Life is a Losing Game… Gitti Giden…
Amy Winehouse gitti ve sanki tüm dünyaya derin bir hüzün bıraktı. Genç sesi öyle iyileştirici ve öyle güzeldi ki, ses rengi ve söyleyişiyle şarkıdaki her duyguyu öyle güzel yaşatıyor, kalbiyle öyle müthiş şarkı söylüyordu ki…
En başından beri ona tuhaf bir şekilde çekilmiştim, duygu dünyasının ve yaşantısının dağınıklığıyla bana çok kırılgan geldi hep. Bu yüzden şarkılarına ayrıca tutuluyordum ve hatta arşivimde az bulunan bazı demo kayıtları bile var. Üstelik “İyileştiren Şarkılar “ albümlerimin ilki için plak şirketi ile birlikte özellikle istediğim şarkılara izin almak üzere yazışmalara başladığımızda, ilk izin Amy Winehouse şarkısı “Love is a Losing Game” için gelmişti. Albüm çıktığında da gazetelerde ve televizyonlarda nasıl olup da, Amy Winehouse’ı İyileştiren Şarkılar’a dahil ettiğim soruldu hep. Oysaki iyileştirici olan Amy Winehouse’un sesi ve herhangi bir derdi çok sahici anlatan ve bizi duygularla yüzleştiren şarkılarındaki tondu. İlk olarak Hürriyet’te Banu Tuna, albüme koca bir sayfa ayırıp, “Amy Winehouse’un kendine hayrı yok, beni nasıl iyileştirsin?” başlığı atmıştı. İkinci albümü çıkardığımızda da bu kez Kanat Atkaya köşesini tamamen İyileştiren Şarkılara ayırıp, “Şifa niyetine Amy dinlenir mi?” başlığıyla soruyordu.
Her defasında kendi çapımda avukatlığını yapıyordum ben de. Hayatı dağınık ve başı beladan kurtulmayan biri olarak, değişmeye cesaretlendirilmesi gerekiyordu belli ki koca bir dünya ona inanmak yerine onu hep yargılıyordu. Bu yüzden ben onu hep hüzünlenerek hatırlıyor olacağım. Menajerlerinin de Sırbistan konserine onu zorbalıkla çıkardıklarını düşünüyorum. Acaba o konserde Arenayı doldurmuş ve Romalı vahşiler gibi onu yuhalayanlar nasıl hissediyor şimdi? Merak ediyorum. Alt tarafı konseri iptal oldu diye bizim İstanbul’da da biletlerinin parasını geri alacaklar diye incileri dökülmüş gibi davrananlar da rahat mı acaba? Ölümünün hemen arkasından bence acilen kendini yok etmesi gereken ve ancak 5 yaş gruplarına hitap edebilecek şarkılar söyleyen ve ahkam kesen hatta bet sesine rağmen şarkıcı geçinen birileri de nasıl rahat uyuyor? Yine hayret ediyorum. Üstelik babasının açıklamalarıyla ölmeden önceki Cuma doktoruyla görüştüğünü, madde ve alkol bağımlılığından kurtulmak için çabaladığını da biliyorduk. Ama nihayet 27 kulübüne katıldı, tıpkı Jimi Hendrix, Janis Joplin gibi… Herkes, sonu belliydi diye konuştu arkasından ama alkolü aniden bıraktığı için alkol yoksunluğundan öldüğünü öğrendiklerinde vicdanları nasıl hissetti? yine merak ediyorum… Amy Winehouse hakkında Lady Gaga’nın söylediği gibi bence süperstarları öldürüyoruz. Michael Jackson gibi, Amy Winehouse gibi çok yırtık olmayan, kendi dünyasında yaşayan çok özel yetenekleri yargılamaya ve harcamaya bayılıyoruz. Sonra da piranhalar gibi şarkılarına üşüşüyoruz. Nitekim Amy Winehouse’un en meşhur albümü “Back to Black” ölümünden hemen sonra yeniden İngiltere 1 numarası oldu ve Amerika’da da dijital satışlarda 1 numaraya yükseldi… Oysa ki bir şiirde geçtiği gibi “Gitti giden, gitti giden…” Sesiyle iyileştiren, sahici duygular veren kırılgan bir genç kadın sessizce çekip gitti…
Cenk Erdem