Çoklu Guru Baybars Altuntaş Herkesin Ondan Öğreneceği Bir Şey Mutlaka Var
Bir yönetim blogunda okuduğum bir öneri üzerine, Baybars Altuntaş’ın ‘Otobüsten İndim, BMW’ye Bindim’ adlı kitabını aldım ve kendisinin de kitapta belirttiği gibi bir solukta okudum. Ondan öğrenmem gerekenin daha fazla şey olduğuna inandığım için hemen mail attım kendisine ve görüşmek istediğimi belirttim.
O, Obama ile CNN’de ve BBC’de girişimcilik zirvesini değerlendiren Dünya’daki tek girişimci idi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mektubunu elden Obama’ya iletmişti, Dragon’s Den’in efsane Dragon’u, Deulcom International ve Franchise Derneği’nin kurucusuydu. Okudukça tüm bunların ötesinde gençlere önerileri ve somut girişimcilik adımları ile rol modellerimin başköşesine oturdu. Özgüveni gerçekten çok etkileyiciydi, örnek alınacak bir hayat hikayesi vardı. Duygusal görünen ama her adımını aslında mantık süzgecinden dikkatlice geçirmiş, kader ve kısmete inanan bir adamdı. Kitabı Steve Jobs’ı sollamış ve bir buçuk ay gibi kısa bir sürede 11. Baskısını yaparak, zirveye yerleşmiş durumda, birçok yabancı yayınevi çevirisini yapıp kendi ülkelerinde yayınlamak istiyor. Her girişimci adayının ondan öğreneceği çok şey var, o kesinlikle benim tabirimle çoklu guru…
Kitabınız 1 haftada Best Seller oldu. Steve Jobs’u bile solladı. Nasıl başardınız bunu?
Ben bunu şöyle yorumluyorum. Uzun zamandır halkımız yabancı girişimcilerin başarı hikayelerini okuyordu. Sanırım bir Türk girişimcisinin başarı hikayesi çok dikkatlerini çekti. Ayrıca, yabancı girişimcilerin başarı hikayelerinde genellikle “ben yaptım” var. Bense kitabımda şu mesajı vermek istedim: “Baybars Altuntaş yaptıysa, herkes yapabilir”. Bu da okurların çok kısa zamanda birbirlerine tavsiye ettikleri bir kitap haline gelmesini sağladı. Steve Jobs kitabında; “Ben yaptım.” diyor, “Siz de yapabilirsiniz.” demiyor. Bu kitabı sıfırdan nasıl Best Seller yaptım bu bile bir kitap konusu… Yazabilirim… Ben de daha ne metotlar var.
Kitabınızda ilginç aforizmalarınız var. Bunlardan sizin en sevdiğiniz hangisi?
“Veren el alan elden üstündür.”, “Hayata SSK’lı olarak değil, Bağ-Kur’lu olarak devam edin”. Bu sözümü zaten arka kapağa özellikle yazdım. Neticede birilerine iş imkânı sağlayan, kendi ayakları üzerinde durmayı başarabilen herkes bu sözümün muhatabı.
Kitabınızda girişimciliğin seksen bir sırrını da açıklıyorsunuz. Bunlar gerçekten bir “sır” mı, yoksa lafın gelişi mi böyle belirttiniz?
Bunlar gerçekten “sır”. Neden mi? Hiç kimse şimdiye kadar bir kira kontratında pratik olarak nelere dikkat etmeniz gerektiğini, bankada hesap açarken nasıl pazarlık edeceğinizi, reklam ajansına aslında ne talimat vermeniz gerektiğini açıklamadı. Ben şimdiye kadarki yirmi yıllık deneyimimle pratikte bugün reklam ajansıma ne söylüyorsam kitaba da bunu yazdım. Kira kontratını bugün yaparken neye dikkat ediyorsam aynen kitaba da yazıp, okurlarımla paylaştım. Önemli olan her yerde yazılı olan bilgileri aktarmak değil. Önemli olan hiç bir yerde bulamayacağınız satır aralıklarını da girişimcilerle paylaşabilmeniz. Bu yüzden benim iş yaparken kendi uyguladığım seksen bir “sırrımı” paylaşmakta da bir sakınca görmedim.
Bir yandan nefesimizi tutarak kitabı okuyoruz, bir yandan da girişimcilik adımlarını değerlendiriyoruz…
Türkiye’de ilk kez “kitap içinde kitap” uygulamasını getirdim. Benim girişimcilik yolunda aldığım her kilometreyi okurlarla paylaşırken, sağ taraftan akan sarı şeritlerle girişimciliğin sırlarını da aktardım. Aslında okurlar ve girişimciler, bir taşla iki kuş vuruyorlar. Bir kitabın yanında ikinci kitap hediye gibi bir model çıktı ortaya. Bu da yayıncılık sektörü açısından bir inovasyon niteliğinde diye düşünüyorum.
“Girişimci”yi nasıl tarif edersiniz?
İş planını kafasında kurgulayan, ardından da iş planı doğrultusunda gerekli oyuncuları iyi tespit edip tüm senaryoyu yazan kişidir.
Gelelim hayat hikayenize. Başkan Obama neden sizi davet etti Beyaz Saray’a?
Başkan Obama Kahire’de, geçen yıllarda bir konuşma yaptı ve dünyanın içine düştüğü bu ekonomik krizden girişimciler sayesinde çıkılabileceğini söyledi. Bu amaçla da Washington’da Başkanlık Girişimcilik Zirvesi düzenledi. Bu zirvede atmış iki ülkeden gelen iki yüz yetmiş beş delege içinde sadece benimle görüştü, çünkü benim elimde Başbakanımızın Obama’ya yazdığı mektup vardı. Başbakanımız mektubu diplomatik yollarla değil de bir girişimciyle göndermeyi tercih etti ve bu da ABD’de oldukça ilgi çekti.
Mektupta ne yazıyordu?
Mektupta Sayın Başbakanımızın gelecek zirveyi Türkiye’de yapmak istediği yazılıydı. Bu da Obama’nın çok hoşuna gitti. Hatta konuşmasında Başbakanımıza ve Türk halkına, girişimciliğe verdikleri önemden dolayı da teşekkür edince salonda kuvvetli bir alkış koptu. Bu konu dünya medyasında da yoğun ilgi gördü. CNN International hemen beni canlı yayına aldı ve Obama’nın zirvesi de dünya medyasında böylelikle bir Türk girişimciyle değerlendirilmiş oldu.
Genç girişimcilere tavsiyeleriniz neler?
Ne olursa olsun doğru olduğuna inandıkları iş fikirleri varsa imkanlarını sonuna kadar zorlasınlar. Bütün fırsatları değerlendirsinler. Sonuçta fikir iyi olduğunda topu koşturacak adam da doğruysa o işin tutmaması diye bir şey olamaz.
Kariyerinizde sizin için öncelikler neler oldu?
İnsan kazanmak benim kariyerimde ve hayatımda hep önceliğim oldu. Çünkü doğru insanları tanımak parayla olan bir şey değil. Parayla ancak ve ancak para kazanabilirsin, insan kazanamazsın. Ama insan kazanırsan, para kazanabilirsin, hayallerini gerçekleştirebilirsin. En iyi ressam da müzisyen de iş adamı da olmak isteseniz insanlar tanıyarak başarıya çok daha kolay ulaşabilirsiniz.
Dünya Melek Yatırımcılar Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesisiniz. Melek yatırımcılıkta girişimcilere sadece sermaye desteği mi sağlanıyor?
Melek yatırımcılıkta paradan daha önemli olan bence mentörlük. Girişimciler melek yatırımcının tecrübelerinden de faydalanmalı. Sadece para vererek bir ortaklık kurulduğunda bu iş hisse senedi alımı olur. Ama melek yatırımcılıkta altın kural hem parayı vereceksin hem de bilgi birikimini paylaşacaksın. Deneyimlerinizle işin nasıl yapılacağını, nasıl pazarlar keşfedileceğini bulacaksın.
Melek yatırımcılar hangi projeleri daha çok destekliyor?
Melek yatırımcılar Avrupa’da daha çok iş fikri aşamasında olan (Seed Funding) denilen fikirlere yatırım yapıyorlar. Fakat biz daha bu noktada değiliz. Öncelikli olarak destekleyeceğimiz projeler fikir aşamasından öteye geçmiş olmalı. Mutlaka numune olacak. Örneğin bir internet sitesi projesi ise tasarımı tamamlanmış yayın hayatına başlamış olmalı. Ama zamanlar bu sistem oturdukça işler hale geldikçe bu şekilde fikirler bulmak zorlaşacak. Ondan sonra biz de sadece fikir aşamasında yatırımlara (seed funding) yöneleceğiz. Ben beş yıl sonrasında bahsediyorum. Bu aşamalardan Avrupa’da geçmiş hatta ABD bu aşamaya on yıl önce ulaşmış ve aşmış.
Destek verdiğiniz öncelikli sektörler neler?
ABD ve AB ülkelerindeki melek yatırımcılara baktığımızda mobil teknolojileri ve IT sektörünün en fazla yatırım çeken sektörler arasında yer alıyor. Türkiye’deki melek yatırımcılar da ağırlıklı olarak bu sektörlerdeki yatırımlara destek verecektir. Ama biz her projeyi ayrı ayrı değerlendirdiğimiz için iyi projelerin geldiği tüm sektörlere destek oluruz.
Projelere vereceğiz sermaye desteğinin bir aralığı var mı?
Melek yatırımcılık sistemiyle kurulan işlerin aldıkları melek yatırım sermayesi dünya ortalamasında şirket başı yüz bin dolar seviyelerinde. Bizimde destek vereceğimiz projeler, genellikle on bin ile beş yüz bin dolar arası yatırımlar olacak.
İş fikri olanlar projelerini size nasıl ulaştıracaklar?
Kurumumuzun internet sitesinde yer alan bölümde projelerini yazarak bize gönderiyorlar. Gönderilen projeler bizim derneğimizin ortak havuzuna düşüyor. Temmuz ayı başından bu yana bize ulaşan proje sayısı bini geçti. Ben ve ekibim bu başvuruları tek tek inceliyoruz. Bir sivil toplum kuruluşunun vatandaşlarla yakından ilgilenmesi gerekiyor. Bu doğrultuda bize ulaşan bütün mailere elimizden geldiğince cevap vermeye çalışıyoruz.
Neden Adana?
Bakın sizinle beş dakika içerisinde bir araya gelebildik ve bu harika iklimde dışarıda oturabiliyoruz. Trafik problemi yok ve gerçekten bu şehrin güzel bir enerjisi var. Obama ile başlayan serüvende Adana’da gerçekleştikten sonra bu şehrin bana iyi geldiğini düşünmüşümdür hep.
Girişimcilik bir yetenek meselesi midir sizce? Doğuştan mı gelir yoksa sonradan mı kazanılır? Yani girişimci olunmaz doğulur mu? Olunur mu?
Herkesin doğuştan gelen bir sürü özelliği var; biri çok iyi resim yapar, birinin müzik kulağı çok iyidir, ötekinin matematiğe kafası çok yatkındır. Dolayısıyla bir kişi için girişimcilik konusunda radarları çok iyi çalışıyor diyorsak, bu ya doğuştan gelen bir özellik olacak ya da sonradan radarlarının iyi çalışmasını sağlayacak. Demek ki girişimcilik bir noktada geliştirilebilinir bir özellik, ama doğuştan gelen bir özellik olacak ki geliştirilebilsin. Yani sen, sanata yatkın olan bir insanı alıp KOSGEB’in girişimcilik kursuna götürsen, onu yüz yıl eğitsen de bu arkadaş girişimci olamayabilir. Dolayısı ile bence, bireylerin özellikle de üniversite örgencilerinin kendilerini tanımaları çok önemli, yani ilk önce “ben neye yatkınım?” sorusuna cevap bulmaları gerekiyor. Çok iyi bir ressam olabilirim, müzisyen olabilirim ya da başka bir şey; “Bu sayede kazanabilirim” diyebilmelidirler. İlla da gidip kendi işini kuracaksın diye bir zorunluluk yok.
Obama ile görüşmenizin ardından işlerinizde bir canlanma yaşandı mı? Malum neredeyse milyon dolarlık bir PR yaptınız denebilir…
Kişisel PR’ıma oldukça katkısı oldu diyebilirim. Zaten önemli olan da bu değil midir?
Genelde başarının sırları diye bir şey vardır ve büyük insanlar bunu çok üstü kapalı anlatır ya da hiç anlatmazlar, siz tüm açıklığı ile bunu içtenlikle anlatıyorsunuz. Bu nasıl bir özgüven?
Kesinlikle değiniz gibi özgüven. Ben de fikir çok, bu fikirler gider, başka fikirler gelir.
Siz bir işi tasarlarken, her boyutunu kafanızda kurguluyorsunuz. Çalışanlarınıza sadece uygulamak kalıyor sanırım…
Girişimcilik bunu gerektiriyor. Girişimciler iyi birer de prodüktördür diye düşünürüm, her evreyi beyinde planlayıp, sonra harekete geçerler. İyi prodüksiyonlar çıkarır.
İkinci kitabınızda diğer insanların hikayesini anlatacağım demişsiniz. Yine başarı öyküleri mi olacak bunlar?
Bundan sonra ki kitabımın adı da belli: “Otobüsten İndiler, BMW’ye Bindiler” olacak. Şimdiden onlarca hikaye biriktirmiş durumdayım. (diyor ve gelen mailleri benimle paylaşıyor.)
Baybars Altuntaş çıraklarını arıyor… Bu on bin dolarlık çıraklık kursu, gündemin ana maddeleri arasında yerini aldı ve olumlu ve olumsuz pek çok tepki topladı, ne düşünüyorsunuz?
Henüz son başvuru tarihi bitmemiş olmasına rağmen yüzün üzerinde başvuru var ve demek ki doğru bir iş yapıyoruz, bekleyelim ve görelim. (diyor ve başvuruları gösteriyor, gerçekten dolu dolu cv’lerle genç girişimci adaylarının programa ilgisi büyük)
Türkiye’de girişimcilerin durumu nedir?
“Beautiful Mind” diye bir film vardı. Prof. John Nash, kendi adıyla anılan matematik teorilerinin sahibi ve Nobel ödülü almış bir bilim adamı. Bir hastalık geçiriyor ve hafızasını kaybediyor. İleriki yaşlarında tekrar matematik okumaya karar veriyor ve üniversitede sınıftaki öğretim üyesi derste Nash Teorilerini anlatıyor. John Nash ‘ta teoriler hakkında hocaya sorular soruyor ve sınavda bu teorilerden soru gelirse ne yapacağını düşünüyor. İşte ülkemiz girişimciliğinin şu andaki durumu budur: Para Manisa’da icat edilmiş, ilk yazılı ticari anlaşma Kayseri’de yapılmış. Yani üzerinde oturduğumuz topraklar, Anadolu toprakları, girişimciliğin beşiği olan topraklar. Dünyaya “para”yı bu topraklar hediye etmiş. Ve bizler şimdi girişimciliğin ne olduğunu yabancı girişimcilerden öğrenmeye çalışıyoruz. Amacım şu: Yüzde yüz inanıyorum ki üniversitelerden Baybars Altuntaş’lar çıkacak, yeter ki bir farkındalık yaratalım, insanlar biraz silkelensinler, yakın çevrelerinin sözlerine pek kulak asmasınlar ve uygulamaya hemen geçsinler.
Çok pozitif bir yönünüz var, elinden geleni yap ve gerisini evrene bırak şeklinde biraz da kaderci bir yaklaşımınız var, bu nasıl gelişti?
Matematiksel olarak elinizden geleni yaptıktan sonra, yapacak bir şeyiniz zaten kalmaz. Olursa sevinmeyin, olmazsa da üzülmeyin, ileride bugün üzüldüğünüz bir şey iyi bir şeyin yolunu açmış olabilir sizlere. Duygusal yaklaşmamak gerektiği kanaatindeyim. Çok duygusal gözükmekle beraber aslında hiç de duygusal olmayan bir realizmden bahsediyorum. Evet, kaderciyimdir, herkesin hayatta önceden çizilmiş bir yol haritası olduğunu düşünürüm.
Baybars Altuntaş ile Kısa Kısa…
Favori yazarınız kimdir?
Agatha Christie
Sizce siz iyi bir lider misiniz?
Bence, ben kesinlikle iyi bir liderim.
En büyük sermayeniz nedir?
İnsanlar diyebilirim, çok iyi bir insan koleksiyonum var.
Şans diye bir şey var mıdır?
Şans değil de kader ve kısmet diye bir şey vardır. İnsanlar aslında birbirlerinin şanslarını değil, kısmetlerini kıskanırlar. Aslında ben herkesin önceden belirlenmiş olan bir yol haritası olduğunu düşünüyorum.
Röportaj: Bengü Arslan
[nggallery id=807]