Hayat Ringte Kalma Mücadelesi
İlk başrol deneyimini Kiraz Mevsimi dizisinde yaşayan güzel ve sempatik oyuncu Özge Gürel ile yaşam yolculuğuna dair çok samimi bir sohbet gerçekleştirdik… Her zaman romantik ve cıvıl cıvıl karelerde gördüğümüz güzel oyuncu, kapak çekimimiz için bambaşka bir konseptte objektiflerimizin karşısına geçti… Ses getirecek ambiyans, fark yaratacak fotoğraflar ve merakla okuyacağınız röportajımızla sizlerleyiz…
Hep romantik konseptlerde gördüğümüz Özge’yi bu kez farklı bir role oturttuk… Nasıl buldun bu rolü? Nasıl hissettirdi sana kendini?
Dediğimiz gibi hepsi bir konsept ve biz ona dönüşüyoruz. Çekimlerin en sevdiğim kısmı bu, hiçbiri ben değilim ama içimde hepsinden bir parça var; o parçaya odaklanıyorum ve çok eğleniyorum. Bu sefer bambaşka bir şey yaptık ve ben orayı keşfederken kendimi çok rahat hissettim.
Peki spor, hayatında ne kadar var?
Spor, zorlamam gereken bir yerde duruyor. Yaparken çok seviyorum iyi hissediyorum ama zaman zaman kopuyorum. Amacım rutinim haline getirmek.
Nasıl bir çocukluk yaşadın ve o çocukluk dönemi ile aile yapın nasıl bir Özge karakteri yarattı? Kendini hangi kelimelerle özetlersin?
Gayet keyifli bir çocuktum, şahane bir kasabada büyüdüm, bütün gün sokaklardaydık. Müthiş bir güvenle büyüttü ailem beni; çok ufak yaşlarımdan itibaren kararlarımı kendi kendime verip sorumluluk almamı sağladılar. Giyeceğim çoraptan gideceğim okullara kadar böyle gitti bu süreç. Bu sayede kendi yolumu buldum ve düşmekten, hata yapmaktan hiç korkmadım, yapabilirdim çünkü ve sonra düzeltirdim.
Kiraz Mevsimi’nin hayatındaki yerini nasıl tarif edersin?
Çok kıymetli benim için, bir yolun başlangıcıydı…
Yeni bir projede nasıl bir karakteri canlandırmak istersin?
Karakterden ziyade, işin geneline odaklanıyorum. Bana hayal kurduran bir senaryo okuduğumda yeniden çalışmak için hazırım demektir.
Oyunculuk alanında kariyer yapma konusunda seni tereddüte düşüren anlar veya yaşadığın olaylar oldu mu?
Her işin engebeleri, tümsekleri var, tabii ki bizim işimizin de… Zaman zaman “belki başka bir şey denemeliyim” dediğim anlar elbette oldu ama arkasından mutlaka beni vazgeçirecek, umut veren şeyler de oldu ve devam ettim. Artık biliyorum; benim yolum bu ve beni korkutmuyor.
Kariyerin ile ilgili hiç kendini sorguladığın oluyor mu?
Çok sık sorgularım ve bu sorgulama bana iyi gelir. Zaten sorgulamazsam ilerleyemem.
Biraz da aşktan bahsedelim… Eski rol arkadaşın Serkan Çayoğlu ile çok güzel bir ilişkin var… Aşık Özgeyi nasıl anlatırsın?
Etrafımda 100 tane kelebekle geziyor gibi hissediyorum kendimi aşıkken… Sürekli, mutlu bir haber almışım hissi oluyor, hayata karşı daha dirençli oluyorum.
İlişkinizi hangi cümlelerle özetlersin?
Doğaçlaması bol bir ilişki bizimki… Çok iyi arkadaşız, çok gülüyoruz beraberken, ortak bir dilimiz var. Uzun zaman oldu, edilebilecek çoğu kavga edildi, şu an keyfini çıkarıyoruz.
Birlikte en çok ne yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Kesinlikle, yola çıkmaktan!
Televizyonda kendinizi izlediğinizde birbirinizi eleştirir misiniz?
Evet zaten senaryoyu okurken, çalışırken sürekli danışıyoruz birbirimize. Ben çalışırken izleyemediğimde bile Serkan mutlaka izliyor ve fikrini söylüyor, ben de aynı şekilde.
Peki genel olarak kendini eleştirir misin? En sevdiğin ve sevmediğin huyun ne sence?
Olumsuz huylarımı törpülemem için önce farkında olmam gerekiyor, o yüzden kendimi eleştirebilmem önemli. Sabırsızlığım yorucu oluyor, bu yüzden bazen daha sakin ve sabırlı olmaya çalışıyorum.
Güzellik ve bakım konusunda en çok nelere dikkat ediyorsun?
Öncelikle, cilt sağlığını korumaya çalışıyorum. Bunu da kendimi güneşten koruyarak, cildimi temiz ve nemli tutarak yapıyorum. Makyaj zaten sevdiğim bir şey olmadığı için, iş dışında nefes alsın istiyorum. Onun dışında hamam çok sevdiğim bir ritüel.
Bugüne kadar hayatın sana sunduğu en büyük fırsatı ve sana getirdiği en güzel hediyeyi sorsak…
Sevdiğim işi yapabiliyor olmak…
Çekim sırasındaki sohbetlerimizde yemek yapmaktan ve yemekten çok keyif aldığından bahsettin… En iddialı olduğun mutfak hangisi? Özge spesiyali olan bir yemek var mı?
İtalyan ve Akdeniz mutfağında iyiyim ve tabii geleneksel Türk mutfağı. Kurabiyelerimi çok seviyor herkes ama elimin altında ne varsa karıştırıp yaptığım ve başarılı olan yemekler de var ve ben en çok onları seviyorum.
Karbonhidrat ağırlıklı yiyecekleri bu kadar sevdiğin halde böyle formda kalmayı nasıl başarıyorsun?
Evet, çok kötü bir alışkanlık ama gerçekten çok düşkünüm. Arada tabii ki kesiyorum, çünkü her dönem öyle beslenemem. Karbonhidratı kestiğim zamanlarda sebzeye geçiyorum. Genel olarak abur cubur ve tatlı düşkünlüğüm de olmadığı için oradan kurtarıyorum sanırım.
Hayatında başarısızlık olarak adlandırdığın dönemler oldu mu? Ya da kendinle ilgili yaşadığın hayal kırıklıkları…
Oldu ve olmaya da devam edecek ama bu beni rahatsız etmiyor. Her gün yeni hayaller kuruyorsun, evet bazıları yıkılıyor ama kalanlar var. Ayrıca bugün yıkılmış olabilir ama yarın tekrar kurarım. Umutsuz döngülerden hoşlanmıyorum ve onları hayatımda tutmamaya çalışıyorum. Tek bir hayale tutunmuyorum, bazen bir hayalim gerçekleştiğinde onu daha önce kurduğumu bile unutmuş oluyorum.
Yaşamın en güzel yanı, “özü” olarak adlandırabileceğin neler var?
Güçlü bağların olan insanla; aile, dostlar, sevgili ve rahat vicdan. Bu dünyada varlığımızın amacı sadece çalışıp kendimizle uğraşmak değil. Dünyaya bir şey vermek, bir şey bırakmak zorundayız. Umutlu insanlar, sevilmiş hayvanlar, dikilmiş fidan ne yapabiliyorsak…
Ömür boyu yapsan sıkılmayacağın şeyler…
Ömrümce kitap okuyup, sevdiğim insanlarla sohbet edip, kedilerimle oynayabilirim.
Anneler Günü yaklaşırken…
Annelik nasıl bir duygu sence? Çocuk sahibi olmanın hayalini kurdun mu hiç, o role girebiliyor musun?
Anne olmadan bunu anlayabileceğimi sanmıyorum. Şu an doğru zaman değil benim için. Eğer bir gün doğru zaman olduğunu hissedersem, o gün elimden gelenin en iyisi için uğraşacağım.
Son olarak annen için bir mesaj alsak senden…
Kendisine bayılıyorum! Yapabildiğim tüm iyi ve güzel şeylerde eli omuzumdaydı. Varlığına şükrediyorum, hem onun hem de babamın.