Türkiye’nin Ebruli’si
Yepyeni bir ay… Hem de aylarca heyecanla beklediğimiz ilkbaharın en son ve en sıcak ayı; Mayıs. Güneş ışınlarıyla bedenimize, ruhumuza sığmayan sığamayan
bir enerji, tarifsiz bir mutluluk… İçinde bulunduğumuz “enerji patlaması” durumunu derginin her sayfasına tek tek dağıttık… Ama her ay ses getiren moda çekimlerimize ve kapağımıza da bu enerjiyi yansıtmalıydık. Ve biz de öyle yaptık ve tabir-i caizse hedefi 12’den vurduk. Modellikle 95 yılında hayatımıza giren Ebru Şallı, model olarak kalmayarak, evde oturup sadece çocuk bakmayarak, yerinde duramayan, son derece üretken bir kadın…
Ebru Şallı ile çekim tarihini ve hatta saatini kararlaştırmak hiç zor olmadı. Öyle planlı ve programlı ki, ne zaman, ne yapacağını, nerede olacağını öncesinden hep bilmek istiyor ve kusursuz bir şekilde planlıyor. Veee mutlu son: Çekim için sözleştik…
Hem güzel, hem profesyonel, hem dakik… Çekimle ilgili bir endişe taşımasak da, iş, kıyafetlere gelince biraz düşünmedik değil. Malumunuz Ebru Şallı 34 beden, extra small, sıfır beden modellerimizden. Biliyorsunuz, 34 beden, pek ulaşılabilir bir beden değil… E hal böyle olunca hele Türkiye gibi bir ülkede 34 beden kıyafet bulabilme konusunda bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Biz tabi Ebru Hanım’ın bedeni ve kıyafet konusunda kara kara düşünürken, Ebru Hanım’ın beden bilgisi bize “36” olarak ulaşıyor… Derin bir “oh” çektik ne yalan söyleyelim… Şimdiden duyar gibiyim… “Ebru Şallı kilo almış!” falan gibi bir düşünceye kapılmayın. Şimdiye kadar büyük bir ihtimalle duymuşsunuzdur ama biz tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz: Ebru Şallı ikinci bebeğine hamile. İşte size 36’nın sırrı…
Ebru Şallı’yı nasıl canlandırırsınız kafanızda? Sever misiniz? Beğenir misiniz? Eleştirir misiniz? Hafiften “her yaptığı şeyde başarılı olmasını” kıskanır mısınız? bilinmez… Ama bizden size “en objektifinden” bir yorum: Ebru Şallı harika bir fiziğe, masmavi dalıp gidilesi gözlere, örnek alınası bir alçakgönüllülüğe, takdir edilmesi gereken işlere sahip bir kadın… Ailesine, işine –ki kendini bu şekilde beslediğini söylüyor-, hobilerine sıkı sıkıya bağlı, aktif, üretken biri… Bir kere konuşacak, söyleyecek kayda değer bir şeyleri var… Etrafındaki insanlara faydalı olma çabası var… Ebru Şallı ile sohbete ne zaman başladık nasıl bitti gerçekten anlamadık. Konuşacak çok şey vardı ve hepsinden biraz biraz konuştuk… Yeni projelerle geliyor diye müjdemizi verelim biz ve merak edenleri röportajımızı okumaya çağıralım… Ebru Şallı ile olan keyifli sohbeti, harika karelerle harmanladık. Fazlasıyla “profesyonel oluşu” bir düşünceyken bizim için, çekim deneyimimizle bunun bir “gerçeklik” olduğunu idrak ettik. Saniyeler içinde bir, iki, üç, dört, beş… -saymaya gücümüz yetmedi- kısacası onlarca farklı poz verdi. Onunla çalışmak hem çok kolay hem de çok ama çok zevkli… Ebru Şallı’nın objektiflere yansıyan kusursuz kareleri ile sizi baş başa bırakalım. TV8’de gerçekleştirdiğimiz çekimimizi Ebru Şallı’nın Ebruli’de yaptığı harika kekle iyice tatlandırıyoruz. Ellerine sağlık Ebru!!!
Mankenliğe ilk adım attığınız da yıllar önce bu aşamaya geleceğinizi tahmin etmiş miydiniz?
Esasında planlı programlı bir şey yok. 1995 yılında Türkiye güzeli seçilerek adım attım modellik yaşantısına. Sonra da arkası geldi zaten. Mankenlik, modellik, podyum, televizyon derken arkası geldi.
Peki, bu basamakları tırmanırken bir yaşam koçunuz var mıydı?
Hayır, öyle bir destek almadım. Her şey kendi kendine ilerledi diyebilirim…
Peki, sizin için “hobilerini mesleğe dönüştüren insan” diyebilir miyiz? Pilates, yemek…
Evet, yemek gerçekten benim için hobiydi. Gittiğim kurslara, yemekle ilgili eğitimlere televizyonda program yapacağım diye düşünerek gitmedim. Ama sonra bir televizyon programında, yemekle ilgili bir proje geldi bana ve “Ebru’nun Mutfağı” bayağı ilgi gördü. Bir, iki sezon devam etti. Ardından Ebruli’de de yine yemekle ilgili bir bölümüm var biliyorsunuz. Yine yemekten ayrılmadım… Ardından pilates tabi ki. Pilates altı yıl önce başladığım bir spor dalıydı. Sonra pilatesi çok sevmem ve bedenime yakıştırmamla devamı geldi ve eğitmen oldum sonunda.
Yemek yapma konusu ile ilgili bir şey soracağım; “Harun, ben varken eve aşçı almaz” demişsiniz. Evdeki yemekleri siz mi yapıyorsunuz?
Evet, ben yapıyorum.
Bu yoğunlukta bir de eve gidip yemek yapıyorsanız, harikasınız… Pilates konusuna dönersek; pilatesi Türkiye’de popüler ve bilinir hale getiren kişi Ebru Şallı’dır desek doğru olur mu?
Teşekkür ederim. Açık konuşmak gerekirse bu konuyla ilgili, spor hocaları, pilates yaptığım hocalardan, spor merkezlerinden de teşekkür alıyorum. Çünkü pilatesi bilmeyen pilates dersi almaya da gelmez. Ama pilatesi öğrenen, bilinçlenen insanlar artık bugün gidiyorlar ve pilates dersi almak istiyorlar. Pilates derslerinin açıldığını, yoğunluk olduğunu, pilates toplarının, lastiklerinin satışlarında ciddi patlamalar olduğunu duyuyorum.
Pilates DVD’leriniz var aynı zamanda…
Yaptığım pilates DVD’leri Türkiye’de bir ilkti. Oldukça da ilgi oldu. İlk DVD’im başlangıç seviyesiydi. Türkiye genelinde 65.000’i buldu satışları. Şimdi ikincisi de gayet iyi gidiyor. İkinci biraz daha zor, yeni başlayanlar için çok uygun değil. Ben böyle üç aşamalı bir DVD konsepti düşünmüştüm zaten. Bir de bu yaz hamileler için pilates DVD’si düşünüyorum.
Peki, şöyle bir kanı da var; “Televizyon izleyerek pilates yapılmaz.” diye. İlk başlayanlar için bunu televizyondan izleyerek yapmak yanlış mı?
Pilates salonlarına gidip pilates yapmaktan vazgeçen, bir yerlerini inciten insanlar duydum. Ama benimle pilates yapanlar, anlatımımdan kaynaklı olabilir, bana ısındılar… Tv8’de dört beş yıldır yabancı pilates programları yayınlanıyordu fakat bu kadar izlemiyordu. İnsanların anlattığım şeyi iyi anlıyorlar diye düşünüyorum. Ben de aslında biraz sağlamcıyımdır. Kontrol çok iyi olsun isterim. Beni izleyenlerin sakatlanmamaları ve beni daha iyi anlamaları için üç dört kez anlatıyorum ki bunun için bazen bana kızıyorlar… Ama ben yeni başlayanları da düşünerek aynı şeyleri defalarca anlatıyorum. İki sezondur bu programıyapıyorum, DVD’lerimde satış patlamaları oldu. Sağ olsunlar büyük bir ilgi gösteriyorlar ve çok güzel sonuçlar alıyorlar ki buna devam ediyorlar. Şu ana kadar kötü bir sonuç alanla karşılaşmadım.
Pilates, yemek, mankenlik, modellik siz de her şey var… Aynı zamanda kitaplarınız da var…
Ebru’nun Güzellik Sırları, Hamilelikte Sağlıklı ve Güzel Kalma, Çocuk Yemekleri kitabı var. Şimdi dördüncü kitap olarak büyükler için bir yemek kitabı var… Benim yemekle ilgili bilgi birikimim oldukça fazla aslında. Son iki yıldır bir gazetede bununla ilgili bir köşe de yazıyorum, yemek tarifleri veriyorum. Orada da yine büyük bir ilgili ile karşı karşıyayım. Onları da derleyip, toparladığım, biz yetişkinler için, “Hem Lezzetli Hem De Lezzetten Ödün Vermeyen Yemekler” adında bir kitap düşünüyorum.
Size bu güne kadar kaç kere sorulmuştur tahmin bile edemiyorum; “Güzellik sırrınız nedir?” diye… Ama gerçekten merak konusu… Bizimle birkaç sırrınızı paylaşır mısınız? Yoksa bir sır falan kalmadı mı? Şimdiye kadar hepsi söylendi mi?
Vallahi hepsini herhalde kitapta zaten topladım. Şu an öyle aklıma çok net gelen bir şey yok aslına bakarsanız çünkü o kadar çok şey var ki hangisini söyleyeyim. Ebru’nun güzellik sırları kitabında bütün tarifler var diyebilirim. Doğal, taze meyve ve sebzelerden, yağlardan yararlanarak uyguladığım tariflerim var. Hem ekonomik hem de sağlıklı.
Şöyle bir genel kanı var aslında; “Biz bunları yapsak bile, evdeki doğal ürünlerle bakım yapsak da bunları pahalı cilt bakım ürünleri ile desteklemeden mükemmel bir sonuç almak imkansız.” gibi…
Vallahi bana göre cildin temizliği çok ama çok önemli. Cilt için beslenme şekliniz çok önemli. Şimdi sağlıklı, taze sebze ve meyve tüketmiyorsan, cildini temiz tutmuyorsan, ölü derilerden arındırmıyorsan, dünyanın en pahalı kremini kullan, bence hiçbir işe yaramaz. Bunlar biraz insanın kendini kandırması gibi geliyor bana. Dolayısıyla önce su tüketimi, yeşil çay, taze sebze ve meyve tüketimi ile cildi içten destekliyorum ben. Biliyorsunuz çok ünlü bir firmanın Dr. Murad’ın yüzü oldum ve iki yıldır Amerika’ya gidiyorum. Oraya gittiğimde de Dr.Murad’tan aynı şeyleri öğrendim mesela onunla röportaj yaparken. Taze sebze ve meyvenin içindeki suyu cildin çekmesi önemli. Günde 5 litre su içerek, cildin vitamin ve minerallerini kaybedersiniz… Burada dengenin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Ve gerçekten siz cildinizi içten beslemedikçe, pahalı kremler hiç ama hiçbir işe yaramıyor.
Biz çok merak ediyoruz, bu “On parmağında on marifet olan kadın” bundan sonra neler yapacak diye?
Açık konuşmak gerekirse ben kendimi öyle görmüyorum. Bu benim biraz yaşam tarzım aslında. Çalışmaktan keyif alıyorum. Ben, “Evleneyim, çocuklarım olsun” gibi bir tip değilim. Özel yaşantım benim çalışmamı engellememeli diye düşünüyorum ki nitekim öyle oldu; çalışmama engel bir şey yok. Ben çalışmaktan haz duyuyorum, bu şekilde besliyorum kendimi. Yeniliklere açığım ve yenilikleri takip edip, öğrenmek hoşuma gidiyor. Öğrendiğim şeyleri de insanlarla paylaşıyorum. Ben doktor değilim ama sağlıklı beslenmek üzerine öğrendiklerimi televizyon programımda, kitaplarımda insanlarla paylaşıyorum ve güzel sonuçlar da alıyor kişiler.
İnsanlar söylediklerinizi dikkate alıyorlar ve uyguluyorlar…
Evet, Türkiye’de de bu anlamda güvenilirlik kazandığımı düşünüyorum. Kadınlar tarafından güzel, övgü dolu mailler alıyorum. Twitter’dan, her yerden ulaşıyorlar bana ve bir şekilde yazıyorlar.
Çok yoğunsunuz, bir sürü işiniz var. Acayip sistematik ve planlı olmanız gerekiyor. Böyle mi yaşıyorsunuz? Hep planlı, programlı…
Ben küçüklüğümden beri, biraz da oğlak burcunun bir özelliği olarak, evet planlı ve programlıyımdır. Sabah kalktığımda, “Ne giyeceğim bugün?” diye düşünecek vaktim yok. Akşamdan ne giyeceğimi hazırlarım. Oğlumun da kıyafetlerini hazırlarım. Ben örneğin bir ay sonraya buraya geleceksem, bir ay önceden bunu bilmeyi seviyorum. İnsanız tabi ama her an hepimizin başına bir şey gelebilir, son dakika şeyler yaşayabiliriz ama ben planlı olmayı hep tercih ediyorum.
Peki, kendinizi 3 kelimeyle anlatmak isteseniz diyecektim… Bir tanesini bulduk; planlı. Diğerleri ne olabilir?
Evet, planlıdan sonra çalışkan diyebiliriz bir de…
Modadan konuşalım biraz da. Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Spor diyebilirim… Spor yapıyorken de yapmıyorken de hep spor giyinmenin rahatlığından hoşlandım.
Genelde sizi jean ve şık bluzlarla görüyoruz…
Evet, akşamları o şekilde, jean ve şık bir bluzla geçirmek hoşuma gidiyor. Çok abartılı kıyafetler yerine onları tercih ediyorum. Günlük yaşamımda da beni bir t-shirt ve bir jean ile görebilirsiniz.
Peki, gardırobunuzda kurtarıcı bir parça var mıdır? Son anda çıkan bir davet için mesela…
Diz altı biten siyah bir elbise veya taytlar…
Bu sezon neler aldınız?
Bu sezon bikinileri aldım. Biraz bedende farklılık olacağı için almak durumunda kaldık. Müthiş bikiniler aldım.
İçinde bulunduğumuz Mayıs ayı Anneler Günü gibi çok özel bir günü barındırıyor. Siz de bu anneler gününde farklı bir heyecan yaşıyorsunuz. İkinci çocuğunuza hamilesiniz. Neler hissediyorsunuz?
Harika bir duygu, insan biraz daha duygusallaştırıyor…
Beren ne düşünüyor kardeşi olacağı için?
Beren çok mutlu. Çok şükür bir sıkıntı yok.
Beren’e hamileliğinizde yedi kilo almıştınız. Bu hamileliğinizde kaç kilo alacaksınız acaba?
Kaç kilo alırım bilemiyorum tabi. Önemli olan hamileliğin güzel geçmesi ve bebeğin sağlıklı olması. Yedi kilo alayım, dokuz kilo alayım gibi bir düşüncem yok. Beren’e hamileyken son derece sağlıklı bir dönem geçirmiştim. Hamileyken pilatese de devam ettim. Herhangi bir sorun yaşamadım, Beren’in kilosu da oldukça iyiydi. İnşallah Beren’de olduğu gibi sağlıklı bir hamilelik geçiririm.
Peki, hamilelik süresince ve sonrasında çalışmaya devam edecek misiniz?
Dediğim gibi çalışmayı seviyorum ve sağlığım el verdikçe çalışmaya devam edeceğim. Aslında çok güzel bir zamana geldi hamileliğim, program tatile girdi… Yeni sezonda, doğumdan sonra yine izleyicilerle buluşmak istiyorum.
Yürüttüğünüz çok anlamlı bir sosyal sorumluluk projesi var. Biraz da bunu konuşalım ve MAG aracılığı ile bir kez daha duyuralım…
Evet, bir kitap toplama projem var. Ebruli aracılığı ile izleyicilerimizden kitap toplayıp, ihtiyacı olan okullara gönderiyorum, kütüphaneler yapıyorum. Diyarbakır, Bitlis, Şanlıurfa, Hakkari, Mardin gibi illere gönderdik şimdiye kadar. Kitapları bize yolluyor izleyicilerimiz, biz derleyip, gönderiyoruz. Güzel bir proje oldu. Herkesin duyup, katkı da bulunmasını bekliyorum.
Son olarak MAG Okurları için ne söylemek istersiniz?
Çok hoş, kaliteli, dolu dolu bir dergi. Bu anlamda sizleri kutluyorum…