Valencia Yankıları
Nostaljik yapımdan dolayı severim, her yazımda dönüp aynı ay geçtiğimiz sene ne yazmışım diye bakmaya… İkilemlerimden bahsetmişim, beni heyecanlandıran modayla bana dokunan gazetecilik, yazarlık konusunda; bir sene sonra ise Madrid’de modayla haşır neşirim şimdi, kendimi daha çok dinleyebildiğim için mutlu ve gururluyum…
Belki çok basit gözüküyor ama insanın çevredeki sesleri susturup kendini dinleyebilmesi ne denli çaba gerektiriyor siz de biliyorsunuzdur, tabii kendinizi dinlemeye çalıştıysanız, hiç denemediyseniz belki takip ettiğiniz sesin sizinki olmadığını bile bilmiyorsunuzdur. İnsan zamanla öğreniyor verdiği kararlardan korkmamayı, her yolun bir alternatifi olduğunu, belki tamamen başa dönülmüyor ama sapmanın bir yolu bulunuyor, bazen asla birleşmez sandığınız iki yol, bir bakıyorsunuz ki kilometreler sonra birleşmiş tek bir yola dönüşmüş.
İspanya’dan bahsetmek istiyorum biraz, 6 aydır buradayım, ilk günden beri çok seviyorum bu şehri, öncellikle inanılmaz ışıklı bir şehir, soğukken bile gökyüzü masmavi, bu sene kar hiç yağmadı, yağmurlu kapalı günler de herhalde toplam bir hafta, on günü aşmamıştır, tabii bu sene kış biraz kuru geçmiş diyorlar… Tam bir Akdeniz ülkesi, Türkiye’de sevdiğim çok şey burada var, üzülerek söyleyeyim sevmediklerim ise yok gibi, tabii eksikleri de var, ama şimdilik çok batmıyorlar, İspanyollar, rahat, sıcakkanlı, dünyaya, başkalarına açık insanlar, kimileri İspanya’yı tam da bu özellikleri için severken, kimileri de bu yüzden sevmiyor, İspanyollar’ı lagar buluyorlar. İşte bu noktada Madrid çok güzel bir denge yakalamış, başkent olduğu için hükümetin, devlet kurumlarının dışında büyük şirketleri, markaları, banka merkezlerini de bünyesinde barındırıyor, dolayısıyla Madridli daha çalışkan, daha şehirli bir şekilde yaşarken, İspanyol kültürünün getirdiği eğlence, keyif alma olgularını da kaybetmeden bir hayat kuruyor. İspanyollar’ın büyük bir kısmı dinlerine ve kültürlerine gayet bağımlılar… Bunu ilk başlarda tam kavrayamamış çok takdir edememiştim ama yaşadıkça İspanyollar’ın milliyetçiliği, kültürlerine, adetlerine bağlığı hoşuma gitmeye başladı. O kadar çeşitli bayramları, festivalleri, kutlamaları var ki, bunlardan biri de Valencia kentinin meşhur Las Fallas festivali.
Fallas Festivali’nin kökeni, şehrin marangozlarının eski bir geleneğine dayanmaktaymış. Şenlikten önce marangozların kış boyunca aydınlandıkları şamdanlarını yakmak amacıyla kullandıkları eşyalarını ve diğer ahşap aletlerini, atölyelerinin önlerinde, sokaklarda ve meydanlarda yakmasıyla başlamış. Yakılan yığıntılar “Fallas”lar daha sonra evrim geçirerek, kınanması gereken sosyal olayları gösteren heykelciklere dönüşerek daha eleştirel bir hal almış zamanla. 1901’de Valencia Belediyesinin en iyi Fallas’a yerel ödüller vermeye başlamasıyla, halk ve siyasi güç birliği ilişkisi de başlamış olmuş. Bu ilişki bu popüler festivali fazlasıyla geliştirmiş. Günümüzde, Valencia şehrinde her mahallede en az bir tane olmak üzere, yedi yüzden fazla küçük ve büyük Falla yakılıyor. Oyuncak bebeklere benzeyen bir Fallas’ın tamamlanabilmesi için ortalama bir yıl gerekiyormuş. Bu festivalin bir diğer özelliği ise bitmek bilmeyen havai fişekleri… Günde üç kere havai fişek gösterisi olduğu gibi bir de sokaklarda çocuklar, gençler tüm gün havai fişek patlatıyorlar, ortalık savaş alanı gibi oluyor, her taraftan patlama sesleri, her nasılsa kazasız belasız son buluyormuş her seferinde. Haftanın sonunda, sergilenen “falla”ların yakıldığı “la cremà” gecesi her sene, aynı zamanda İspanya’da babalar günü olan 19 Mart’a denk geliyor.
Bu festival boyunca Valencia şehri gerçekten çok renkli görüntülere yer veriyor, ama şehri gerçek anlamda görmek için belki bir iki gün önceden gitmek daha mantıklı, böylelikle, Mimar Santiago Calatrava’nin tasarladigi “Sanat ve bilim şehri”ni, içindeki çesitli müzeleri gezebilir, orda keyifle bir kahve içebilir, Serrano kulelerini görebilir, görkemli belediye meydanında dolaşıp kentin daha birçok ihtişamlı yapıtını görebilir, aynı zamanda sahil şehrinde olmanızdan yararlanarak denizin tadını çıkarabilirsiniz!
Bir daha ki sefere yine bir İspanya yazısında görüşmek üzere!
Yeni gelen baharın içinizdeki en güzel şeyleri uyandırması dileğiyle!
[nggallery id=1182]