Las Vegas&Key West
Bu yazımda sizlere, Amerika seyahatimin ikinci bölümünde tekrar gittiğim Las Vegas ve ilk defa ziyaret ettiğim Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Kuzey
Amerika kıtasının en güney kısmı olan Key West’ten bahsedeceğim…
Arkadaşım Burak daha önce Las Vegas’a gitmediği için, üç günlük bir gezi ayarladık. Las Vegas’ı çok sevdiğim için tekrar tekrar gitmekten hiç sıkılmadığım bir yer. Bu sefer Excalibur isimli oteli seçtik. Bu otelin konsepti; orta çağ şatosu. Otel tam Las Vegas Bulvarı’nın (Strip) üstünde çok iyi lokasyonda. Çok yeni bir otel olmamasına karşın, odalar gayet rahat ve konforlu. Aynı zamanda çok hesaplı. Geçen gittiğimde yeni açılmış Wynn’de kalmıştım. Tamam, yeni ve çok güzel bir oteldi. Ama Las Vegas’ta otel odasında o kadar az zaman harcıyorsunuz ki, böyle bir otelde de rahatlıkla kalabilirsiniz.
Bu seferki gidişimde alışverişe kendimi kaptırmadım, o yüzden arkadaşım Burak’la otelleri gezdik. Gördüğüm kadarıyla yeni oteller hızla yapılıyor Strip’in üzerinde. Bunlardan birisi bu ay açılacak olan dünyaca ünlü Mandarin Oriental. Tam önünde büyükçe bir Tiffany&Co ve 3 Aralık’ta açılmış bir Louis Vuitton var… Alışveriş tutkunlarına müjde…
Üç gün boyunca, üç tane şova gittik. Üç şovda harikaydı. İlk gece Wynn Otel’deki Le Reve adlı gösteriye gittik. Şov, tümüyle bir havuzda geçiyor ve oradaki akrobasiyi seyretmek çok güzel ve şaşırtıcı. Las Vegas’taki tüm şovlar çok etkileyici. Zaten dünyanın en iyi şovları burada. Ama ben zamanınız kısıtlıysa Bellagio’daki Cirque Du Soleil in o şovuna gitmenizi daha çok tavsiye ederim. Ama bu zevk meselesi, bir arkadaşım da Le Reve’yi daha çok beğendi. Vaktiniz varsa ikisine de gidin… Benim ikinci gittiğim Cirque Du Soleil’in Mystere Show’uydu. Bu şov da tipik bir Cirque Du Soleil (CDS) şovu. Genellikle bu şovlarda güçlü bir akrobasi, müzik ve çok güzel bir atmosferle sizi başka bir dünyaya götürüyor. Üçüncü şov ise MGM Grand Oteli’nde ki, yine CDS’ye ait KA’ydı. Bu şov da inanılmaz. Seksen dansçı yerçekimine meydan okuyarak doksan derece olan sahnede harika bir şov sunuyorlar. Mutlaka görülmesi gerekiyor. Hani derler ya bunlar anlatılmaz, yaşanır diye. İşte KA öyle bir şov. İnternette şovdan parçalar görebilir ve ne kadar inanılmaz olduğunu kısa da olsa anlayabilirsiniz. Tabi hazır MGM’e gitmişken şovdan önce Triple A’nın üç elmas vererek onayladığı dünyaca ünlü şefin Wolfgang Puck’un meşhur restoranı Bar & Grill’e mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Gerçekten Las Vegas’a giderseniz bu şovlara gitmeden gelmeyin. Çok şey kaybedersiniz…
Kahvaltılarımızı genelde Paris Oteli’nin önündeki klasik Fransız Bistrosu Mon Ami Gami’de yaptık. Bu şık restoran bence Strip üzerindeki en iyi açık hava terasına sahip yer. Artı yemekleri de oldukça iyi.
Genel olarak Las Vegas’ı geçen yazımda yazdığım için, bu sefer yeni yerleri yazmak istiyorum. Pazar günü, gece kulübü olarak ününü duyduğumuz Wynn in yanındaki kardeş oteli Encore’daki ünlü gece kulübü XS’e gittik. Bu gece kulübü benim gittiğim en güzel gece kulüplerinden birisi. Gece kulübü insan bedeninin seksi kıvrımlarından esinlenerek yapılmış. Harika bir müzik, hemen otelin havuzun yanında, isteyen insanlar havuzun yanındaki bardan içkisini alıyor ve içerdeki o hızlı tempodan biraz koparak dinleniyor. XS gece kulübünün en ünlü kokteyli “Ono”. Dom Perignon Enotheque şampanya ile Louis VIII de Remy Martin Black Pearl konyak ile yapılan bu kokteylin fiyatı 10.000 USD. Hediye olarak da erkek için gümüş XS yazan gömlek düğmeleri ve bayan arkadaşı için 18k beyaz altın XS yazan kolye veriyorlar… Bu kokteyli içmeseniz de Las Vegas’a gelip bu gece kulübünü görmezseniz çok şey kaybedersiniz.
Las Vegas gezimizden sonraki hafta da, arkadaşım Burak’ın tatil günlerinde Key West’e gitmeye karar verdik. Key West Amerika kıtasının en güneyi. Miami’den Key West’e giderken yol bir harika. Key dedikleri küçük adacıkları denizin üzerinden otobanla bağlamışlar. Sanki denizin üzerinde gidiyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Üç bucuk saatlik bu güzel yolculuktan sonra Key West’e vardık. Key West’in ana caddesi Duval Street. Bizde çok güzel bir Guest House’da kaldık. Bu arada bahsetmem lazım, Key West’te tarihi evler çok güzel korunmuş ve çoğu turizmin gelişmesiyle otellere çevrilmiş. Bunlara da Guest House deniliyor. Bizde bu guest house lardan Douglas House’ta kaldık. Kaldığımız oda yani ev, küçük bir villa şeklindeydi. Asma katlı, iki odalı, mutfaklı minik evin kocaman da bir terası vardı. Yerleşir yerleşmez kendimizi plaja attık. Gittiğimiz bu plaj, Key West’in en popüler plajı olan Fort Zachary Taylor. Burası bir park aslında ve Florida bir eyalet olduktan hemen sonra yapılan ve yapımı beş yıl sürüp 1850’de biten ve Florida tarihine tanıklık eden bir kale var. İsmini eski Amerikan başkanından alıyor. Ufak tefek yemekler alacağınız bir snack barı var. Şezlong ve şemsiye de kiralayabiliyorsunuz burada. Key West’te yapılması gereken ve buranın en ünlü olaylarından güneşi batırmak için Westin Oteli’nin önüne gittik. Tabi bütün turistler Amerika kıtasının en güneyindeki harika güneşin batısını seyretmek için toplanmışlar. Tabi etraf panayır yeri gibi, bir sürü şov yapan insanların çevresine toplanmış turistler. Ve en önemli an gelince herkes günesin batısına fokuslanıyor. Gerçekten çok güzel bir şekilde batıyor. Yemeğe oranın ünlü ve popüler restoranlarından Louie’s Backyard’a gittik. Deniz kenarında olan bu restoranda arkadaşım kendisine gelen etten memnun kalmadı. Restoran müdürü de kaba bir tavır sergileyince, buradan memnun kalmadan ayrıldık. Geceleri ise Duval Caddesi ve çevresi çok hareketli. Genelde barlarda karoke çok popüler. Burası “gay friendly” bir yer. O yüzden birçok eşcinsel buraya yerleşmiş. Onların bayrağı olan gökkuşağını her yerde görebilirsiniz. İkinci gece balık yemek istediğimiz için, otelden restoran seçimi için yardım aldık. Bize 7 Fish restoranı tavsiye ettiler. Küçük bir restoran ama yemekler gayet lezzetliydi. Zaten menü çok ufak ve garsonlar sizi yönlendiriyorlar. İki günlük bu güzel yolculuktan sonra tekrar o güzel yoldan Miami’ye geri döndük. Eğer Miami deyseniz, iki, üç günlük bir kaçamak yapmak isterseniz Key West çok güzel bir alternatif…
Bir yıl daha geride kaldı. Bu yeni senede umarım hepimiz birçok güzel seyahate çıkar ve 2010 u harika anılarla doldururuz.
Herkese iyi ve mutlu seneler…
Mutlu
Yazınızı okudum, teşekkür etmek istedim fakat adınızı göremedim sonunda. Gezi keyfiniz ile benim gezme keyfim çok benzer , bundan sonra takip edeceğim sizi, teşekkürler.
yasemin
Mrb, almanya(münih) üzerine yazınızı okudum . Çok hoşuma gitti. Şu sıralarda 11 öğrenci 2 öğretmen bir almanya turu planlamaya çalışıyoruz ancak nereden başlayacağımızı ve nasıl bir rota çizeceğimizi bilmiyoruz. Çocukların yaşları 14-16 arası hem ucuz olmalı hem güvenli hem de güzel geçmeli.. eğer bana yazarsanız size soracakları olacak ilgilenirseniz çok sevinirim
saygılarımla..yasemin