre akciğer tümörleri olmak üzere, Göğüs Cerrahisi Kliniğimizde tüm akciğer ve göğüs boşluğunun diğer organlarına ait hastalıkların cerrahi tedavisi minimal invaziv (kapalı) tekniklerle yapılabilmektedir.
Minimal invaziv cerrahi yöntemler (VATS gibi) akciğer kanseri tedavisinde nasıl bir devrim yarattı?
Minimal invaziv cerrahi teknikler tüm tıbbi branşlarda giderek daha fazla uygulanabilir hâle geldi. Akciğer ameliyatlarının bu kapalı tekniklerle uygulanması çok hızlı ve gerçekten devrim niteliğinde bir adaptasyon ile kabul gördü. Hatta öyle ki; erken evre akciğer kanserinin tedavisine yönelik uluslararası kılavuzlarda altın standart olarak kabul edilmektedir. Bu denli öne çıkmasının elbette çok geçerli sebepleri bulunmaktadır.
Geleneksel açık ameliyatlara kıyasla “video yardımlı torakoskopik cerrahi” (VATS) ve robotik cerrahi çok daha küçük kesilerle yapılır. Kapalı ameliyatlar konusunda deneyim arttıkça, artık tek bir küçük kesiden yani uniportal VATS yöntemi ile çok önemli akciğer kanseri ameliyatları yapılabilir hâle geldi. Ben de ameliyatlarımın çok büyük bir kısmını bu yöntemle yapmaktayım. Bu, hastalarda daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı günlük yaşama dönüş sağlamaktadır. Kapalı ameliyat teknikleri, enfeksiyon ve kanama riskini ciddi şekilde azaltır. Özellikle ileri yaş veya ek hastalıkları olan hastalarda, genel anestezi ve ameliyata bağlı riskleri azaltarak daha güvenli cerrahi yapılmasını sağlar. Yapılan çalışmalar, minimal invaziv cerrahinin kanser kontrolü ve sağ kalım açısından açık cerrahiyle eş değer olduğunu gösteriyor. Yakın dönemde yapılan meta analizlerde minimal invaziv cerrahinin, hastaların sağ kalımında daha üstün sonuçlar verdiği gösterilmiştir. Bu, hastalara daha konforlu bir tedavi sunarken onkolojik prensiplerden ödün verilmediği anlamına gelir. Daha az iz, daha az ağrı ve hızlı iyileşme, hastaların psikolojik ve fiziksel olarak daha iyi hissetmesine katkıda bulunur. Bu da hastanın kanser ile olan mücadelesinde sadece sağ kalımına katkı sağlamakla kalmayıp, tedavi süresince hayat kalitesinde iyileşmeye, sonrasında uygulanması muhtemel diğer tedavilere daha kısa sürede başlanabilmesine olanak sağlamaktadır.
Uyanık akciğer ameliyatları gibi ileri teknikler, hangi hasta gruplarında tercih ediliyor? Bu yöntemlerin avantajları nelerdir?
Uyanık akciğer ameliyatları, hastalarının genel anestezi alamadıkları durumlarda, ameliyat sahasının lokal anestezi ile uyuşturulup, hastalara sıklıkla sadece sakinleştirici ilaçlar verilerek yapılan ameliyatlardır. Doğası gereği, hastanın ciddi önemi bulunan bazı risk faktörlerinden korunmasını sağlarken, cerrahi işlemin konforunu azaltmaktadır. Bu nedeniyle genellikle yüksek risk grubu hastalarda tercih edilir. Akciğerin zarında veya kendisinde bulunan, daha kolay erişilebilecek bölgelere ait hastalıkların tanı ve tedavisinde de kullanımı yer bulmuştur. Genel olarak; kardiyovasküler hastalık, ileri yaş, böbrek veya karaciğer yetmezliği gibi durumlarda, postoperatif komplikasyon riski yüksek olanlarda uygulanabildiği gibi, cerrahi ile rahat erişilebilecek küçük nodül rezeksiyonu veya wedge rezeksiyon gereken olgularda plevra (akciğer zarı) biyopsilerinde tercih edilebilir. Hastalara genel anestezi uygulanmadığı için kas gevşetici ve entübasyon gerekliliği de bulunmaz. Bu sayede yoğun bakım ihtiyacı ve hastanede kalış süresi azalır. Genel anestezi alan hastalarda görülebilen kardiak ve solunumsal riskler ve buna bağlı komplikasyonlar azalır. Hastalar daha hızlı taburcu edilebildiği için, daha kısa yatış süresi ve daha az ilaç kullanımı, yapılan işlemin maliyetini de azaltmaktadır.