© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Mexico City’de Bir Sanat Yolculuğu: Zona Maco

Mexico City’de Bir Sanat Yolculuğu: Zona Maco

Mexico City’deki Zona Maco’ya yaptığım ilk ziyaret bende kalıcı bir etki bıraktı. Her yıl şubat ayında Polanco bölgesindeki Centro Banamex’te düzenlenen Zona Maco, 2002 yılında Zélika García tarafından kurulduğundan bu yana Latin Amerika’nın en önemli uluslararası sanat fuarlarından biri olmuştur.

Yıllar boyunca dünyanın dört bir yanından galerileri, sanatçıları ve koleksiyonerleri kendine çeken fuar; çağdaş sanat, tasarım, fotoğraf ve antikaları tek bir çatı altında bir araya getirdi. Fuarın boyutu etkileyiciydi ancak, bu deneyimi unutulmaz kılan, salonlardaki canlı enerjiydi. Şık ve gösterişli stantlardan ham ve deneysel stantlara kadar her köşe bir keşif gibiydi. Bir sanat fuarı olarak, tanıdık ve yeniliğin bir arada var olduğu ve geliştiği bir alan sundu. Ne ararsanız arayın, fuarın size sunacağı bir şeyler vardı. Zona Maco’yu benim için özel bir deneyim haline getiren şey, çok aşina olduğum galerilerin yanı sıra ilk kez keşfetme fırsatı bulduklarımın da bir arada olmasıydı. Pace gibi dünya çapında tanınan galeriler, Julian Schnabel’in Frida Kahlo’nun imgesini içeren klasik tabak resimlerini sergiledi. Zona Maco için uygun bir seçim. Daha sonra, daha önce görmediğim bir galeri olan ve henüz keşfetmemiş olduğum sanatçı, Margaret R. Thompson’ın eserlerini sergileyen Maia Contemporary’nin standına rastladım. Galeri ve Margaret’in eserleri favorilerim arasına girdi. Thompson’ın eserleri bana yirminci yüzyılın ortalarındaki sürrealist kadın sanatçıları, Leonora Carrington ve Remedios Varo’nun “sihirli realizm” ve doğayla kurduğu derin ruhani bağı hatırlattı.

Türk galerileri Pilevneli, Zilberman ve OG Gallery, fuara kendi özgün vizyonlarını getirdiler. Uluslararası sanat fuarlarında uzun süredir var olan Pilevneli; mentalKLINIK, Rasim Aksan, Nevin Aladağ, Banu Anka, Ali Elmacı, Serkan Sarıer, Refik Anadol, Lal Batman, Kevin Francis Gray ve Tarık Töre’nin eserlerini sunarak Türk ve uluslararası yeteneklerin güçlü bir karışımını sergiledi. Zilberman da aynı şekilde Carlos Aires, Alpin Arda Bağcık, Azade Köker, Larry Muñoz, Omar Barquet ve Sandra Del Pilar gibi sanatçıların eserleriyle ilgi çekici bir yelpaze sunarken, her iki galeri de küresel sanat dünyasındaki güçlü varlıklarını sürdürdüler. 2023 yılında kurulmuş olan OG Gallery için bu yılki Zona Maco bir ilkti. Galeri; Ada Tuncer, Ahmet Civelek, Arda Asena, Seza Paker ve Yaz Taşçı gibi çağdaş Türk sanatçılardan oluşan canlı bir seçki sergiledi. Uluslararası sanat sahnesine yeni katılan OG Gallery’nin büyümeye ve Türkiye’den yeni sesleri dünyaya tanıtmaya nasıl devam ettiğini görmek beni heyecanlandırıyor. Ana fuarın yanı sıra Salon Acme ve Material Art Fair uydu fuarları da Mexico City’nin sanat haftasını zenginleştirdi. 2013’te kurulan Salon Acme, Latin Amerika’da yükselen sanatçılar için önde gelen bir platform haline geldi. Roma Norte bölgesinde yer alan fuarın, sanatçıları deney yapmaya teşvik ettiği her halinden belliydi. Yürürken, sergiye çıkan merdivenlerden bitkilerin eserlerle iç içe geçtiği köşelere kadar her yerde sanat vardı. Sanatın beklenmedik şekillerde ve her köşede sunulduğunu görmek beni mutlu etti. Yine 2013 yılında kurulan Material Art Fair, Meksika ve ötesinden köklü ve gelişmekte olan galerileri bir araya getirerek sadece çağdaş sanata odaklanıyor. Expo Reforma’da düzenlenen fuar, her şeyi içine almayı kolaylaştıran samimi bir havaya sahipti. Zona Maco maratonunun aksine, tüm fuarı yaklaşık bir saat içinde görebildim, bu da oldukça misafirperver galericilerle konuşmak, eserler hakkında daha fazla bilgi edinmek, sanatçılar ve uygulamaları hakkında bir fikir edinmek için bolca zaman bıraktı. Daha önce karşılaşmadığım sanatçıları keşfetmek için de harika bir yerdi. Çalışmalar kalite açısından farklılık gösterse de, bu karışımda ferahlatıcı bir şey vardı ve bu da burayı şehrin yoğun sanat haftasında keyifli bir durak haline getirdi.

Mexico City’den ayrılırken, görmüş ve deneyimlemiş olmama rağmen hâlâ keşfedilecek ve yapılacak sonsuz şey varmış gibi hissettim. Zona Maco inanılmaz bir haftanın merkeziydi ama şehrin kendisi çok daha fazlasını sunuyordu. Sanat sadece fuarın içinde değil, galeriler ve müzelerden sokak duvar resimlerine, mimariye ve enstalasyonlara kadar şehrin her yerindeydi. Enerji; stantların ötesine geçerek sohbetlere, modaya, yemeklere kadar uzandı ve burada yaratıcılığın sınırsız ve her zaman var olduğu hissini net bir şekilde aktarıyordu bana. Keşfedilecek daha çok şey var ama bu başka bir zamanın hikâyesi…

 

A Trip to Mexico City: Zona Maco

My first visit to Zona Maco in Mexico City left a lasting impression. Held annually in February at Centro Banamex in the Polanco district, Zona Maco has been one of Latin America’s most important international art fairs since it was founded in 2002 by Zélika García. Over the years, the fair has consistently attracted galleries, artists, and collectors from all over the world, bringing together contemporary art, design, photography, and antiques under one roof. The scale of the fair was impressive, but it was the lively energy within the halls that made the experience memorable. Every corner felt like a discovery, with booths ranging from sleek and polished to raw and experimental. As an art fair, it offered a space where the familiar and the new coexisted and thrived. Whatever you were looking for, the fair had something to offer.

What made Zona Maco a special experience for me was the mix of galleries I was very familiar with, as well as those I had the opportunity to discover for the first time. Globally recognized galleries like Pace exhibited Julian Schnabel’s classic plate paintings, featuring none other than Frida Kahlo, a fitting choice for Zona Maco. Later, I came across the booth of Maia Contemporary, a gallery I had not previously seen, exhibiting the works of Margaret R. Thompson. The gallery and Margaret’s works became some of my favorites. Thompson’s works reminded me of the surrealist female artists of the mid-20th century, Leonora Carrington and Remedios Varo, whose magical realism and deep spiritual connection to nature resonate through her creations.

The Turkish galleries, Pilevneli, Zilberman, and OG Gallery, each brought their unique vision to the fair. Pilevneli, with a longstanding presence in international art fairs, exhibited a strong mix of Turkish and international talent, presenting works by mentalKLINIK, Rasim Aksan, Nevin Aladağ, Banu Anka, Ali Elmacı, Serkan Sarıer, Refik Anadol, Lal Batman, Kevin Francis Gray, and Tarık Töre. Zilberman, likewise, presented an compelling range of works, featuring artists Carlos Aires, Alpin Arda Bağcık, Azade Köker, Larry Muňoz, Omar Barquet, and Sandra Del Pilar, with both galleries maintaining their strong presence in the global art scene. For OG Gallery, this year’s Zona Maco marked its debut, following its founding in 2023. The gallery showcased a vibrant selection of contemporary Turkish artists, Ada Tuncer, Ahmet Civelek, Arda Asena, Seza Paker, and Yaz Taşçı. As a new addition to the international art scene, I am excited to see how OG Gallery continues to grow and introduce new voices from Türkiye to the world.

Beyond the main fair, the satellite fairs Salon Acme and Material Art Fair enriched Mexico City’s art week. Salon Acme, founded in 2013, has become a leading platform for emerging artists in Latin America. Located in the Roma Norte district, the fair felt like an evolving space that encouraged artists to experiment. As I walked through, art was everywhere, from the steps leading up to the exhibition to corners where plants intertwined with the works. I was happy to see art presented in ways that felt unexpected, with each turn offering something new.

Material Art Fair, also founded in 2013, brings together a mix of established and emerging galleries from Mexico and beyond, with a sole focus on contemporary art. Held at Expo Reforma, the fair had an intimate feel that made it easy to take everything in. Unlike the marathon of Zona Maco, I was able to see the entire fair in about an hour, which left plenty of time to actually talk to gallerists (who were very welcoming), learn more about the works, and get a sense of the artists and their practices. It was also a great place to discover artists I had not encountered before. While the work varied in quality, there was something refreshing about the mix, making it an enjoyable stop in the city’s busy art week.

Leaving Mexico City, I felt like I had barely scratched the surface. Zona Maco was the centerpiece of an incredible week, but the city itself offered so much more. Art was not just inside the fair, it was everywhere, from galleries and museums to street murals, architecture, and installations. The energy extended beyond the booths, into the conversations, the fashion, the food, and the ever-present sense that creativity here has no limits.

 

There is still so much more to explore, but that is a story for another time…

 

Yazar Hakkında /

New York’ta Sotheby’s Institute of Art’ta Art Business Master’ını tamlamlayan Lara Bayer, şu an New York’ta yaşayan bir küratör ve sanat danışmanıdır. Aktif olarak dünyadaki tüm sanat etkinliklerini takip etmekte, New York’ta ve Türkiye’de sanatçılar, galeriler ve koleksiyonerler arasında sanat etkinlikleri düzenleyerek sanatı dünyada daha erişebilir hale getirmeyi hedeflemektedir.

Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.