Sade Ve Sadece Sinem yıldırım
MAG Özel köşesi her ay sizlerle gerçekten “özel” insanları buluşturmaya devam ediyor… Özel, seçkin ve cemiyet hayatının ünlü, sevilen isimlerinden Sinem Yıldırım sayfalarımızda arz-ı endam ediyor…
Medyada fazla yer almayan, daha doğrusu yer almamayı tercih eden Sinem Yıldırım, bizim tatlı ısrarlarımız karşısında kayıtsız kalamıyor… Aylardır konuştuğumuz Yıldırım’la çekim günümüz, kızlarının karne aldığı günün ertesi gününe denk geliyor. “Full time” anne, çocukları ile öyle ilgili ki, çekim yaptığımız gün aklı kızlarında kalmasın diye biz de ekip olarak güzel kızları karnelerini alsınlar ve tatile gitsinler diye bekledik…
Çekim sabahı, sohbetinde anlattığı üzere dakikliğini kanıtlarcasına, neredeyse herkesten önce varıyor çekimin yapılacağı yere… Her çekimde aksaklıklar olabileceği gibi biz de birkaç talihsizlik yaşıyoruz… “Birkaç” deyip her ne kadar olayı biraz hafifletmeye çalışsam da, aksaklıklarımızı her ne kadar gülümseyerek hatırlasam da, “talihsizlikler” özel konuğumuzu çığırından çıkarmaya yetecek cinstendi… Ki Sinem Hanım’ın gösterilen, çizilen imajı karşısında bu ihtimali düşünmedik değil… Ama öyle şanslı bir ekip ve dergiyiz ki, hep Türkiye’deki cemiyet hayatının hem en seçkin hem de en sıcakkanlı ve çalışması çok keyifli isimleriyle çalışıyoruz… Tabir-i caizse, aksaklıklar Sinem Yıldırım’a “vız” geliyor…
Çekimimiz neredeyse yedi saat sürüyor ancak Sinem Yıldırım, o kadar enerjisi bitmeyen ve çalışkan biri ki daha devam edebileceğini bile söylüyor. MAG Ekibi ile hemen kaynaşan, hoş sohbeti ve muhabbeti ile gönülleri fetheden Sinem Hanım’ın o soğuk duruşunun altındaki samimi insanı anlatmak için kelimeler yetmez… Yıldırım’ın kendisi; “Çalışması kolay, sükunetle işleri en efektif şekilde sonuçlandıran, ekiple çalışabilen, insan tipinden hoşlanırım.” diyor ve kendisi de bunu sadece karşısındakinden beklemiyor, aynı özveriyi kendisi de gösteriyor…
Popüler ve ünlü olduğunu söylediğinizde şaşıracak kadar alçakgönüllü, iltifatlarınız karşısında ne söyleyeceğini bilemeyen, tatlı ısrarlarınız karşısında “hayır” demeyi tercih etmeyen, görebileceğiniz en kibar ve en toleranslı insan… Sinem Yıldırım tam bir hanımefendi… Tanımaya değer, maneviyata önem veren, çok farklı bir insan. Bir medyanın ona çizdiği bir imaj olduğunu, bir de gerçek Sinem Yıldırım olduğunu söyledi sohbetimizde… Biz de şunu yapmaya çalıştık – ki bizce yaptık da- MAG olarak, Sinem Yıldırım’a bir imaj çizmeden, onu başkalaştırmadan, röportajını makaslamadan, ekleme yapmadan gerçek Sinem Yıldırım’ı sayfalara taşıyıp, onu tanımanızı istedik…
Tatlı sohbetimizde gerçek Sinem Yıldırımı bulacak, İstanbul’un en özel yalılarından birinde yaptığımız çekimde Sinem Yıldırım’ın objektife yansıyan karelerinin olduğu sayfaları bir daha ve bir daha çevireceksiniz…
Sinem Hanım cemiyet hayatının en gözde isimlerindensiniz desek yanlış olmaz. Ama sizi çok çok yakından tanımıyoruz. Birazcık bize bilinmeyenlerinizi anlatır mısınız? Sinem Yıldırım nerede doğdu, nerede eğitim aldı?
Teşekkür ederim. Ankara doğumluyum. Ancak ben henüz bebekken ailem İzmir’e yerleşmiş. İstanbul Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü mezunuyum. Diplomat olmak hayalleri kurarken, okulu bitirip çok erken yaşta evlendim ve uzun seneler turizm işletmeciliği yaptım. İki kardeş olarak büyüdüm ancak kardeşim Bora’yı bir trafik kazasında kaybettim. Şu anda annem ve iki kızımla birlikte yaşıyorum. Şu sıra iş hayatının içinde değilim ancak full time anneyim.
Eğitim hayatınızdan sonra çalışma hayatına atıldınız mı?
Üniversitede hayalim diplomat olmaktı. Politikanın gücüne inanırım. İnsanların yaşamının nasıl ve ne yönde akacağına politika karar verir. Tercihimi bu yönde yaptım. Kendi mesleğimi yapamadım ama yöneticilik de ayrı, zor bir konuydu. Eski eşim aile şirketinde çalışmamı rica etti. Bu nedenle dışarıda bir işte çalışmadım. Bir ara bir haber sitesinde köşe yazarlığı yaptım. Kalemim güçlüdür benim. Yazı yazmayı, kelimelerle oynamayı, duyguları, olayları, insanları, durumları en çarpıcı ve akla gelmedik betimlemelerle anlatmayı severim. Okuyanlar hep çok sarsılırlar. Diğer hayalim de savaş muhabiri olmaktı. Savaş alanlarında bulunmak, yazılar ve resimlerle insanlığın oradaki acıyı evlerinde otururken dahi tatmasını sağlayıp, savaşın korkunçluğunu ve bir insana nasıl hiç yakışmadığını en keskin şekliyle insanların beyinlerine ve gönüllerine çakmak, işlemek isterdim. Yaşamımda 32. Gün Programı’nın ve Mehmet Ali Birand’ın ciddi yansımaları olmuştur. Tüm çocukluğum boyunca o programı asla kaçırmadan, nefesimi tutarak izlemişimdir. O programın içinde olmayı isterdim, hep istedim ve hala da isterim. Bugün beni gönderseler bir savaş bölgesine görevli olarak hemen giderim. Kendi yaşamını ve bedenini tüm insanlık için feda edebilen o yüksek ruhlar çok derinden etkilemiştir beni.
Gençlik yıllarınızda size bu kadar popüler ve Türkiye’nin bu kadar ünlü bir siması olacağınızı söyleseler inanır mıydınız?
Popüler ve ünlü müyüm ben? Sıradan bir anneyim sadece. Ama tanınmış bir sima olmanın insan yaşamını kısıtlayan unsurları oluyor. Bu bağlamda bir anne olarak dikkatli olmaya çaba sarf ediyorum. Çoğu zaman, durup dururken yazılıp çizilenler beni bunaltıyor. Sadece yanımda duran bir insanla sevgili gibi yazılmak, giysiniz ya da sizle ilgili çok acıtıcı şeylerin yazılması, insanların bunları okuması kimin hoşuna gider ki? Bu nedenle çok dışarı çıkmıyorum.
İş hayatına “styling” ile bir geri dönüş yaptınız. Yonca Evcimik ile başlayan projelerinizin devamı geldi mi?
O iş sadece Yonca için dahil olduğum bir projeydi. Çok beğenildi. Ancak tekrar etmedim. Bu tip bir iş benim için sadece keyif olarak yapacağım bir iş olabilir. Modaya tahammül edebilmemiz için her 3 ayda bir değişmesi gerekiyor. Yaşamda gelip geçici olan, kalıcı olmayan şeyler ilgimi çekmiyor.
İş hayatında nasılsınızdır? Katı kuralları olan, dakik, hırslı mı? Yoksa çalışması kolay, keyifli ve eğlenceli misinizdir?
Dakik ve disiplinliyimdir. Katı ve hırslı değilimdir. Çalışanlarca saygı duyulan bir tarzım olmuştur. Ancak bu saygıyı korkudan dolayı değil, sevgiden dolayı görmüşümdür hep. İş ortamında terör estiren değil, öğreten, eğiten, sükunetle işleri en efektif şekilde sonuçlandıran, yardımlaşan, ekiple çalışabilen, insan tipinden hoşlanırım.
Türkiye’de bazı televizyon dizilerinde rol aldınız. Televizyon serüveniniz nasıl başladı? Aklınızda olan bir şey miydi?
Oyunculuk asla aklımda yoktu. Tesadüfen içine adım attığım bir mecraydı. Kurtlar Vadisi başta olmak üzere toplam üç dizide rol aldım. Çok keyifle çalıştığım bir hobiydi benim için. Çok da başarılı oldu. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen sokaktaki herkes hala hatırlar.
Set deneyimi nasıldı sizin için? Düşündüğünüzden zor muydu yoksa kolay mıydı?
Sette evimde gibi rahattım hep. Hiçbir zorluk çekmedim. Aksine neşe ve sabırsızlıkla beklediğim anlardı set saatleri. Yaptığım işler her ne olursa olsun, o işe tüm ruhumu, tüm dikkatimi ve tüm sevgimi verdiğim için sonuç hep başarı olur.
Kendinizi ekranda ilk izlediğinizde ne hissettiniz? Ben bu işi iyi yapmışım mı dediniz yoksa birazcık eleştirdiniz mi kendinizi?
Bu, sonsuz gelişimi olabilecek olan bir iş. Hep daha iyi olmak ister insan. O dönemler, çocuklarım için daha şaşırtıcı ve eğlenceli olmuştu beni televizyonda, başka bir insanmışım gibi izlemek.
“Bundan sonra da beni ekranlarda görebilirsiniz.” diyebilir misiniz? Yeni teklifler var mı?
Bilemem. Olabilir. Neden olmasın?
İş hayatınızın dışında full time çalışan bir annesiniz aslında. Çocuklarınıza olan düşkünlüğünüzü biliyoruz… Anne olmak, o duygu sizi farklılaştırdı mı?
Ben anne olmak için yaratılmışım. Yeryüzünde hiçbir iş, hiçbir alan, hiçbir başarı, hiçbir pozisyon, hiçbir şey bana hamile olmak, doğum yapmak, çocuk eğitmek ve büyütmekten daha fazla mutluluk vermedi ve veremez. Daha çok çocuğumun olmasını arzu etmişimdir hep. 3-4 tane olmalıydı. Hayattaki en önemli şey çocuklarımdır. Evet, fazla düşkünüm onlara. Şu an tüm yaşamım onların üzerine kurulu.
Kızlarınız sizinle mi yaşıyor? Yoksa babaları ile mi yaşıyorlar?
Benimle yaşıyorlar. Biz onlar için mükemmel bir sistem kurduk. Tamamen özgürler ve dengeli bir şekilde, okul, ders programlarını aksatmadan hem anne hem baba sevgisini düzenli olarak alıyorlar. Zaten çoğu kez hep birlikte programlar yapıyoruz. Mutlu bir aileyiz biz.
Yalnız bir anne olmanın zorlukları var mı?
Bazen evet. Ama önemli değil. Zaten babaları her an çocuklarla hep iletişim halinde ve çok yoğun ilgili bizle. Bu nedenle yardıma ihtiyacım olduğunda kendisinden çok destek görüyorum.
Onlarla nasıl vakit geçiriyorsunuz? En çok birlikte yapmaktan zevk aldığınız şey nedir?
Okul dışında birlikte spora ve yüzmeye gideriz. Sinemaları kaçırmayız. Atölye ve el sanatları, heykel, resim, seramik, ebru sanatı derslerine gidiyoruz. Müzelere ve tarihi yerlere götürüyorum onları. Sanatın içinde olmaları çok önemli benim için. Tarihle ilgilenmeliler ve geçmişlerini bilmeliler. Eski İstanbul’a, saraylara, camilere çok gideriz. Türkiye içinde gezilerimiz oluyor sıklıkla. Türkiye’yi her yönüyle tanımalarını, görmelerini sağlamaya çalışıyorum. Kendimdeki sonsuz vatan aşkını çocuklarıma da enjekte ediyorum. Büyüdüklerinde vatana, millete hayırlı, insanlık için durmaksızın çalışan, birlik, bütünlük bilincinde, evrensel şuurla hareket eden, önyargıdan tamamen arınmış, sevgi ve aşk dolu insanlar olmaları için çaba sarf ediyorum.
Daha oldukça gençsiniz. Başka çocuk istiyor musunuz?
Kader.
Yalnız bir annesiniz dedik ama bu kadar yoğunluğunuzun arasında nasıl bu kadar bakımlı olmayı başarıyorsunuz? Günlük rutininizde kendinize ayırdığınız bir bakım zamanı var mı?
Zannedildiği kadar bakımlı değilim esasen. Sadece spor yapmaya çalışıyorum herkes kadar ki bazen onu dahi kaçırıyorum. Temizlik çok önemlidir benim bakımımda. Kişisel bakım ürünleri kullanıyorum ve doğal olmayı seviyorum o kadar. En doğal halimde olmayı seviyorum. Çok az makyaj yapıyorum, duştan çıkıp saçlarımı kurutuyorum ve hatta parfüm bile kullanmıyorum son zamanlarda. Sadelik ve duruluk tercihim.
Hangi bakımları uyguluyorsunuz. Hem yüzünüz için hem de vücudunuz için uyguladığınız bakımlar neler?
Çok kuru bir cildim var bu nedenle her daim krem kullanmak durumundayım. Nemlendirici ürünlerimi ihmal etmem. Az makyaj yaparım ve makyajımı temizlemeden asla uyumam. Gül suyunun cilde iyi geldiğini düşünüyorum. Duşta peeling yaparım her zaman.
Spaya veya hamama gitme alışkanlığınız var mı?
Spa’ya gitmeyi çok severim. Vakit buldukça giderim. Ruhuma çok iyi geliyor o koku, o sessizlik. Masaj seviyorum. Hamam çok tercih etmiyorum, bunaltıyor beni o sıcak.
Bu kadar fit olmak da hiç kolay değil. Düzenli olarak spor yapıyor musunuz?
Maalesef çok düzensiz. Bazen çok yoğun olarak zaman ayırıyorum spora, sonra uzunca bir süre gidemeyebiliyorum. Ancak hareketli bir yapım vardır. Yorgunluk nedir hiç bilmem. Kardio, ağırlık ve esneme ağırlıklı bir programım var. Yazın yüzerim. Pilates seviyorum.
Gündelik hayatınızda dışarı çıkarken mutlaka makyaj yapar mısınız?
Ben bir kadının gece uyurken dahi her an çok temiz, bakımlı ve şık olmasını severim. Gündüz makyaj yapmam ya da çok çok az yaparım. Eskiden daha süslüydüm. Yaşamımın son dönemlerinde her anlamda bir hafifleme, sadeleşme, yüklerden arınma, hiçlikte süzülme durumu vuku buluyor. Bu nedenle sade, daha sade her gün daha da sade ve en sade oluyorum. Doğal, sade, düz ve net çizgilerde olmayı çok seviyorum.
Oldukça canlı saçlarınız var. Saçlarınıza ne gibi bakımlar uyguluyorsunuz?
Teşekkür ederim. Protein bakımı uyguluyorum şu sıra. Stres ve üzüntüye dayalı nedenlerden dolayı epey döküldüler bir ara ama şimdi yeniden toparlanıyorlar. Kuaföre çok çok ender gidiyorum. Hep düz kullanırım ya da tokayla kendim toplarım. Kabarık, abartılı, yapılı saçları kendime yakıştırmıyorum.
Sizinle biraz da modadan konuşalım… Tarzınızı tanımlayabilir misiniz? Yoksa o gün veya anki ruh halinize göre mi giyinirsiniz?
Tam bir minik siyah elbise kadınıyımdır ben. Her daim siyah rengi severim. Şu sıralar biraz canlı renkler kullanmaya çalışıyorum. Gündüz, hep spor düz jean, gömlek ya da t-shirt, gece yerine göre, uzun ya da kısa elbiseler tercih ederim. En sade olan her şey aslında en çoktur bence.
Geniş bir gardırobunuz olduğunuz tahmin ediyorum. Sizin gardırobunuzda bir araştırmaya çıksak en çok hangi markayı veya tasarımcıları görürüz?
Ayakkabı ve çanta ana parçadır benim için. Herkesin aksine önce ve en çok ayakkabı alırım, giysiyi onun üstüne kurgularım. Louboutin, YSL, Hermes ve Chanel ayakkabıları çok sık alıyorum. Tarzım klasiktir. Hiç modern olmadım. Modası geçmeyen parçaları tercih ediyorum. Trendlerden ve trendy şeylerden uzak duruyorum. Desenli kumaşları da giyemem.
Bu sezon beğendiğiniz tasarımcılar ve parçalar var mı?
Son zamanlarda hiçbir şeyi beğenemez oldum. Hepsi bana gereksiz şekilde abartılı ve hatta kaba ve cafcaflı geliyor. Beğenebileceğim kadar çok sade, düz ve net tasarımlar kolayca bulamıyorum maalesef. Bazen kendim yaptırsam ne kolay olurdu diye düşünüyorum.
Aksesuar konusunda en çok hangi parçayı kullanıyorsunuz?
Tek taş küpe ve yüzük, Patek Philippe saatim ve üstünde çocuklarımın adlarının yazılı olduğu kolyeyi kullanırım. Fazla bir aksesuara gerek duymuyorum.
Kendinizi en rahat ve aynı zamanda en güzel hissettiğiniz kıyafetinizi sorsak…
Louboutin stilettolarım ve üstünde strech sade, düz, kapalı, tek renk bir elbiseyle…
“… olmadan asla dışarı çıkmam!” dediğiniz bir parça var mı?
Saatim, tek taş küpelerim, gündüz içine çocuklarımın eşyaları dahil her şeyi alabilen büyük boy çantalarım.
Genelde hangi mağazaları tercih ediyorsunuz alışveriş yapmak için?
En çok Beymen. Sonra Harvey Nichols ve arkadaşlarımın tasarımları.
İstanbul’da en çok nerelere gitmekten hoşlanırsınız?
Sahibini, garsonunu, valesini tanıdığım, kendimi evimde gibi hissettiğim yerleri tercih ediyorum. Restoranlardan; Papermoon, Zuma, Ulus 29, Gina, Wanna, Masa ve İskele. Sinema için Kanyon’u tercih ederim.
İstanbul sizin için ne ifade ediyor? Huzur, mutluluk mu yoksa karmaşa, gürültü mü?
Ben tam bir İstanbul aşığıyım. Bin kere daha doğsam yine Türkiye’de yine, İstanbul’ da yaşamak isterim. Sokaklarında yürürken attığım her adımda, aldığım he nefeste hissettiğim beğeni, hayranlık ve aşk kelimelere sığmaz. İstanbul’un her yerini, her şeyini çok seviyorum. Burada yaşadığımız için kendimi kutsanmış hissediyorum. İstanbul’un bana verdiği engin huzur ve yaşattığı yoğun karmaşa, havsının kokusu, tarihi dokusu, canlılığı ve aynı zamanda sonsuz dinginliği, tarihte görüp geçirdiği olaylar, padişahlar, savaşlar, bayramlar, derin ızdırap ve elemler, her şeyi ama her şeyi sanki benim damarlarımda akıyor. İstanbul, muhteşem bir hatun kişi bence ve onda kendimi görüyorum.
Malum yaz ayları, tatil planınızı sormadan olmaz… Kızlarınızla mı olacaksınız yoksa yalnız mı?
Kızlarımla da programlarım var, arkadaşlarımla da. Mutlaka Çeşme’ye gideceğim. Tekne turu planım var ve San Torini…
Tatil için genelde yurtiçini mi yoksa yurtdışını mı tercih edersiniz?
Ben vatanından ayrı kaldığında her gün hüzne bürünen biriyim. İnanın, Türkiye’den başka bir yere gitmek bana mutluluk vermiyor, hemen geri dönmek istiyorum. Zorunda kalmadıkça yurtdışına çıkmıyorum şu sıra. Buradaki her şeyden çok memnunum. İnsanın özü, ruhu, kalbi mutluysa bulunduğu her yerde bir yerlere gitmeye gerek yok.
Tatil tarifinizde; sessizlik, huzur mu var yoksa eğlence ve eğlence mi var?
Her ikisi de olmalı kararınca bir dengede. Çocuklarımla çıktığım tatillerde her saniye yanlarında olurum gece gündüz. Arkadaşlarımlaysam eğer gece eğlencesine de zaman ayırabilirim. Ama tip olarak yoğun gürültü ve kalabalık olan yerleri çok sık tercih etmiyorum. Konuşabilmek ve sohbet etmek çok önemli benim için.
Burcunuz nedir ve özelliklerini taşıdığınızı düşünüyor musunuz?
Yay burcuyum. Yükselenim yengeç. Ay burcum akrep. Ateş ve su bir arada. Hem tam bir Amazon kadınıyımdır hem çok romantik, tutkulu ve aşık. Hem çok özgürümdür hem çok aileci. Had safhada sabırlıyımdır ve hem de canı tez. Gerekirse savaşırım ama mümkünse hep sükunetle çözümlerim. Beni kızdırmak imkansıza gibidir ama bir kere kızarsam alev topuna dönüşürüm. Dağlar kadar sakinimdir, yeri gelince kıvılcımlar saçarım.
Uzaktan mesafeli ve soğuk görünen Sinem Yıldırım gerçekten böyle mi? Sizi ailenize ve dostlarınıza sorsak sizin için çok büyük bir ihtimalle hangi sıfatları söylerler?
Beni dışarıdan görenler benimle tanışıp, beni biraz tanıyınca hep şok geçirirler. Bir görsel medyanın çizdiği bir imaj var, bir de gerçek ben. Soğuk, mesafeli ve şekilsel olduğum zannedilebilir. Gerçekte ise çok sıcacık, neşeli, alçakgönüllü, insan seven, konuşkanımdır. Madde boyutuna uzak bir yaşam stilim var. Yaratılmış her zerreyi severim Yaratan’dan ötürü. Mevlana’nın birebir yansıması vardır yaşamımda ve ruhumda.
MAG hakkında birkaç yorum alabilir miyiz?
Derginizi yeni tanıdım. Görsel olarak çekiciliği yadsınamaz. Kalitesi ilk anda insanın dikkatini çekiyor. Göz önünde olmamak için röportaj yapmaktan itinayla geri duran biriyimdir ancak Damla’nın hiç yılmaksızın çok sıkı takipçiliği sürecinde, sürekli tatlı ısrarını kıramadım sonunda ve keyifli bir çalışma gerçekleştirdik. Ekip çok dinamik, huzurlu ve kibar. Jerry ile ilk kez tanıştım. Bir moda çekimini tamamen sıfır makyajla gerçekleştirmek çok cesur bir deneyimdi benim için. Hayatımın en uzun süren çekimi oldu. Tüm ekibiniz o gün üstün bir performans sergiledi. Buradan hepsine tek tek tekrar teşekkür ediyorum.
Ve son olarak MAG Okurları için neler söylemek istersiniz?
MAG’a bağımlı olmamak mümkün mü?
Röportaj: Damla İplikcioğlu
Kutlamadan Görüntüler