Libido’su Düşmüş Moda’nın
“Heyecanımı mı yitirdim” acaba diye düşünüyorum. Vitrinler hiç ilgimi çekmiyor, tek düze kalınmışlığın dışında bir renk, bir enerji yok, gıdıklamıyor hiç içimi.
Tasarımcı arkadaşlarımın sesi soluğu çıkmıyor, hiçbir etkinlik de yok onların podyumlarında.
Her biri düşmüş düğün ve mezuniyet telaşına. Kapanmışlar atölyelerine, arka arkaya gelen müşterileri ile ilgileniyorlar.
Sokaklar ne kalabalık ne boş, ilginç bir yalın hale bürünmüş kaldırımlar. Ne renkli ayakkabılarını görüyorum o güzel kadınların, ne uçuşan eteklerini, çiçekli elbiselerini ne de kendilerini.
Şaşırttığı kadar da ilginç geliyor işin açıkçası.
Nerede İstanbul’un insanı tahrik eden enerjisi? Bu yaz libido’su düşmüş moda’nın besbelli, bununla birlikte de kadınların zaten olmayan enerjileri.
Ne Madonna’dan etkilenmişler bitmeyen enerjisiyle, ne detoks’lar umurunda, ne de ikoncanların üstlerine geçirdikleri tasarımları…
Herkes kendi aleminde, ayrı bir telden çalıyor sazını. Tüm bunlara rağmen benim hala umudum var; yaz ile birlikte kış uykusundan uyanacak enerji dolu kadınlar ve harekete geçecekler, kaldırımların tozunu yutturmak, moda’yı diriltmek adına. Belki de yeni aşklar filizlenir bu şehrin meydanlarında…
NİŞANTAŞI’NDA MUDO CONCEPT VAR (MIŞ)!..
Diyeceksiniz ki şimdi, Mudo / Mudo Concept mağazasının olmadığı semt mi var, haklısınız ben de sizin gibi düşünüyorum. Hangi alışveriş merkezine gitsem, hangi semte uğrasam en dikkat çekici ve büyük mağazalar genellikle Mudo mağazalarıdır. Üstelik reklama pek bütçe ayırmadığını düşünürsek şaşırtıcı derecede bilinirliği vardır Türk tüketicisi tarafından Mudo’nun. Ama bu kez çok şaşırdığım ve hemen hemen hiç rastlamadığım bir durumla karşılaştım. Geçenlerde yakın arkadaşlarımdan Siren ERTAN ile bir aradaydık, bir vakıf yararına düzenlenecek gecede dekorasyonunu üstlendiği üç masası olduğunu ve masa süslemeleri için Mudo Concept ürünlerini kullanmayı düşündüğünü söyledi. Tam ürünleri seçmek üzere Maslak Mudo Concept’e doğru yola koyulmak üzereydik ki Mudo yetkilisinden gelen bir telefonla çok şaşırdık çünkü telefonun diğer ucundaki Mudo yetkilisi Siren’e ürünleri seçmek için Maslak mağazasına kadar yorulmak yerine Nişantaşı Concept mağazadan da dilediği ürünü seçebileceği bilgisini verdi. Yaşadığımız bu kısa şaşkınlıkla birlikte Nişantaşı’nın tek büyük alışveriş merkezi olan City’s’in arka giriş kapısının karşısında yer alan Mudo Concept’te aldık soluğu. Ve tam anlamıyla asıl şaşkınlığımız mağazadan içeri girmemiz ile birlikte başladı çünkü bugüne dek gördüğümüz belki de en güzel Mudo Concept mağazası tam yanı başımızda yer alıyordu ve biz yapılmış hatta belki de yapılmamış bir PR eksikliğinden ötürü bu mağazayı bilmiyorduk. Ben de bunun üzerine geçenlerde markanın PR yöneticisini arayarak yaşadığımız şaşkınlığı anlattım, gerçi hoş kendisi pek konunun üzerinde durmamış ve tam aksine herkesin bilgisinin olduğunu söylemiş olsa da ben bu yazıyı okuduktan sonra çok kişinin sergi gezer gibi gizli köşede saklı kalmış mağazayı ziyaret edeceğini düşünüyorum.
YOLU TAKSİM’E DÜŞENLER; “X-LARGE” EĞLENİN!
Son günlerde genellikle kişilerin dilinde olan mekanlardan biri X-Large, mekan her ne kadar Gay Kulüp olarak anılsa da hafta içi straight olarak hizmet veriyor. Hepsinden öte çevreler tarafından en çok eleştirilen kısım ise köklü bir tarihe sahip olan mekanın bir dönem sinema olarak kullanıldığı ve Atatürk’ün en çok sevdiği sinema oluşu ve bununla birlikte de günümüzde neden bu tür bir eğlence anlayışına hizmet veriyor oluşu. Basında çokça yazıldı çizildi, en doğrusu taş yerinde ağırdır diyerek kulüp hakkında izlenim sahibi olmak adına mekanın genel müdürü Ayhan ÜSTÜN’ün davetiyle kendimi bir cumartesi gecesi X-Large’de buldum. Açıkça söylemem gerekirse yenilenen dekorasyonu ile çokta ferah bir hal almış eski El-Hamra restaurant. Akşam saat ondan sonra kapılarını açan mekan gece yarısı üst katta yer alan locaları da dahil olmakla birlikte tam anlamıyla hınca hınç doluyor. Edindiğim izlenim doğrultusunda bu kalabalığın en önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz Dj Serhan’ın parmaklarının ucunda. Yeni açılan bir mekan, üstelikte bir gay kulüp için bunu söylüyor olmam belki fazla iddialı olacak ancak bugüne dek en güzel müzik performansı sergileyen mekanlar listesine çoktan girmeyi hak ediyor. İkinci kez bir gay kulübüne gidiyor olmanın verdiği çekingenlikle içeride kimsenin kimseyi rahatsız etmeyecek derecede kendi halinde olması da açıkçası benim verdiğim artı puanlardan. Belki de bundaki asıl sebep sahnede dans eden düzgün fizikli erkek dansçılardan gözlerini alamıyor olmaları olabilir beylerin. Gerçi ben bu çekingenlikle birlikte etrafı incelerken gözüme takılanlar arasında, Celal – Şebnem ÇAPA, Murat-Arzu ATABARUT, Sinan HOTİÇ, Onur BAŞTÜRK gibi isimler var. Mekanın genel müdürü Ayhan ÜSTÜN’ün söylediğine göre sanat ve cemiyet dünyasının birçok ünlü ismi müdavimler arasında yerlerini zaten almış durumdalar. Marjinal bir eğlence mekanı arıyorsanız son zamanların en iddialı kulüplerinden X-Large’ yi gidip görmenizi tavsiye ediyorum.
ALAÇATI’DA HARİKA BİR MEKAN, EL BESO…
Muhtemelen köklerim Ege kıyılarına dayandığındandır Alaçatı’nın dar Arnavut kaldırımlı sokaklarına duyduğum hayranlık, kerpiç köy evlerinde yaşayanlara karşı beslediğim kıskançlık, Ege’nin karşı kıyısında yer alan Santorini’ye duyduğum aşk. Mario Frangoulis’in eşsiz yorumu, begonvillerin ve sardunyaların renkleri, damla sakızlı Türk kahvesi, her biri hedonist olmamda bir hayli etkili. Bu özel zevklerime bir de mutfak kültürü eklendiğinde değmeyin keyfime. Karşı koyamadığım kötü huylarımdandır Ege ve Akdeniz mutfağına olan zaafım, asla hayır diyemem zeytinyağlılarına, makarnalarına, Akdeniz salatasına, pizzalarına. Tüm bu hayranlıklarım arasına bir yenisi daha eklendi ki her şey bir parti mailiyle başladı, öğrendim ki birkaç gün önce yepyeni bir mekanın açılışına ev sahipliği yapmış Alaçatı sokakları, işletmeciliğini Adnan ve Indhira TAŞPINAR çiftinin yaptığı “El Beso” adındaki yeni mekanları haziran ayının son cumartesi günü cemiyet dünyasından birçok konuğa ev sahipliği yapacakları bir parti ile hizmet vermeye başlayacak. Ben de ilk fırsatta çaldım kapılarını Alaçatı’da TAŞPINAR çiftinin. Restaurantlarını en kısa sürede hizmete açmanın verdiği telaş içindeydiler, tüm bu yoğunluklarına rağmen sıcakkanlı tavırlarıyla son derece ilgili olduklarını mutlaka ki belirtmeliyim. Tek kat olarak düzenledikleri restaurantlarında en güzel ve dikkat çeken detay içeriye girdiğiniz anda kendinizi Yunanistan’ın koşulsuz en çekici lokasyonlarından Mykonos ve Santorini’de gibi hissediyor oluşunuz. Dekorasyon detayında bu etkiyi yaratmak özel amaçlarından biriymiş söylediğine göre Indhira’nın, çok da başarılı olduklarını söylemeliyim. Duvarlarda Hollywood karelerinden çıkmış aktör ve aktristlerin harika pozları sergileniyor. Sokağa bakan tüm pencerelerde ise rengarenk sardunyalar saksılardaki egemenliklerini hükmetmiş durumdalar. Farklı bir enerjisi var buranın, beyazın verdiği ferahlık ahşabın dokusuyla bütünlük içinde, çalan lounge, house ve akdeniz müzikleri ise tam bir huzur yolculuğuna davet ediyor insanı. Menüye göz attığımda ise bir hayli çeşidin var olduğu aşikar, öyle ki benim gibi Ege ve Akdeniz mutfağını sevenler için zorlanacakları kesin. Salatalar, makarnalar, pizzalar, tavuk ve et çeşitleri seçim yapmanız konusunda size zorluk çıkaracak. Bununla birlikte içeceklere göz attığımda ise şarap çeşitliliği de gözden kaçmıyor, yerli ve yabancı birçok alternatifin sunulduğu El Beso’da öyle zannediyorum ki şarabınızı yudumlarken kendinizden geçeceksiniz. Ve cumartesi gecesini sabırsızlıkla bekliyorum, çünkü biz şimdiden Eda ile ( TAŞPINAR ) sabahın ilk ışıklarına kadar dans etmenin programını yaptık bile.
VE KOCA BİR DÖNEM KAPANDI; MICHAEL JACKSON…
Güzel bir tatil gününün gecesinde odama kapanmış bilgisayarım kucağımda çalışırken gözüm bir an televizyona takıldı, kendi kendime anlam kargaşası yaşadım, ya yanlış okuyordum ya da hiç düşünmek istemeyeceğim bir gerçek duruyordu beyaz camda; gelmiş geçmiş dünya müzik tarihinin en fenomen adamının öldüğünü son dakika haber olarak geçiyordu kanallar, belki bir yanlış anlaşılma vardır, bir aksaklık vardır diye hemen New York’ta yaşayan arkadaşım Emre ERTÜRK’e sordum, “nedir durum” diye ve maalesef acı gerçek öldüğü haberinin kesin olduğuydu Emre’nin de bana aktardığıyla. Bir an için durup geçmişe göz gezdirdim, herkes gibi benimde şarkıları ile bu günlere geldiğim, her ilkiyle olay yaratan, kitleleri ve dünya müzik tarihinin değişiminde çok büyük rol oynayan, duvarlarında, defterlerinde, dolap kapaklarında, albüm raflarında, müzik çalarlarımızda, kısacası var olduğu günden bugüne dek her daim tüm yapıtları ve müzik adına yaptıklarıyla, yaşamlarımızın çokça kısmındaydı Michael JACKSON, ve o bu beklenmedik ani ölümüyle koskoca bir dönemi kapattı istemeyerekte olsa. Ve şimdi bize kalansa bir diğer dünya starı, o da MADONNA…
Sağlıkla birlikte huzurlu bir tatil geçirmeniz dileklerimle.
Özgür METE