Güçlü ve Yaratıcı Hande Doğandemir
Canlandırdığı birçok farklı karakter ile televizyon ve beyaz perdede adından söz ettiren güzel oyuncu Hande Doğandemir ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Tribeca Film Festivali’nden fotoğrafa olan ilgisine; sosyal hayatından yeni sezonda izleyici ile buluşacağı Waterproof tiyatro oyunundaki “Sian” karakterine kadar birçok konuda konuştuk.
RÖPORTAJ: DİLARA ERTÜRK FOTOĞRAF: ELİF DEMİRALP VIDEO: ÖZGÜR KARABULUT
STYLING: RUTKAY ÖZİŞ STYLING ASİSTANI: ÇAĞLANUR ÜSTÜNOĞLU
SAÇ: FERİT BELLİ – NO 21 MAKYAJ: HAMİYET AKPINAR MAKYAJ ASİSTANI: GİZEN ERGİN
KURGU: BURAK KILIÇKAYA
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Sosyolojiden oyunculuğa uzanan yolculuğunuzda neler oldu?
Bu hikayeyi çok anlattım sosyoloji okurken; iletişim sosyolojisi üzerine çalışıyordum. Tezimi yazarken İstanbul’a gelip TV’ de staj yapmaya başladım. O dönem hem çalışıp hem de oyunculuk eğitimi aldığım bir dönem oldu. Sonrasında da bu yola girmiş oldum.
Hırslı biri misiniz?
Görünürde değilim. Hırsımın verdiği duygu ile hareket etmem hatta hiçbir şey yapmam, kendi içimde yaşarım. Hırsım beklememi, sabretmemi ve çok çalışmamı sağlayacak kadardır. O da sadece kendi başarım için.
Hayatınızın olmazsa olmazları nelerdir?
Ailem, fotoğraf makinem, müzik ve birkaç dostum.
En sevmediğiniz özelliğiniz nedir?
Kendimden önce başkalarını düşünmek ve ‘hayır’ diyememek.
Eleştiriye açık biri misiniz?
Çok değildim daha doğrusu bunu nasıl yönetebileceğimi bilmiyordum ama artık eleştiriyi kabul edip kendi gelişiminizde kullandığınızda ne kadar faydalı olduğunu gördüm. Tabi ki bu nokta da eleştirinin kimden geldiği en önemli nokta, herkesi aynı ciddiyetle dinleyemeyiz.
Oynamaktan en çok keyif aldığınız karakter hangisiydi?
Birbirinden çok farklı karakterler canlandırma şansım oldu hepsini de çok sevdim. Şu an en merak ettiğim Waterproof oyunu için çalıştığım Sian karakteri.
Türkiye’de dizi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda artık ne söylersek boşa gidiyor gibi hissediyorum. Hiçbir şey yapamıyoruz. Sektörü elinde tutan kanallar, yapımcılar ve RTÜK sayesinde sektör öyle bir noktaya geldi ki, hem süreler hem de sansürler artık yaratıcı hikayelerin varolmasını nerdeyse imkansız kıldı. Ben üzülüyorum açıkçası bize umut veren dijital platform da artık RTÜK’ e bağlandığına göre orda da nasıl üretilebilir bilemiyorum.
Yeni sezona bir tiyatro ile dönüyorsunuz, bize biraz bahseder misiniz?
Yeni sezonda Craft Tiyatro’nun “Waterproof” oyunu için çalışıyorum. Çağ Çalışkur yönetiyor, Başak Daşman, Bala Atabek, Aslı İnandık ve İdil Sivritepe ile gerçek bir hikayeyi anlatacağız. Detayları henüz vermeyim ama çok etkili olacağından eminim. Ekim ayında sahnelenecek. Ben çok heyecanlıyım.
Biraz da aşktan bahsedecek olsak ve aşkı üç kelime ile anlatsanız bunlar ne olurdu?
Benim aşka dair kalıplaşmış bir tanımım yok. Aşkın ilgi duyduğunuz cinse hissettiklerinizden daha fazlası olduğunu düşünüyorum.
Yoğun çalışma temposunda kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Eğer çok yoğun bir tempodaysam evde oluyorum genelde. Vaktim olursa dizi-film izliyorum, fotoğraf çekiyorum, mutlaka aileme ve arkadaşlarıma vakit ayırıyorum. Gerçekten vaktim varsa da bilmediğim bir ülkeye, şehre birkaç gün de olsa gitmeyi tercih ediyorum.
Oyunculuk ile ilgili gelecekte olmak istediğiniz yer neresidir?
Bu hayat boyu sürecek bir serüven o yüzden “tamam işte tam da burası” diyebileceğim bir nokta yok. Tüm amacım çok çalışıp, kendimi geliştirip, hayallerimi gerçekleştirmek ve tabi ki üretmek. Şu an o hayallerimden birini gerçekleştirmek üzere Waterproof’ a çalışıyorum ve dolayısıyla çok mutluyum.
“Kaybedenler Kulübü Yolda” filminde rol aldınız? Beyazperde ve dizi arasındaki farkı nasıl tanımlarsınız?
Günümüzde dizi sektörü tüketim toplumunun en önemli unsurlarından biri. “Soap Opera” dediğimiz yapı, kullan-at-izle-unut yapısı. Tabi ki tüm bu algıyı değiştiren inanılmaz örnekler var dünyada. Hepimizin hayranlıkla izlediği sinema size ölümsüz hikayeler anlatıyor ve çok daha derinlikli, incelikli bir alan yaratıyor. O dünyaya ve karaktere dair çalışma, yaratma süreciniz bambaşka. Özellikle de bizim ülkemizde diziler için bir ön çalışmaya vaktiniz dahi olmuyor. Umarım bu anlayış da bir gün değişir.
Geçmiş zamana baktığınızda keşke dediğiniz, iyi ki dediğiniz şeyler neler oldu?
Çok var ama keşke dememeyi öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü hayatta her ne oluyorsa bir sebebi var. İyi veya kötü yaptığınız her seçim size bir sebeple dönüyor. Bunca yıllık hayatımda keşke ve iyi ki dediğim binlerce an var ama hepsinin sonucunda bugünki ben varım.
Her zaman ne istediğini bilen planlı bir insan mı oldunuz yoksa siz de bazen rüzgar nereden eserse oraya gidenlerden misiniz?
Gün içinde bile ne yapacağını planlayan en azından bilmek isteyen biriyim. Tatile gittiğimde de her nereye gidiyorsam onun ayrıntılı planını yapmayı severim. Ama bu hayatımı müthiş bir kontrolle yaşadığım anlamına gelmiyor bazen o an ne getiriyorsa onu yaşamayı da seviyorum. Bir çanta alıp yola çıkmak ve ne yapacağına yolda karar vermek de harika bir his.
Hayatınızda ki kırılma noktası tam olarak nedir? Popülerliğiniz açısından baktığımızda Güneşi Beklerken dizisindeki Zeynep karakteri diyebilir miyiz?
Güneşi Beklerken’den önce bir çok projede yer aldım ancak büyük bir kitleye ulaşmam tabi ki bu proje sayesinde oldu. Hem ekibi hem hikayeyi hem de karakterimi gerçekten çok sevdim bu nedenle benim için yeri hep çok özel olacak.
Nuh Tepesi’nin dünya prömiyeri yapıldı ve Tribeca Film Festivali’nde başarı yakaladı. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Yönetmenimiz ve senaristimiz Cenk Ertürk ile cast görüşmeleri yaparken buluşmuştuk. Beraber film ve karakter üzerine konuştuk. Ben zaten senaryoyu gördüğüm an vurulmuştum. Sonrası onun yarattığı dünya da kimleri görmek istediğine kaldı ve buluşmuş olduk.
Peki Haluk Bilginer, Uğur Yücel, Tomris İncer gibi usta bir isimlerle kamera karşısına geçmek nasıl bir duygu? Size ne gibi tecrübeler kattılar?
Kendimi bu konuda gerçekten çok şanslı hissediyorum. Hayal bile edemeyeceğim isimlerle çalıştım hala da çalışıyorum. Bu tarif edilemez bir deneyim. Onları sadece sahnede değil sahne dışında da izlemeyi, herhangi bir konudaki düşüncelerini dinlemeyi, herhangi bir anılarını anlatmalarını, çok değerli buluyorum. Hayattaki deneyimlerinizin çoğundan daha kıymetli anlar.
Komediden, dram ve aksiyona kadar bir çok alanda deneyiminiz oldu. Hangi karakteri canlandırırken daha çok zorlandınız ya da tam olarak sizi yansıttığı için rahatlıkla canlandırdığınız bir karakter oldu mu?
En son yüzleşmedeki karakterimin hikayesi çok sarsıcı ve zordu. Sette gerçekten duygusal olarak zorlandığım anlar oldu. Şimdi de tiyatroda bilmediğim bir dünyanın içine daldım. Evet duygusal olarak etkileniyorum, zorlanıyorum ama bu müthiş bir deneyim ve eğitim benim için. Aslında her karakterin kendi içindeki yolculuğu ve sizinle kesiştiği noktalar çok değerli.
Dijital platformun gelişmesi hakkında neler düşünüyorsunuz? İnternet dizisinde yer almak ister misiniz?
Dünya bu konuda çok ileride, inanılamaz projeler üretiliyor. Bizim bu kadar geriden takip ediyor olmamız üzücü yine de dijital platform için üretmeye başlamak bile umut verici. RTÜK’e bağlanması ise maalesef dijital platformun var olma sebebinin en büyük tezatı. Dijital platformlar özgür hikayeleri seyircinin tercihine sunan alanlardır, kurumun bu tercihleri sınırlandırması anlaşılır gibi değil.
Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorsunuz? Sizin sosyal medyadan tam olarak beklentiniz nedir?
Özel hayatımı çok fazla paylaşmıyorum. Sevdiğim fotoğrafları, müziği, kitabı, bir oyunu, bir filmi paylaşmayı ve bu iletişimi seviyorum. Sosyal medyanın artık insanların hayatındaki yeri ve yarattığı davranış bozuklukları çok uzun bir konu ve tamamen ayrı bir tartışma başlığı maalesef.
Sizin için önemli olan güzel olan anı yakalayıp ölümsüzleştirmek mi yoksa o anı yaşamak mı?
Anı yaşayabilmek aslında zor bir meziyet. Hepimiz yaşadığımız güzel anları paylaşmayı seviyoruz ama ben kendime anı yaşayabilmeyi öğretmeye çalışıyorum. Ama bunun dışında fotoğraf çekmek ile ilgilendiğim için bana anlamlı gelen bir anı fotoğrafla ölümsüzleştirmek çok değerli.
Özel hayatında Hande Doğandemir’in duyguları mı daha ağır basar yoksa mantığı mı?
Tamamen kalbiyle hareket eden bir kadındım. Duygularınızın ve hislerinizin sizi götürdüğü yere çok inanırım ama maalesef hayat size mantığınızı devreye sokmanız gerektiğini hatırlatan bir çok deneyim yaşatıyor. Bu da benim sınavım, öğreniyorum.
Sosyal yaşamınızda yapmaktan keyif aldığınız aktiviteler nelerdir?
Film izlemek fotoğraf çekmek ve yolculuk… Bunlar önceliklerim, üretmek için beni besleyen her şeyi hayatıma dahil etmeyi seviyorum.
İkili ilişkilerinizde sizin için önemli olan nedir,
net çizgileri olan bir insan mısınız?
En önemlisi saygı ve empati. Dinleyebilmek ve yargılamadan anlamaya çalışmak.
Kadın takipçilerinize ne söylemek istersiniz?
Varlığımızın değerini bilelim. Gücümüzün farkına varalım. Güzellik bize dayatılan ölçüler değil. Güzellik, bir kadın olarak var olmanın ne kadar değerli olduğunu fark etmektir.
Hayat mottonuz nedir?
Temiz bir kalp ile dilediğin her şey gerçek oluyor. Ne istediğini bil!
Şu ana kadar gittiğiniz ülkeler arasında en çok etkilendiğiniz yer neresi oldu? Nereye kesin gidip görmemizi tavsiye edersiniz?
Bu sene Küba’ya gittim ve gerçekten bunu yapabildiğim için çok mutluyum. Benim için tatil bilmediğim bir ülkeyi keşfetmek. Küba gittiğim ülkeler arasında en özellerinden biriydi. Bambaşka bir dünya ve mutlaka görülmeli. n
KISA KISA
En iyi tatil rotanız?
İtalya.
Başucu kitabınız?
Kurtlarla Koşan Kadınlar.
Dinlemekten hiç sıkılmadığınız şarkı?
Say A Little Prayer.
Sizi yansıtan renk?
Siyah.
Çantanızdan eksik etmediğiniz şey?
Telefonum.