© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Yenilikçi Düşünce Tarzıyla Serdar İnan

Yenilikçi Düşünce Tarzıyla Serdar İnan

İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı, yenilikçi ve genç Serdar İnan ile günümüzden, sosyal sorumluluk projelerinden, gelecekten ve yapmak istediklerinden konuştuk.

Bugüne kadar bir çok inşaat projesini başarıyla tamamlayan ve çok ciddi yatırımlar yapan İnanlar İnşaat’ın sorumluluğunu 30 yaşında yönetim kurulu başkanı olarak devir aldınız. Bu yola çıktığınızda ilk olarak yapmak istediğiniz hedeflerinizden bahseder misiniz? Şuan bu hedefleri gerçekleştirebildiniz mi?

Şuan bu hedefleri gerçekleştiremedim.2062 yılına kadar iş planım var. Uzun vadeli plan, program yapıyorum ki vücut kendini ihtiyarlaştırmasın, bu çok önemli. Çünkü hayat neticede uzun ince bir yol. Bu yol içinde kısa hedefler koyarsanız o hedeflere ulaştığınız zaman insan kendini hedefsiz hisseder. Onun içinde genelde emekli olan insanlarda depresyon, alzheimer, parkinson başlar. Onun için hayatı bir mücadele olarak düşüneceksin. “Kendimi inşaaediyorum” diye geldim bu hayata diyeceksin ve kendinle olan yolculuğuna bu hayat içinde devam edeceksin.

 

İnanlar Grubunu’nu on yıl sonra nerede görmeyi planlıyorsunuz yani?

İnanlar benim için bir araç bir amaç değildir yani benim esas bu hayatta ki kendime biçtiğim plan, esas hedef; kendimi inşaa etmek üzere bu hayata geldiğimdir. Hayatı boyunca insan kendini çıkarabileceği en yüksek seviyeye çıkarabilmelidir.

 

Mimar Sinan İmar ve Kültür Eğitim Vakfı başta olmak üzere yürüttüğünüz bir çok sorumluluk projesi var. Bunlardan biraz bahsedebilir miyiz?

Mimar Sinan İmar ve Kültür Eğitim Vakfı (MİKEV)ailemizin yönetiminde bulunduğu bir vakıf. Bu vakfın üç ana teması var; “imar, eğitim, kültür”. Sultan Beyli’de bir öğrenci yurdu var.Her gün iki bin kişiye yemek dağıtan bir aş evi var. Sağlık ocağı var. Eyüp Sultan’da bir öğrenci yurdu daha var. Erzincan’da bir öğrenci yurdumuz var. Erzincan da bir arsamız var, bu arsa üzerinde de kolej,anaokul,ilkokul ve konferans salonu yapacağız. Van’da şuan yapımı devam eden bir yurt inşaatımız var bir de Diyarbakır’da bitmek üzere olan bir yurt inşaatımız var. Bunların dışında kitap yayınları yapıyor. Neticede hayatta mutlu olmanın üç tane yolu varmış. Birincisi  çalışacaksın, ikincisi şükredeceksin, üçüncüsü de yardım yapacaksın. Bu üç tane öğeye dikkat etmezsen mutsuz olurmuşsun.Yani mutluluğun ana temasında para yok. Şimdi biz ne yapacağız bir kere elimizdekilere şükredeceğiz. Ondan sonra elimizdekinden yardım yapacağız. Elimizde ne var paran varsa parandan vereceksin, aklın varsa aklından vereceksin, ilmin varsa ilminden vereceksin, hiçbir şeyin yoksa selam vereceksin. Yani güler yüz bile bir şeydir. Asık suratla dolaşmayacaksın. Bunlar bile önemli. Onun içinde biz bu vakfı kurduk ve işletiyoruz.

 

Başarılı bir iş adamı olmanın yanı sıra 5 tanede şiir kitabınız bulunuyor. İnşaat sektörünü seçmemiş olsaydınız şair mi olurdunuz?

Şimdi Allah insanı bir esması üzerine yaratıyor yani her insanda bir esma var. Ne demek esma sıfatı yani bazı insanlar iyi ticaret yapar, bazı insanlar eğitmendir insanları yetiştirir, bazı insanlar mühendis fikirlidir, bazı insanlar güzel pazarlama yapar, satış yapar herkesin bir vasfı var. Bende kendime baktığım zaman belki bir konuda derinleşmiş değil ama birkaç konuda ürün verebilen bir insan olarak görüyorum kendimi. Ben hem Robert Kolej mezunuyum hem müteahhitim hem mimarım hem şairim böyle enterasan bir kombinasyon. Yani illaki hani inşaat işi yapmasaydım şiir yazardım diye bir şey yok bence. Şuan hem ben şiir yazıyorum hem yazı yazıyorum makale yazıyorum hem de inşaat yapıyorum. İlla birini yapınca diğerini yapmayacaksın diye bir şey yok.

 

Geçtiğimiz aylarda Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine verdiğiniz konferansta “önce kendinizi inşaa edin” dediniz. Geleceğin mimarları, inşaat mühendisleri ve gençleri için ne önerirsiniz ?

Kendilerine zaman ayırsınlar, kendilerini iyi dinlesinler, kendilerine iyi tanısınlar en önemli iş bu. Herkes farklıdır. Yani bir başkası insan belki çok başarılı olabilir, belki ona hayranlık duyabilirsiniz ancak o insan sizden çok farklı bir varlık yani siz illaki ben o olacağım diye derde tasaya düşmeyin. Sizin kendi içinize dönün, kendi içinizdeki esas zenginliklerinizi özelliklerinizi ön plana çıkartın. Kendinizi tanımaya zaman ayırın. Bunun içinde kendini dinlemek gerekiyor. Çoğu zaman konuşmaktan ziyade etrafındaki olayları tespit etmek gerekiyor. Diyelim ki üniversiteyi okudu çocuk mimar oldu veya mühendis oldu. Hayata atılıyor. Bir şantiyeye gidiyor. O şantiyede belkide oradaki kalfayı oradaki işçiyi hakir görebiliyor. Bundan dolayı da öğrenmesi gereken, öğrenebileceği bilgileri maalesef öğrenemiyor. Çünkü kalfayı hakir görünce gidip de kalfaya nasıl soracaksın. Soramıyor. O zaman ne oluyor gelişemiyor. Halbuki yani mühendiste olsan mimar da olsan önce insan olduğunu düşüneceksin. Mütevazi olmakta, egoyu terk etmekte her zaman fayda var. Benim gençlere en büyük tavsiyem egolarından arınmalarıdır. Gençlikte çünkü insanlar belki yaşlanana kadar başlarına gelen olaylardan egosunu terk etmeyi az çok öğrenebiliyor. Kendini terbiye etmiş olabiliyor ama gençlerde henüz bu daha bileylenmediği için çok ön plana çıkabiliyor. Bunun yüzünden de çok fazla zaman kaybetmesinler.

 

Atılmayı düşündüğünüz yeni sektörler var mı?

İnanlar olarak; otomotiv, enerji, hayvancılık ve inşaat varız. Dört ana sektör dalında iş yapıyoruz. Benim sevdiğim, istediğim ve başarılı olacağını umduğum film sanayi var. Kafamda yazdığım, kugusunu baştan sona yaptığım dört tane romanım var. Bu romanları, zaman bulursam bir de bu işe yatıracak kadar ciddi miktarda parayı ayırabilirsemfilm çekeceğim.

 

Peki yurtdışına açılma gibi bir planınız var mı?

Yurtdışında bizim hem Rusya’da hem İran’da hem Sudi Arabistan’da temsilciliklerimiz var. Biz buradaki temsilciliklerimizi yurtdışındaki sermayenin Türkiye’ye gayrimenkul sektörünü girmesi için açtık. Yurtdışındaki bu sermayenin Türkiye’deki bilhassa mutabakat yasasından sonraki gelişiyle birlikte satışların çok artacağını düşünüyoruz. Bu satış artışlarıyla ilgilide yurtdışında şubeler açıyoruz. Yani biz yatırımlarımızı yurtdışına götürmekten ziyade yurtdışındaki yatırımları Türkiye’ye çekmek için çalışıyoruz.

 

Son dönemlerde adınız kanal İstanbul projesiyle gündeme geldi. Bu projenin İnanlar Grubu için öneminden bahseder misiniz?

Kanal İstanbul projesi aslında Büyük İstanbul Yeni İstanbul projesinin çok ufak bir parçası. Kanal İstanbul Projesi 11 Milyar Dolarlık bir proje. Benim esas talip olduğum Kanal İstanbul’un yanında yapılacak olan 3,5 milyon nüfuslu Yeni İstanbul Projesi. Bu şehrin Türkiye açısından çok büyük önemi var. Nedir önemi? Dünya çapında bir proje yapılır ise bu projenin yaklaşık 500 milyar dolar gibi maliyeti olacak. Ama bunu Hong Kong, Şangay, Dubai gibi dünya ülkelerinde bir kent ve İstanbul’a layık bir kent haline getireceksen bunun maliyeti 500 milyar dolar bunun satış rakamıda 1 trilyon dolar olacak. Bu 1 trilyon dolar’ın 50 milyar dolar Türkiye’den bulabilirsin. Bunun 950 milyar dolarlık kısmını mutlaka yurtdışından sermaye olarak Türkiye’ye getirmek zorundasın. Bu 500 milyar dolarlık projeyi yaptığın zaman bir kere yurtdışında muazzam bir istihdam yaratıcaksın. Yurtiçindeki fabrikalar çalışacak. Türkiye’deki mühendisler, işçiler çalışacak, Türkiye hem büyük bir tecrübe elde edecek hem bunun yurtdışına pazarlanmasıyla birlikte yurtdışından ciddi bir sermaye girişi sağlanacak. Yurtdışından sermaye girişiyle birlikte yurtdışındaki insanların gelip İstanbul’da yaşaması söz konusu olacak. Bununla ilgili havayolları, havaalanları, taksilere, varıncaya kadar Türkiye’deki iş gücü çalışacak ve bu insanlarda artık yarı Türkiyeli olacağı için belki hastaneleri kullanacaklar, eğitim tesislerini kullanacaklar belki burada ortaklıklar kuracaklar. Türkiye’nin dünya ile entegrasyonunda büyük etkisi olacak. Ben her zaman İstanbul dünya başkenti olması gerekir diyorum eğer bu poje gerçekleşirse o konuda büyük bir adım atmış olacağız.

 

İş hayatınızı ve sosyal hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? Günün stresini ve yoğunluğunu nasıl atıyorsunuz?

Ben mümkün mertebe her şeyi zamanında ama olabildiğince yoğun olarak yaşamayı seviyorum . Ne demek bu? Hafta içleri sabah 7 akşam 9 çalışırım. Çalıştığım zaman gerçekten çalışırım, kendimi yorarım. Hafta sonları da çocuklarımla,ailemle, annemle geçiririm. Bütün bayramları, tatilleri  mutlaka çocuklarımla geçiririm. Yani elimden geldiği kadar benle ilgisi olan benden beklentisi olan insanlara elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışırım. Bununla ilgili bende insanlara tavsiye ediyorum, ellerindeki sıfatlar neyse; şimdi ben hem evladım bir annem var, hem kocayım, hem babayım, hem patronum artık sizin sıfatınız neyse bu sıfatlara hakkını vermek gerekiyor. Bununla ilgili tam bir gayret içinde olmak gerekiyor, tam bir konsantrasyon içinde olmak gerekiyor. Yani sosyal hayatla iş hayatını dengede tutmak gerekiyor. İş hayatına çok asılıp da sosyal hayatı da geride bırakmamak gerekiyor. Eşe, dosta, akrabaya, arkadaşa mutlaka zaman ayırmak gerekiyor.

 

Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Çılgın, radikal fikirlerden uzak kalmayalım. Kendimizi çılgın fikirlere adapte edelim. Çılgın fikirleri ayakları yere basar hale getirelim, uygulamaları doğru yapalım yani biri bir fikir ortaya attığında hemen “olmaz” demeyelim. Her zaman için ne yaptığın değil nasıl yaptığın önemli.

Röportaj: Ersin Al

[nggallery id=1109]

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.