Mekong Nehri’nde Bir Nehir Gemisi Yolculuğu
MAG dergi için ilk yazımda sizlere bir Afrika ülkesi olan Namibya’yı tanıtmıştım.
Bu yazımla sizleri Uzakdoğu’nun çok özel bir nehrine ve bölgesine götüreceğim.
Beraber Mekong Nehri’nin deltasında başlayacağımız yolculuğumuz kuzeye Ankor’a doğru devam edecek.
Tibet Platosu’nda başladığı 4350 kilometrelik yolu boyunca Çin, Myanmar, Laos Tayland, Kamboçya ve Vietnam’dan geçerek deltasına varan Mekong Nehri dünyanın onuncu ve Asya’nın da yedinci en büyük nehridir. Yakın zamana kadar sadece küçük tekneler ile seyahat edebilen turistler artık çok güzel bir nehir gemisi olan La Marguerite’in hizmetinden yararlanabilecekler. Bu güzel yolculuğumuzu Türkiye’de bizlere Golden Bay Tour ( www.goldenbaytour.com) organize etti.
Singapur Hava Yolları ile aktarmalı geldiğimiz Ho Chi Ming City ya da eski adıyla Saigon’da ilk önce şehir turu yaptık. Vietnam’ın başkenti Hanoi’den sonra ikinci büyük kenti olan Saigon’un adı Vietnam Savaşı’ndan sonra Ho Chi Ming City olarak değiştirildi. Ulusal liderleri Ho Chi Mİng ( Ho Amca) şehrin Vietnam Savaşı sonrasında Kuzeyin birlikleri tarafından alındığını ve ülkenin birleşmesini göremeden 1969 yılında kalp yetmezliğinden öld
ü. Ona olan sevgilerini ve saygılarını onu daha da ölümsüzleştirmek için Saigon şehrinin ismini değiştirip Ho Chi Ming City yaparak gösterdiler. Tur sırasında yaklaşık yedi milyon nüfuslu kentte Vietnam Savaşı ile ilişkili müzeler ve binalar gösteriliyor. Savaş sırasında Güneyin başkanının kullandığı Başkanlık Sarayı ya da savaş müzesi gibi yerleri ziyaret ettikten sonra Saigon’un kuzeyindeki Chu Chi tünelleri bölgesine giderseniz savaşı ve yıkımı daha iyi kavrayacaksınız. Tabi her şey savaş değil ve şehirde hayat devam ediyor. Dong Khoi sokağındaki butik dükkânlara ya da Ben Thangh gibi pazar yerlerine de biraz zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Kalabalık yerlerde çantalarınıza biraz dikkat etmenizi ve alışveriş yaparken pazarlık yapmanızı da öneririm. Akşam Caravelle Otel’inin ya da tarihi Rex Otelin teraslarından şehri seyrederek müzik eşliğinde içkinizi yudumlayabilirsiniz. Bir kahve içmek isterseniz aklınızda olsun Vietnam kahvesi inanılmaz koyu. Değişik bir aroması var. Brezilya’dan sonra 961.000 ton kahve üretimi ile dünya ikincisi olan Vietnam son yıllarda kahve kalitesini de arabica seviyesine çıkartıyor. Ülkenin para birimi Dong ama alışveriş yaparken birçok yer USD kabul ediyor. Yollarda inanılmaz sayıda motosikleti görünce nasıl karşıya geçeceğim ben şimdi diye düşüneceksiniz. Bunun yanıtı ne hızlı ne de yavaş. Ve mümkünse grup oluşturarak beraber geçmek. Siz ağır ritim ile geçerken motosikletlerde hızlarını ve yönlerini ayarlayacaklar. Bazen bir motosikletin üstünde bir anne ve baba ile beraber iki üç çocuğun onların arasında oturduğunu ve ailecek seyahat ettiklerini görecek ve onların bu yeteneklerini takdir edeceksiniz.
Hindiçin kelimesini ilkokuldan beri tarih derslerinde duymuşuzdur. Günümüzde Vietnam, Kamboçya ve Laos’u içine alan bu bölgeyi Fransızlar 19 yy. ortalarından itibaren sömürgeleştirdi. 2.Dünya Savaşı sırasında Japonların eline geçen bölge savaş sonrası gene Fransızların elinde kaldı. Ho Chi Mİng gibi devlet büyüklerinin önderliğinde Viet Minh-Ulusal Bağımsızlık Hareketi ile 1954 yılında Fransızlar sömürgelerinden ayrıldı ve Vietnam bağımsız oldu. Fakat Kuzey’in yönetimi ile Güney’in yönetimi birbirinden çok farklı olunca planlanan genel seçim yapılamadığı gibi gerilim gittikçe arttı. Çıkan savaş dünya güçlerinin de katılması ile 1973’ e kadar sürdü ve milyonlarca insan ya sakat kaldı ya da öldü. 1975 yılında Saigon’un Kuzey’in güçleri ile alınması ile ülke bir araya geldi. 1979 yılında komşu ülke Kamboçya’da Kızıl Kmer yönetiminin zulümlerine son vermek için Vietnam Kamboçya’ya askeri müdahale yaptı. On yıl bu ülkede asker bulundurdu. Ancak 90’lardan sonra Kamboçya’ya demokrasi yavaş yavaş geldi.
1984 yılında kalkan ticaret ambargosu ve 2000 yılında ABD Başkanı Bill Clinton’un yaptığı ziyaret sonrası Vietnam ile ABD’nin ilişkileri normalleşti ve ekonomisi liberalleşti.
Vietnam’da insanlar güler yüzlü ve geçmişte yaşamıyorlar. Bu günü yaşıyorlar ve geleceği düşünüyorlar. Hiçbir ülke vatandaşına geçmişte yaşananlar nedeniyle kin tutmuyorlar ve savaşın geçmişin politikalarının eseri olduğunu söylüyorlar ve savaşı günümüze taşımıyorlar.
Ho Chi Ming (Saigon)’u ve Chu Chi tünellerini gördükten sonra limanda bizleri bekleyen nehir gemimiz La Marguerite’e geldik. İlk yolculuğuna çıkacak olan La Maguerite bizi müzik, dans ve yerel tören eşliğinde karşıladı. “Hoş geldiniz içkilerini” yudumlarken limandan ayrılan gemimizde her şey dörtdörtlük planlanmıştı. İlk günden son güne kadar dünyanın en iyi nehir gemilerinden biri olduğunu bize kanıtladı. Kırk sekiz odası olan bu gemide odalar beş yıldızlı bir otelden farksızdı. Güzel bir akşam yemeği sonrası güverteden Saigon Limanı manzarası eşliğinde Mekong Deltası’nda yolumuza devam ettik.
Ertesi gün vardığımız Cai Be isimli kasabada gemimizden inip küçük teknelerle nehirde dolaşıp karaya çıktığımızda pirinç kâğıdı ve Hindistan cevizi tatlısı yapımını öğrendik.
Delta boyunca gördüğümüz çeltik tarlaları pirincin bölge insanı için ana besin kaynağı olduğunu vurgular biçimdeydi. Vietnam da nüfusunun yüzde yetmişi çeltik üretimi ile geçimini sağlar ve ihraç edilen pirincin büyük bölümü Mekong Deltası’nda yetişir. 1986 yılından beri yurt dışına da pirinç satar hale gelen Vietnam’ın yıllık pirinç üretimi yaklaşık üç buçuk milyon tondur. Ayrı bir toprakta filizlenen çeltik asıl tarlaya getirilir ve el emeği ile su içine dikilir. Bu yoğun emeği gözünüzle gördüğünüzde bir pirinç tanesini bile ziyan etmek istemeyeceksiniz.
Cai Be’den sonra geldiğimiz Sadek şehri ise ülkemizde “Sevgili” adı ile gösterilen filmin konusunun gerçekte geçtiği yer. Öğretmen annesi ve kardeşi ile burada yaşayan genç Fransız kız kendinden yaşça oldukça büyük bir Çinli’ye âşık olur. Buluştukları ev, gittikleri aile tapınağı ve annesinin çalıştığı okul turistlere gösteriliyor yürüyüş turunda. Ama yerel pazar yeri belki de unutmayacağınız bir yer olacak bu şehirde.
Ertesi gün gidilen Tan Chau, ipek üretimi ve hasır yapımı atölyeleri ile ünlüydü. Öğleden sonra vardığımız Kamboçya sınırında işlemleri bir süre bekledikten sonra Mekong Nehri’ne Kamboçya tarafında devam ettik. İnsanların ve kültürün hemen değişmediğini söyleyebilirim. Zaten tarih boyunca delta bölgesi Khmer (Kamboçya) etkisinde kalmış.
Kamboçya’nın başkenti Phnom Pehn’de Milli Müze de Ankor Uygarlığının değişik dönemlerine ait eserleri gördükten sonra gittiğimiz bir lise binası herkesi şok etti diyebilirim. 1975 yılında şehri alan Kızıl Kmerleri karşılayan halk ilk önce sevinmiş. Önceki rejimin rüşvetçi kötü yönetimindense Maocu komünistleri hoşgörü ile karşılamışlar. Ama kısa sürede bütün şehri boşaltan Kızıl Kmerler bütün ülkede zulüm estirmiş. Özellikle kendilerine düşünce olarak zararlı olabileceğini düşündükleri herkesi ya öldürmüşler ya da çiftçi olmaya zorlamışlar. İşte aydın, okuma yazma bilen insanları tutukladıkları ve çeşitli zulümlerden geçirdikleri bir lise binası günümüzde S21 müzesi olarak dönemin zulmünü gösteriyor gezenlere. Lisede tutuklu olanların öldürüldüğü ‘’ölüm tarlaları’’ ise şehrin biraz dışında ve bir anıt ile ölümsüzleştirilmiş. 1975-79 yılları arasındaki zulüm ancak Vietnam askerlerinin müdahalesi ile son bulmuş. On yıl kalan Vietnam askeri çekildikten sonra zamanla ülke daha huzurlu ve demokratik sisteme geçiş yapmış. Bugün Vietnam’a teşekkür anıtı şehrin önemli bir meydanının ortasında tarihi hatırlatıyor.
Phnom Pehn’de Mekong doğuya doğru devam ediyor. Aslında nehrin bir kolu olan ve kuzeyden ( Ankor’dan) gelen Tongle Sap’a hemen girmek mümkünse de gemimiz Mekong boyunca devam etti ve Kampong Cham’a kadar Kamboçya’nın kırsalını bizlere gösterdi. İki gün sonar tekrar geri döndü Phnom Pehn’e ve Tongle Sap Nehrinden büyük tatlı su gölüne vardı. Nehir boyunca ve gölde gördüğümüz manzaralar hiç unutamayacağımız güzellikteydi. Hele Tongle Sap gölü öncesi küçük teknelerle yaptığımız Kampong Chhnang su üstünde duran evlerden oluşan balıkçı köyü gezisi ve o insanların yaşayışı anılarımızda özel bir yeri olacak. Nehir gezimizin sonunda Siem Reap Şehrinin hemen güneyinde gemimiz La Marguerite’den ayrıldık ve Ankor bölgesini gezmek için otelimize yerleştik.
Ankor özellikle Ankorwat tapınağı ve civarında çekilen‘’Tomb Raider’’( Angelina Jolie)gibi filmlerle daha da tanındı dünyada. Aslında onlarca tapınağın olduğu bu bölge Khmer Devleti’ne başkentlik yapmış bir şehir. 8-13 yy arasında çok yüksek bir medeniyet kurmuş bu devlet, Moğolların Asya’daki insanların bir kısmını yer değiştirmelerine neden olan baskıları ile çevre ülkelerde değişen etnik durum ve huzursuzluklar sonucu başlayan yayılmacı savaşlar neticesinde zayıflamış ve güneye çekilmeye mecbur kalmış. Kamboçya’da günümüzde dünyanın en büyük ve belki de en güzel taş tapınağı olan Ankor Wat Unesco’nun da dünya mirası listesinde yer alıyor. En az Ankorwat kadar gezmenizi tavsiye edeceğim Bayon ve Ta Phrom tapınakları Ankorwat’a çok uzak sayılmazlar. Ankor bölgesine iki tam gün ayırmanızı tavsiye ederim.
Ankor Wat tapınağı Suryawarman II isimli Khmer kralı tarafından Hindu Tanrı Visnu’ya adanmıştır ve 12 yy. ortasında inşa edilmiştir. Tapınağın girişinin batıdan olması bir anıt mezar olduğu fikrini de düşündürtmektedir. Uzaktan bakıldığında beş kulesi nilüfer çiçeğini andırır. Kozmik evrenin yeryüzündeki yansıması gibidir. Kozmik evrenin merkezi Meru dağı ve zirveleri Ankorun beş kulesidir sembolik olarak. Tanrı Vişnu koruyucu tanrı olarak da bilinir üç Hindu tanrı içinde. Hindistan ve Çin’in etkisi bölgede her zaman hissedilmiştir. Özellikle bölgeye ilk yüzyıllarda gelen Hintli tüccarlar beraberlerinde Sanskrit yazısını ve Hindu dinini getirmişler ve Khmer uygarlığı dışarıdan aldığı bu bilgiler ışığında gelişmiştir. 10 yy.’dan itibaren Budizm etkisini arttırmaya başlar ve günümüzde Kamboçya Budist bir ülkedir.
Daha önce gemimizde bir akşam şovunda gördüğümüz güzel Kamboç kızlarının dansını daha sonra Ankor tapınaklarında tanrılara dans eden Apsaralar (periler)olarak tekrar gördük güzel taş kabartmalarda. Mahabarata ve Ramayana gibi Hint destanları da Ankor’da inanılmaz güzel bir işçilik ile duvarları süslüyordu.
Hem Vietnam hem de Kamboçya bugün liberal ekonomiye geçiyor. Kamboçya’da Kral olmamasına rağmen yönetim başbakan ve kabinenin elinde. Vietnam’da ise Komunist Parti ülkeyi yönetmekte. Vietnam vizesi ve nehirden geçeceğiniz için Kamboçya vizesini Türkiye’den alabilirsiniz.
Mayıs ve eylül ayları arasında yağışlı dönem olduğu için seyahat için eylül sonrasını tavsiye ederim. Aralık, ocak gibi kış ayları iç kesimler biraz serinler ama genelde 20-30 derece arasında bir sıcaklık normaldir.
Yanınıza alışverişleriniz için ufak USD getirmenizi tavsiye ederim. Oldukça ucuz olan örneğin ipekli kumaşlar için valizinizde biraz yer ayırmanızda fayda var.
Su içerken hep kapalı şişe suyu tavsiye ederim. Buz gemide içme suyundan yapıldığı için problem değil ama dışarıda dikkat etmek lazım.
Rahat yürüyüş ayakkabısı ve fotoğraf çekmeyi seviyorsanız yedek hafıza kartı getirmenizde de yarar var. Sıcak güneşli günler için yanınıza şapkanızı almayı unuttuysanız hiç dert etmeyin, Vietnam’da ya da Kamboçya’da çok ucuza güzel yerel şapkalardan alabilirsiniz…
Ho Chi Ming ya da eski adı Saigon’a Singapur Hava Yollari ile Singapur aktarmalı gittik.
Para birimi Vietnam’da Dong ve Kamboçya’da Riel ama Amerikan Doları neredeyse her yerde kabul görüyor.
Cep telefonunuz yurt dışı konuşmaya açıksa bu iki ülkede de çalışacaktır.
Genel sağlık durumunu takip etmenizde yarar var. Gerekli olmadıkça aşı olmanızı ya da vücudunuza başka ilaçlarla yüklenmenizi tavsiye etmem.
Nice güzel gezilere,
Teoman Cimit
www.teomancimit.com
Fotoğraflar :
1- Ankor Wat Tapınağı. Unesco’nun Dünya mirası listesindeki dünyanın en büyük taş tapınağı, Kamboçya
2- Mekong Nehri, 4350 kilometre uzunluğu ile güney doğu Asyanın can damarlarından biri.
3- Chu Chi tünelleri, Saigon-Ho Chi Ming City, Vietnam savaşı sırasında Vietkonglar tarafından yer altında hayatta kalmak için kulanılmış.
4- Saigon ve genel olarak Vietnamda ulaşım aracı motorsiklet aynı zamanda çeşit çeşit şeyleri taşımak için de kullanılıyor.
5- Çeltik ekimi çok zor bir iş, Vietnam
6- Ms La Marguerie en yeni Mekong Nehir gemisi.
7- Mekong Nehri sabah ışıklarıyla..
8- Mekong Nehri ve tekneler. Bu küçük tekneler ile hem bir yerden başka bir yere gidiliyor hem de birçok şey taşınıyor.
9- İpek üretimi ve ipekten iplik ve neticede kumaş dokuma Vietnam ve Kamboçyanın en önemli gelirlerinden.
10- Sadek pazarı. Pazarda Fransızların baquet ekmeğinden sokak kasabına,
Değişik tropikal meyve sebzeden balığa kadar bir çok şey bulabilirisiniz.
11-L’Amand yada Türkçedeki ‘’Sevgili’’ filminin baş kahramanları.
12-Phnom Pehn, Kamboçyanın başkenti.Mekong Nehrinden büyük saraya bir bakış.
13- S21 adi ile anılan Müze.Bir lise binasını 1975-79 yılları arasında Kızıl Kmerler bir hapishane ve işkence merkezine dönüştürmüs.
14- Ölüm tarlaları.Phnom Pehn şehrinin hemen dışındaki bu tarlalara şehir içindeki s21 ceza evinde tutulan insanlar getirilip öldürülmüs.Toplu mezarların bir kısmı açılmıs ve yanına anıt inşa edilmiş.
15- Kamboçyadaki tipik kırsal evlerden biri.Ev kütüklerin üstünde duruyor ve altı boş. Bu boş alan sıcak günlerde gölgesi ile ev halkının serinlediği, ipek kumaşların ürettiği dokuma tezgahlarına sahip. Ev içinde su olmadığı için su varsa yakın bir ceşmeden taşınıyor yada yağmur suyu küplerde biriktiriliyor.
16-Kamboçya çocukları, İç savaş sonrası nüfus çok arttığı için hükümet ve sto(sivil toplum örgütleri) lar doğum kontrolü topluma yaymaya çalısıyorlar.
17- Kamboçyada bir Budist tapınak.
18- Yılan Kamboçyada çok yaygın.Naga yada mitoljik yılan birçok efsanede geçiyor. İlk Kamboç Kralının eşinin de yarı yılan yarı güzel bir kız olduğu efsanesi var. Mahabarata gibi Hint destanlarında geçen çok daha eski hikayeler millattan sonra ilk yüzyıllarda bölgeye gelmiş olmalı.
19-Kamboç kadın bir tatlı su birikintisinde kovası ile su içinden yiyebileceği otlar ve böcekler toplamakta.
20-Bir Budist rahip Ankor wat tapınağında Apsara isimli kutsal dansı yapan peri duvar kabartmasının önünde.
21-Apsara dansını günümüzde turistlere gösteren bir yemekli restaurant’dan.
22- Ta Phrom tapınaği ağaçların kökleri ile binları sarıp sarmaladiğı unutulmaz yerlerden. “Tomb Raider’’ filmininde çekildiği yer Ankor bölgesinin olmazsa olmazlarından.