Cesur Güzel
Hazal Filiz Küçükköse… Son zamanlarda fark edilir güzelliği ve güçlü oyunculuğu ile çok kişinin diline doladığı isim… İşindeki yaratıcılığı ile kadrajından çıkanları fark yaratan fotoğrafçı Elif Demiralp ile bambaşka bir Hazal görmek istedik… Bu yeni imajı ile bence çok konuşulacak Hazal Filiz Küçükköse’nin başarısı tesadüf değil. O, gerçekten ne istediğini bilen ve kariyerinde oyunculuk adına alamayacağı yük olmayan cesur bir isim… İşini özenle yapan isimler bir araya geldiğinde içimize çok sinen ortak çalışmanın haklı keyfi ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı ve birbirinden şık kareleri sizlerle buluşturuyoruz…
Senin gibi özel bir isim ile röportaj bana göre son derece yalın ve içten olmalı yanılıyor muyum?
İlk tanıştığımız andan itibaren daha öncesi varmış gibi hissettim seninle karşılaştığımızda… Ben de bu röportajın gerçekten farklı olmasını tercih ediyorum. Karşılıklı hissettiğimiz samimiyetin getirdiği hisle devam edelim öyleyse…
Profesyonel anlamda oyunculuk kariyerine dair birçok merak ettiğim soru var ama önce Hazal’ın hayata dair cümlelerini dinleyelim… Hayatında yok saymak adına kabul edemediğin insani yanlışlar nelerdir?
Hayata dair cümlelerimi vücudumdaki dövmelerden yola çıkarak anlatabilirim. Hepsi kritik noktalarda geldi. Her fark edişimde yol gösterici oluyor.
“Şans cesurlara güler” açık ve net anlatacak pek bir durum yok aslında… Diğeri kırmızı balonla uçan fil dövmesi; o da istemekle ilgili… “İste yeter ki, ulaşamayacağın, yapamayacağın bir şey yok…” Son olarak da benim kodum olduğunu düşündüğüm cümle: “Özgür bırak beni.”
Diğer sorun içinse, yakın çevreme yeni arkadaşlıklarımda dahil etrafıma karşı fazla optimist yaklaşmam ve tolere eşiğimin yüksek olmasından kaynaklı iyi ya da kötü yüzleşmelerim olmuştur. Bunları yanlış olarak nitelendirmiyorum; gelişmem için yaşanması gereken tecrübeler olarak görüyorum.
Yaşamında “tokluk ve açlık” olarak nitelendirebileceğin neleri tecrübe edindin?
Hayata dair tüm çabam dengede kalabilmekle ilgili, dolayısıyla hiçbir şeyin açlığını çekmedim ya da tıka basa doymadım bu zamana kadar. Az ya da çok hayatın bana sunduklarının farkına varmaya çalışıyorum. Bazılarını hayatıma katıyorum ya da hayatımdan çıkarıyorum. Zaman neler getirir bilmiyorum ama doymak istemeyeceğim kadar güzellikte tecrübeler tatmak isterim.
Kendini ruhen yorgun hissettiğin an, kurulu düzenin içinde sakinliği mi, yoksa sana ait olmayan yabancı yerlerde kendinle baş başa olmayı mı tercih edersin?
Bu durumlar için çok özel birkaç yerim var, oralara gitmeyi ve kendimle kalmayı tercih ediyorum. İhtiyaç ve ruh halime göre tercih yapıyorum; bazen sessiz ve sakinliğin içinde sevdiğim müziklerle bazen de kalabalık ve bol ses içinde yalnız kalmayı tercih ediyorum. İnsanın hayatta en çok kendi kendinin arkadaşı olduğunu hatırlatan anlar oluyor…
Çok samimi soruyorum, kendini güzel buluyor musun, yoksa artık konumun gereği kendini her daima bakımlı ve güzel görünmek zorunda mı hissediyorsun?
Zaman zaman güzel, zaman zaman değil; bu ruh halime göre değişiyor sanırım. Kendimle barışık biriyim, bedenimi güzellikleriyle kusurlarıyla kabul ediyorum, kendimle ve yaratılışımla savaşmıyorum, varlığıma ve bana verilene şükrediyorum. Beden güzelliğinin ruh haliyle paralel olduğuna inanıyorum. Ne hissediyorsan “o”sun, karşındaki de seni öyle görüyor. Kendimi seviyorum, sağlıklı beslenmek, spor yapmak ve ruh sağlığımı korumak adına zorunluluklarım var. Kendime yaptığım en güzel yatırım tüm bunların dönüşü oluyor. Bu durum, istemeden de olsa sizi güzel kalmaya teşvik ediyor.
Güzel kadının seksi olması ne kadar kolay sence?
Seksapalite uğraşılarak elde edilen bir durum değil, bence tamamen aura ile ilgili bir durum; varsa vardır yoksa da çabalayarak elde edilecek bir şey değil benim için.
Peki, kadındaki öncelik ne olmalı, seksilik mi doğallık mı? Sen kendini seksi mi bulursun, şirin mi?
Ben her zaman doğallıktan yanayımdır. Kadının doğasında zaten tüm bahsettikleriniz mevcut, bunu yansıtabileceği anlar gerekli sadece. Özgür, mutlu ve özgüvenli bir kadında hepsini fazlasıyla görebiliriz. Ben olduğum gibi kalmaya özen gösteriyorum, çabalı şeylerden kaçınıyorum, ne hissediyorsam onu yaşıyorum. Bazen seksi bir kadın, bazen de yaramaz bir çocuğum… Şirin midir bilmem ama o çocuğun yaşanılan her şeye, alınan her yeni yaşa inat çocuk kalmasına özen gösteriyorum.
Açıkçası uzun zamandır esmer güzeli tarifine uyan çok isim yoktu. Bence son zamanlarda belirgin bir şekilde akla gelen tek isim neredeyse sensin… Bu farkındalık sana ayrı bir yük getiriyor mu?
Ne güzel böyle düşünülüyor ve görülüyor olmak… Ancak ben daha çok yaptığım işin sorumluluğundayım. Güzellik size, senin kast ettiğinin dışında, başka bir sorumluluk getiriyor. İşini daha iyi yapmalısın ki başarını sadece güzelliğine bağlamasınlar. O yüzden evet bir yük getiriyor sanırım…
Son zamanlarda edindiğiniz yeni alışkanlıklar, yeni keşifleriniz var mı?
Baharın gelmesiyle bahçemle ve toprak işleriyle ilgilenmeye başladım, birçok bitki ile ilgili bilgi sahibi oldum, minik bir organik bahçem var. Onun dışında henüz açmadılar ama çiçeklerim var onları bekliyorum sabırsızlıkla. Yağlı boya resim yapmaya başladım, teknik bir eğitim almadım ama hissi bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Evim için kendi tablolarımı kendim yapıp tüm duygularımı ölümsüzleştirmek istiyorum. Son zamanlarda hiç denemediğim sporlarla ilgilenmeye başladım. Kendimle ilgi yeni keşiflerdeyim. Bir sonraki keşfim sanırım piyano çalmak olacak. Müzik, hayatımın her anında var ancak enstrüman çalmayı çok istiyorum. Küçük denemelerim var, o anlar bile içimde muhteşem hisler uyandırıyor. İlk fırsatta piyano derslerine başlayacağım.
Gelelim sana yakışan mesleğe, yani oyunculuğa… “Mehmed Bir Cihan Fatihi” dizisinde canlandırdığın Melike’yi senden dinleyebilir miyiz? Belli ki Mehmed’e duyulan büyük ve sanırım platonik bir aşk var…
Melike dönemin güçlü kadınlarından biri, bu güç Çandarlı Halil Paşa’nın kızı olmasından kaynaklanıyor. Çocukluğunun çoğunu ileride evleneceği adam diye düşündüğü aşkıyla geçiriyor. Platonikliğin dışında, gerçekliğin çok yakınında kalıyor hisleri var ama yok gibi de bir şey. Fakat o inanıyor olacağına, çünkü varlığını hissetmediği bir şeyi istemediğini biliyor. Melike de o ihtimalin peşinde… Zamanla göreceğiz, isteğine ne zaman kavuşacak hangi yollardan geçecek…
Hiç sahip olamadığın bir aşka kapıldın mı?
Hayatım boyunca hiç yaşamadım o hissi. Hatta küçükken yabancı şarkıcılar ve oyuncuların posterleri olurdu arkadaşlarımın odalarında, o zaman bile anlamazdım o duyguyu… Hatta itiraf ediyorum özenirdim; ben de onlar gibi dergilerden çıkan oyuncu – sanatçıların posterlerini odama asmaya başlamıştım ama asmıştım sadece o kadar…
Yan karakter olarak devleşen oyuncuların yeri geldiğinde başrolün önüne geçtiğine çoğu zaman şahit olmaya başladık. Sence oyunculuk kariyerinde başrol oynamak senin için gerçekten de çok önemli mi?
Ben sorumluluğunu aldığım karakteri yaşatmak ve duygularını hissettirmek öncelikli görevim… Bu başarı onu nereye taşır bilmiyorum ama hiçbir emek karşılıksız kalmıyor, o sizi olmanız gereken yere taşıyor. Önemli olan bu benim için…
İnandığın bir dizi projesinde çok içine sinen bir karaktere hayat verirken bir anda senaristler tarafından hiç istemediğin bir başka karakter doğar ise tepkin ne olur? Çünkü bu tarz şeyler birçok oyuncunun başına geliyor. Çok kötü, güçlü bir karakter bir bakıyoruz birden masum olmuş ya da tam tersi…
Bazen senaryo matematiği birçok faktör yüzünden değişmek durumunda kalıyor biz de ne yazılıyorsa onu oynamak durumunda kalıyoruz, çok müdahale edebileceğimiz bir durum değil. Tabii ki bazı durumlarda içselleştirerek ve özümseyerek oynamanın yanında diğerinin yüzeyselliği ve mecburiyeti mutlaka hissedilir diye düşünüyorum ne kadar çabalasak da…
Bundan sonra oyuncu kimliğine ne katmak ve onu nasıl rollerle beslemek istiyorsun?
Her karakter duyguyu kendi gözünden deneyimlerinden getiriyor. O yüzden kendimi her karakterde oyunculuğa yeniden başlamış gibi hissediyorum. Hepsi çok şey katıyor ama her röportajımda sorulunca söylerim; hem fiziksel anlamda beni zorlayacak hem de duygusal olarak sınırlarımı aşmamı sağlayacak aksiyon ve dramın bir arada olduğu bir karakteri oynamayı çok isterim.
Başka bir şeyler yapmak, seni bambaşka görmek istedik… Ve bu tarz, kısa, seni daha maskülen gösteren bir saç bence sana çok yakıştı. Doğal olarak aklıma geldi; değişime açık mısın? Yani, yeni bir şeyi kendine empoze etmek ve hayatına dahil etmek kolay mıdır?
Dış görünüşümde büyük değişimler maalesef yapamıyorum, mesleğim dolayısıyla… Fakat oyunculuk yapmadan önce çok denemişimdir farklı saç modellerini, hatta bir dönem saçlarımı erkek saçı gibi kestirmiştim ve 2 yıl boyunca öyle kullanmıştım. Sonrasında uzatana kadar da tüm evrelerini gördüm saçımın. Yeniliklere her zaman açık ve meraklıyımdır. Peşine düştüğüm şeyin sonunu görmeye çalışırım, sınırlarımı zorlamayı severim. Hatta bu beni besleyen en önemli noktalardandır.
Son olarak artık kendimizi iyi hissetmek çok daha güçlü, başarılı, mutlu olabilmek adına olumlamaların içinde bulur olduk. Bunu ne kadar gerekli görmektesin? Senin olumlamaların nelerdir?
Her sabah duş alırken ya da yüzümü yıkarken söylediğim bir olumlama kalıbı var: “Ruhumdaki ve bedenimdeki tüm olumsuz düşüncelerin, bana ağırlık yapan tüm hislerin, öfke, kin, nefret ve kalbimi kirleten her duygunun, bedenimden bu suyla birlikte akıp toprağa karışmasını istiyorum” gibi çeşitlendirebildiğim ama bu minvalde bir olumlamam var.