Ordan, Burdan, Şurdan
Sevgilimizin yanında sabah uyandığımızda, yüzü asık, gülüyor veya sessiz… Hangi durumda olursa olsun… Eğer orada olmamızdan daha doğal bir şey yokmuş gibi hissediyorsak… En kötü kavgada bile çekip gitmiyorsak…Doğru bir ilişki içindeyizdir… Süreç hep aynı işlemese de! Çünkü ait olduğumuz yerlerde yadırganmayız…
Evde, işte, dernekte, spor kulübünde, sitede, apartmanın bahçesinde… İki görüldük mü üçüncüde normal karşılanırız… Buna alışkanlık mı deriz kabulleniş mi emin değilim… Pek çok gruba ait oldum şu yaşıma kadar, bayılırım bu duyguya. Bazen çoğunluk bazen azınlık tarafından onaylandım, kimi zaman sevildim mutlu oldum, kimi zaman nefret edildim… Önce üzüldüm… Zaman zaman da var olduğumu hissedip garip bir haz duydum… Her insan gibi ben de yaşamın çeşitli yollarını deneyimliyorum… Bugüne kadar başarılı olduğum işler oldu, ödüllendirildim… Yüzüme gözüme bulaştırdıklarım oldu, rezil oldum. Başarılı olduğum halde haksızlığa da uğradım… Ya da haksızlığa uğradığıma inandım, öylesi daha kolay geldi… İlahi cezayla karşılaştım pek çok kez… Birilerinin de aynı ilahi cezaya mahkum edildiğini umarak mutlu oldum. Yok oluşlarını arzuladığım insanlar da oldu. Uğruna pek çok şeyimi feda edecek kadar sevdiklerim de… Gün geldi, en yakın dostumu kıskandım, gün geldi aynı dostum için nice fedakarlıklar yaptım. Bazen utanç verici iğrenç şeyler düşünüyorum… Ama onları düşündüğüm için utanmıyorum. Kimi zaman bir şeye 10 Lira vermek istemiyorum on dakika sonra daha gereksizine 100 Lira veriyorum. Sık sık saçmalıyorum, saçmaladığımı da genelde reddediyorum… 35 yaşına kadar bekarlığı savundum. Altı ay içinde aniden evlendim. Meğer ne meraklıymışım! Bir gün bayağı iyi huylu, tatlı bir eşim, ertesi gün katlanılması zor cadının teki… Bir gün mutluluktan göklerdeyim, ertesi gün yerlerde meditasyon halinde… İçime şeytan kaçıyor bazen, sayısız melek mesai harcıyor onu çıkartabilmek için… Allah’a dua ediyorum, “nolur şeytanımı şikeden hapse gönder, hakim melek olsun ve onu sonsuza kadar mahkum etsin” diye… Yapacak mı bilemem! Bildiğim tek şey 2007 yılının Ocak ayında ilk kitabımı elime aldığım gün, kendimi buldum… Yayınevlerime, romanlarıma, kahramanlarıma, katkıda bulunduğum tüm yayınlara ve en önemlisi beni okuyanlara aittim artık. Her şeyden önemlisi! Daha iyi bir insan olmaya çalışmalıydım. Çalışmalar devam ediyor! Bugün itibariyle de yeni bir aitliğe sahip oluyorum sanırım… Evlerinize buradan konuk olacağım her ay… Kahvenizi hazırlayın… Benim yazılarımı okuma raconu bu… Kilo probleminiz yoksa yanına biraz çikolata ya da tarçınlı kurabiye alın… Ayaklarınızı uzatın… Akşam ne yiyeceğinizi, çocukların dertlerini, faturaları, kredi kartı ekstrelerini, her şeyi bir yana bırakın… Mola verin hayata… Konuşalım “Ordan, Burdan, Şurdan”…