Gerçeğe Dönüşen Hayalleri ile Begüm Salihoğlu
New York Parsons School of Desing’da aldığı moda eğitiminin ardından Jill Stuart, Hussein Chalayan ve Alessandro Dell’Aqua gibi tasarımcılarla çalışma fırsatı yakalayan modacı Begüm Salihoğlu kariyerinden, planlarından ve 2015 trendlerinden bahsetti. Nişantaşı’nda bulunan showroomunda ve Paris’te bir butikte tasarımlarını sergileyen başarılı modacı, 2016 Sonbahar / Kış koleksiyonunu tanıtmaya hazırlanıyor.
Begüm Salihoğlu kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum. Lise eğitimimi Saint Benoit’da tamamladıktan sonra, New York’ta Parsons School of Design’da Moda ve Endüstriyel Tasarım üzerine çift ana dal yaptım. New York ve Paris’te çalıştıktan sonra 2008’de Türkiye’ye döndüm ve markamı oluşturdum. Nişantaşı’nda yer alan showroomumda tasarımlarımı hayata geçiriyorum.
Moda ne zamandır hayatınızın bir parçası?
Aslında kendimi bildim bileli diyebilirim. 9-10 yaşlarındayken odam için bir cibinlik tasarlamıştım. Küçüklüğümden beri sadece moda değil; detayların, işçiliğin ve yaratıcılığın hakim olduğu her alana karşı ilgim var. Endüstriyel ve Moda Tasarımı bölümlerini beraber okuma kararımın da buradan geldiğini düşünüyorum.
New York’ta bulunan Parsons School of Design’da aldığınız eğitimden bahseder misiniz?
Yapım gereği oldukça mükemmeliyetçiyimdir. Üniversite seçimlerim sırasında yine en iyisi olsun arayışlarım sonrası kendimi modanın merkezi New York’ta buldum. Parsons bu alanda dünyaca ünlü okulların arasında yer alıyor. Orada yaşadığım, deneyimlediğim ve öğrendiğim her bilginin, bugünkü kariyerime yansımasını oldukça değerli buluyorum. Yurt dışında okumak insana sadece okul değil; okul dışı bir deneyim katıyor. Okulum bana birçok önemli sektör bilgisini öğretti ve ayrıcalıklı fırsatları yakalamama öncülük etti. Oradan aldığım diploma sayesinde Alessandro Dell’Acqua ve Jill Stuart gibi önemli tasarımcıların yanında çalıştım.
Markanızı oluşturmaya nasıl karar verdiniz?
Her tasarımcının hayali büyük bir moda evinin kreatif direktörü olmak ve kendi markasını yaratmaktır. Benim, hep böyle bir hayalim vardı. Türkiye’ye dönme kararı aldım, markamı yarattım ve hayalimi gerçeğe dönüştürdüm.
Beyoncé’un sahibi olduğu markanın oluşturduğu “House of Dereon” yarışmasında kazandığınız birincilik hayatınızı nasıl etkiledi?
Başarı, hayatımdaki en önemli itici güç. Koç burcuyum çok mükemmeliyetçiyim ve bu tarz ödüllere sahip olabilmek çok güzel bir duygu. Dünyada milyonların hayran olduğu birinden ödül alabilmek ve onunla tanışmak çok farklı bir deneyim.
Hussein Chalayan, Alessandro Dell’Acqua, Jill Stuart gibi tasarımcılarla çalışma fırsatı buldunuz. Yaşadığınız bu deneyimlerden bahseder misiniz?
Hepsi benim için birbirinden değerli isimler. Birkaç cümle ile özetleyemeyecek kadar çok kazanca sahip oldum. Modaya bakış açıları, insani tarafları, yenilikçi oluşları ve cesaretleri bana her daim ilham kaynağı oldu. Moda haftalarına hazırlanmak, koleksiyonları oluşturmak, tüketici beklentisini tasarıma aktarmak, tasarım markası yönetimi, pazarlama ve daha birçok şeyi buralarda öğrendim.
Roman ve Bilstore gibi, birbirinden farklı konseptlerde olan markalara koleksiyonlar hazırladınız. Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Dünyada artık ulaşılabilir tasarım modası var. Bu markalara ek olarak, Begüm
Salihoğlu imzasıyla adım geçmeden danışmanlık verdiğim başka markalar oldu ve olmaya devam ediyor. Tasarımlarımın kaliteli kumaşlarla, istenilen fiyatlara satılabilmesi ve ulaşılabilir olması için çok ciddi çalışmalar sergiliyoruz. Moda kurbanı olmadan, önceliği kaliteye, kumaşlara, dikime veren ve kendi modasını yaratan bir tarzım olduğunu söyleyebilirim. Zamansız parçalardan yanayım ve her zaman kalite odaklıyım.
Örnek aldığınız ve beğendiğiniz modacılar kimler?
Örnek aldığım bir moda tasarımcısı yok. Ancak Poiret, Elsa Schiaparelli ve Yves Saint Laurent hayran olduğum ve tekniklerini örnek aldığım tasarımcılar.
Dünyaya bir kere daha gelme şansınız olsaydı, modanın gelişmekte olduğu hangi dönemde, nerede yaşamak isterdiniz?
En sevdiğim dönem Art Deco dönemi. 1920’lerin Paris’inde yaşamak ve Coco Chanel’in atölyesinde kendisiyle çalışmayı çok isterdim.
Bir kadının dolabında olması gereken parçalar hangileridir?
Her daim kurtarıcı olabilecek parçalar; siyah elbise, ipek gömlek, kalem etek ve muhteşem kesimli bir smokin takım ile siyah stilettolar. Ayrıca Fit Couture elbiseler dolapta olmazsa olmazlar arasında.
Türk kadınının giyim tarzını nasıl buluyorsunuz?
Türk kadının giyim tarzı gerçekten çok başarılı. Türk kadını her daim bakımlı ve modayı takip ediyor. Sadece saç ve makyaj konusunda biraz daha Hollywood’u örnek alabilirler. Daha doğal saç ve makyajla çok daha hoş görüneceklerini düşünüyorum.
Moda olsa bile alsa giymem dediğiniz parçalar var mı?
Kadife eşofman takım ve leopar desen kesinlikle giymem.
2015 yılında gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz nelerdir?
2015 benim için çok önemli. Çünkü Paris’de couture konusunda başarılı bir showroom ile çalışmaya başladık. 2016 Sonbahar-Kış couture koleksiyonumuzu hayalimizdeki mağaza zincirlerine tanıtacağımız için çok heyecanlıyız.
2015 trendlerinden bahseder misiniz?
İlkbahar-Yaz 2015 sezonunda; bolca transparan, çiçek baskıları, uçuş uçuş elbiseler, gömlekler, saten detaylı takım pantolon ceketler göreceğiz. Derin V dekoltelere gece elbiselerinde sıkça rastlayacağız. Bohemin en altın çağını bu sezon yaşayacağız. İki parçalı gece kıyafetleri ve bolca yırtmaç göreceğiz. Seksilik ve bohemliğin bir arada olduğu eğlenceli bir sezon bizi bekliyor.