Ali ALIŞIR Röportajı
Çektiği farklı fotoğraflarla, bir süredir oldukça beğeni toplayan Ali ALIŞIR’ la sohbet ettik.
Sanatın, dünyanın hallerinden, zıtlıklarından konuştuk.
Sıra dışı fotoğrafçı, fotoğraflarında kadınla erkeği, yaşlıyla genci kusursuzca bir araya getirerek fark yaratıyor.
“IŞIK İLE RESİM YAPMAK.”
Ali Alışır fotoğraf çekmeye nasıl karar verdi?
1996 yılında Yeditepe Üniversitesi Grafik bölümü’ nü başarı bursuyla kazandım. Hem okul eğitiminden önce, hem de eğitimim boyunca uzun bir süre bölümümün dışında resim çalışmalarında bulundum. 7 yıl kadar önce Türkiye’ ki şartların, genç sanatçılar için para kazanmak ve yaşamak adına zor olduğunu düşündüğüm bir sıra İtalya’ya gitme kararı aldım. Bu kararı almamdaki en büyük etken, Türkiye’de plastik sanatlar alanında genç sanatçılara hiç yer verilmemesiydi. Bu, aynı zamanda, bana resim yapmanın da yetmediği bir dönemdi. Çünkü dijital teknolojinin gelişmeye başladığı ve dünyanın dijital olarak çok hızlı bir devrime tanıklık edeceği bir dönemi klasik yöntemlere bağlı kalarak geçirmek istemiyordum. Dijital teknolojinin, fotoğraf sanatı ile geliştiği bir dönemde Floransa’da Academia Italiana’da fotoğraf üzerine eğitim aldım. Eğitimim boyunca, fotoğrafın da resim gibi dijital ortamda işlenebileceğini deneyimledim. Okulu birinci olarak bitirdim. Tabi bunun yanında İtalya’nın o müthiş dokusu ve atmosferi, o dönemdeki bütün sanatsal çalışmalarıma yansıdı. Kısaca, resim ile gelen yaratıcılığımın zaman içinde fotoğraf ile birleşmesinden yepyeni bir dünya keşfedip bu alanda keyifle ilerlemeye başladığımı söyleyebilirim.
Fotoğrafçı ve ressam sıfatlarıyla hayatlarımızdayken, siz, yaşadığımız hayatın ne kadar içindesiniz?
Sanatçı olarak hayata dair öğrendiğim en önemli şey; başarılı olmak için çok çalışmak ya da okumak gerektiği değil. Tam tersine, hayata olabildiğinden daha fazla dahil olmaktır. Bu bağlamda, ben de esin kaynaklarımı sinemadan, resimden, müzikten, yazılardan, cafelerde yapılan hoş sohbetlerden, yeni ilişkilerden, yani hayatın içinden alıyorum ve hepsinden ayrı ayrı besleniyorum. Bu yüzden, yaşamakta olduğumuz hayat, bugün yaptığım işlerden daha fazla önemli benim için. Diğer taraftansa, fotoğraf sanatçısı kimliğimin dışında aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden öğretim görevliliği yapıyorum.
Siz, böyle güzel fotoğraflar çekerken, en çok kimlerin çektiği fotoğraflardan etkileniyorsunuz?
Beni bugüne kadar etkileyen fotoğrafçılardan çok, ressamlar oldu. Örneğin Magritte, Dali, Beksinski, Klee, Schiele, Beuys, Carl Andre, Duchamp gibi isimlerin çalışmalarını sürekli inceledim ve anlamaya çalıştım. Bu sanatçıların başarıları şüphesiz, orijinal bir dil yaratmalarında saklıydı. Fotoğraf tarihinde akımlar yerine tarzların olması, beni hep resim sanatına yakın tuttu. Ama bizim kuşağımız fotoğrafın icadından bu yana resim ve fotoğrafın tekrar birlikteliğine tanıklık ediyor. Dijital teknolojinin gelişmesi ile önümüzde sınırsız bir yaratıcılık dünyası oluştu. Işık ile çizmenin(Photography), boya ile birleşiminden ortaya çıkan yeni bir oluşum bu: Işık ile resim yapmak.
Bize “Sanal Bedenler”in ortaya çıkışını anlatır mısınız?
Sanal Bedenler isimli sergim, Türkiye fotoğraf sanatında bir ilkti. Yaşadığımız bu yüzyılda tüketim kültürünün bir sonucu olarak “gerçek”liğin zorunlu olarak bir değişime uğradığını düşünüyorum. İnsanların sosyal ilişkilerinin yerini, iletişim ortamlarında geçirdikleri “Sanal” bir ortam aldı. İnsanların gerçek yüzleri gitgide sanal bir dünyaya ait yüzlere dönüşmeye başlarken, bir yandan da, bedenin etrafı kitle iletişim araçlarıyla yatırım nesnesi haline dönüştürülmeye başlandı. Örneğin bir kadın dergisindeki bir modelin sıcaklığı ile modern bir mobilya takımının sıcaklığı artık eş değer olmaya başladı.
Dolayısıyla cinsellik de artık sadece cinsellikte değil, başka birçok yerde karşımıza çıkmaya başladı. Futbol biraz siyaset, sanat biraz magazin, magazin de bugün biraz sanat oldu. Ben bütün bu fotoğrafları kurgularken, sistemin bu ters yüz edilişini ve transeksüel yapısını ortaya koymaya çalıştım. Üzerinde sürekli cinsel, siyasi ve dinsel yönlendirmelere tabi tutulan bireyin parçalanmışlığını ve çaresizliğini konu aldım.
Özel konsept çalışmalarda model seçimi önemli olduğu kadar uygun model bulmak da kolay olmuyor genelde. Modelleriniz profesyonel mi hayatın içinden amatörler mi? Bu süreçten bahseder misiniz?
Evet, kesinlikle model bulmak çok zor. Belki de bu yüzden, sergi açılışına gelen ya da daha sonra çalışmalarımı gören herkes projedeki modellerin profesyonel olduğunu düşündü. Hâlbuki modeller, çevremden seçmiş olduğum sıradan insanlar ve yakın arkadaşlarımdı. Hepsi gönüllü olarak soyunup bu projeye destek verdiler. Tahmin edersiniz ki, bu, yaşadığımız ülke şartlarında kolay yapılabilecek bir şey değil.(Ve bu zorluğu bugün hala yaşıyorum.) Günlerce bazen haftalarca bir fotoğrafla başka bir fotoğrafı uyumlu hale getirmek için, prodüksiyon kısmında bilgisayarda zaman geçirdim. Bugün herhangi bir gazetede ya da televizyon kanalında kendi bedenlerini ya da yüzlerinin bir kısmını gören arkadaşlarımla, ülkemizde tabu olarak nitelenen bu durumun -bir an bile olsa- aşılmasının heyecanını ve keyfini yaşıyoruz.
Bugünün fotoğrafını hayalinizde çekmeniz gerekseydi, bugünü tek bir karede nasıl anlatırdınız? 2010 yılı sonunda Akbank’ın sanatçısı olarak katıldığım Contemporary Art Fair kapsamında “Sanal Mekânlar” projesindeki çalışma stilim bu yüzyılın tanımı niteliğindeydi. Orada kullandığım mekânların üzerinde yer alan elektronik devreler ve chipler aslında bugün yaşadığımız hayatın ne kadar mekanik hale geldiğini ve her şeyin kodlanarak şekillendiğini anlatmaktaydı. Soruya tekrar dönersek bugünü tek bir karede anlatıyor olsaydım, herhalde yine elektronik devreler ve chipleri kullanırdım.
Ali Alışır’ ın görsellikle ilgili yaşadığı en önemli problemi nedir? Örneğin neden diğer fotoğrafçılar gibi var olanı çekmek yerine oluşturuyorsunuz? Fotoğraf sanatını bir tür silah olarak görüyorum. Bu yüzden, eleştirilerimi ve öngörülerimi fotoğraf yoluyla anlatmayı seçtim. Tarihin hangi noktasına bakarsanız bakın, sanatçıların bilimden ve teknolojiden çok önce yarattıkları fikirlerin bir süre sonra gerçekleştiğini ve toplum tarafından kabul gördüklerini bilirsiniz. Bu yüzden bizlerin bugünkü gerçeklik algısı ve görselliğe karşı duyduğumuz şüphe, belki de gelecek kuşaklar için bir uyarı niteliği taşıyor olabilir. Dolayısıyla bizler tutkularımız ve birikimlerimizle görselliği özgürce oluşturma yolunu seçeriz.
Yakında yeni projeleriniz veya sergileriniz var mı?
Bu sene içinde Sanal Mekânlar isimli yeni bir sergi açacağım. Hemen arkasından ise Sanal Bedenler isimli projemin devamını sergilemeyi düşünüyorum. Onun hazırlıkları ise hala devam ediyor.
http://www.alialisir.com
http://www.alialisirblog.com