MOVE Mimarlık – İki Ofisten Bir Kliniğe: Cubes Ankara Projesinde Dönüşüm
Cubes Ankara’da, biri diğerinin devamı olan iki ayrı 50 m2lik ofis alanı… İlk bakışta sade bir ofis kat planı gibi görünen bu alanlar, MOVE İç Mimarlık’ın vizyonuyla bambaşka bir kimliğe bürünüyor. CUBES Ankara projesi içerisinde yer alan bu mekân, toplam 100 m2lik yüzölçümüyle, yüksek standartlarda bir plastik cerrahi kliniğine dönüşmüş durumda.
Bu dönüşüm yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda mekânsal algıyı yeniden kurgulayan, estetiği ve konforu odağına alan bir tasarım hikâyesi anlatıyor. Proje, MOVE İç Mimarlık’ın sağlık yapıları konusundaki deneyimini ve sadeleşmiş tasarım dilini bütünsel bir yaklaşımla yansıtıyor.
Nervürlü Camla Tanımlı Akışkanlık
Klinik, yapısal olarak iki ayrı ofisin birleştirilmesiyle elde edilmiş olsa da, tasarım bu sınırları görünmez kılmayı başarıyor. Alan, birbiriyle ilişkili ama fonksiyonel olarak ayrışan bölümlerden oluşuyor: Giriş, karşılama, bekleme alanı, muayene odaları ve yardımcı birimler. Mekândaki geçişler hem akışkan hem de kontrollü. Bu geçişin temel taşı ise, şeffaflık ve mahremiyeti aynı anda sağlayan nervürlü cam paneller. Işığı süzerek içeri alan, ancak bakışları kısıtlayan bu yüzeyler sayesinde klinik; ferah, derinlikli ve zamansız bir atmosfere bürünüyor. Aynı zamanda iki ofisin birleşiminden doğan geometrik asimetri, cam yüzeylerle birlikte dengeli bir ritme kavuşuyor.
Malzeme Dili: Sessiz, Sade, Sofistike
Tasarım yaklaşımı, “sakin lüks” kavramıyla özetlenebilir. Açık meşe kaplamalar, doğal taş yüzeyler, nötr tonlu duvarlar ve mat lake dokular, iç mekâna yalın ama zengin bir atmosfer kazandırıyor. Aydınlatma ise bu atmosferin en güçlü tamamlayıcısı. Tavana entegre edilen lineer LED hatları yalnızca teknik bir çözüm değil; aynı zamanda mekâna yön veren, görsel bir kılavuz gibi işlev görüyor. Bu ışık çizgileri, iki farklı ofisin birleşim hattını örtmeden, onu tasarımın bir parçası hâline getiriyor.
Kavisler, Katmanlar ve Konfor
Resepsiyon alanında yer alan özel üretim, yumuşak hatlara sahip karşılama bankosu; işlevselliğinin ötesinde, MOVE İç Mimarlık’ın imza estetik çizgisini temsil ediyor. Bankonun hemen ardında yer alan niş raf sistemi, hem depolama çözümü hem de görsel bir katman olarak mekâna katkı sağlıyor. Bekleme alanı, geleneksel klinik anlayışından uzak, daha çok bir sanat galerisi veya bir otel lounge’ını andırıyor. Düşük profilli koltuklar, heykelsi yan sehpalar ve bitkisel dokularla desteklenen kompozisyon, kullanıcıya sadece fiziksel değil; duygusal bir konfor da sunuyor.
Yalınlıkta Güç Gizlidir
Bu plastik cerrahi kliniği, işlevselliği merkeze alan bir proje olarak yola çıkmış olsa da, ortaya çıkan sonuç çok daha bütünlüklü bir tasarım ürününü işaret ediyor. Klinik içerisinde her şey —ışık, oran, malzeme ve sirkülasyon— belli bir sakinlik içinde çözülmüş. Ne fazla ne eksik. MOVE İç Mimarlık’ın projeye yaklaşımı, yalnızca mekânları şekillendirmek değil, onları güçlü birer marka temsilcisine dönüştürmek üzerine kurulu. Bu klinik de, bu yaklaşımın zarif bir örneği olarak, plastik cerrahi gibi yüksek güven ilişkisi gerektiren bir branşa uygun, rafine ve bütüncül bir dil sunuyor.
Mekân Tasarımı Bir Deneyimdir
Sonuç olarak bu proje, iki ayrı ofisten yaratılan tek bir hikâyeyi anlatıyor: Sınırları ortadan kaldıran, ışığı öne çıkaran, malzeme dilini sadeleştiren ve en önemlisi, kullanıcı deneyimini ön planda tutan bir hikâye. Bu hikâyeyi yazan ise, sağlık mimarisinde kalite, zarafet ve denge arayanların iyi tanıdığı bir isim: MOVE İç Mimarlık.