LAS VEGAS – Günah Şehri
Yazımın ikinci bölümüne ara vermeden geçiyorum. Umarım birinci kısım beğenilmiştir ve verdiğim bilgiler işinize yarar… Bu bölümde Las Vegas izlenimlerini anlatmaya çalışacağım…
New York’tan direk uçuşla beş buçuk saat süren bir yolculuktan sonra Las Vegas’a indik. Las Vegas’a bu benim üçüncü gelişim. Her seferinde daha da gelişiyor. Zaten Amerika içinde ev fiyatlarının en çok prim yaptığı şehir burası. Yeni oteller yapılıyor, eski oteller yıkılıp daha modern yenisi ile değiştiriliyor. Yani devamlı bir değişim içinde. Nasıl olmasın ki? Her daim turist ve para akıyor. Las Vegas’a gitmeyeniniz varsa, gerçekten çok tavsiye ederim. Çünkü bir turistin istediği her şey var burada. Yaz ayları hariç hava çok güzel. Çöl ikliminden dolayı, yağmur çok az, güneşli günler sizi bekliyor.
Hiç Uyumayan Şehir
Özellikle NY’taki soğuktan ve kargaşadan sonra LV’ta kendimi çok iyi hissettim. Bu şehirde yapılacak o kadar çok şey var ki, hiçbir dakikanızda sıkılmanıza imkan yok. Bence alışverişin en güzeli burada… En iyi restoranlar, en iyi şovlar, en ünlü şarkıcıların konserleri, en güzel gece kulüpleri, en büyük kumarhaneler, en iyi oteller hepsi burada! Bir insan daha ne isteyebilir? Bence, esas hiç uyumayan şehir burası!
Dünyadaki İlklerin Oteli
Bu kez en yeni ve en popüler LV oteli olan WYNN’de kaldım. Özellikle bu oteli görmeyi ve burada kalmayı çok istiyordum. Odalar gerçekten çok büyük ve güzel tasarlanmış. Kumarhanesi AAA in 4 Diamonds Ödülü almış tek kumarhane. Artı; otelin içindeki Ferrari galerisi, dünyada en çok Ferrari satan bayimiş! Ve yine dünyadaki ilklerden birisi olan ilk ve tek Rolex mağazası da burada.
Alışveriş Sevenler, Dikkat!
Ve en önemlisi, otelin tam karşısında çok güzel bir alışveriş merkezi var. Ben üç günde çıkabildim bu alışveriş cennetinden. Otele yakın olması çok büyük bir avantaj tabi. Bu alışveriş merkezinin ismi FASHION SHOW MALL. (www.thefashionshow.com) Buranın büyük avantajı, içindeki büyük mağazaları: Macy’s, Saks Fifth Av, Neiman Marcus ve Dillard’s hepsi bir arada. Ayrıca bağımsız mağazalarda da bir sürü marka ve çeşidi buluyorsunuz. Alışveriş sevenler için hem çok güzel hem de çok tehlikeli bir yer. Bütün gününüz burada da geçebilir. O yüzden alışverişi en azından sabah yapıp öğleden sonranızı gezilecek yerlere ayırmakta fayda var.
Celine Dion, Elton John Konser Veriyor
İlk gecem için, görmeyi çok istediğim CIRQUE DU SOLEIL’in “O” isimli şovuna yaklaşık bir ay önce bilet almıştım. Bu şovlar dünyaca ünlü şovlar. Mutlaka çok önceden biletinizi almanız lazım yoksa karaborsaya düşüyor. Las Vegas’ta bu grubun beş tane şovu var. Ama ben en ünlüsü olan Bellagio Oteli’ndeki “O”da karar kıldım. Gerçekten olağanüstü bir şov… Anlatmak zor, yaşamak lazım derler ya işte bu şov öyle bir şey. Şov, havuzda geçiyor ve gerçekten ağzınız açık kalıyor. Sahnedeki koca havuz bir anda hidrolik olarak kalkıyor ve bir anda havuz kaybolabiliyor, tabii ki bu havuz şovunda akrobatları izlemek muhteşem! Biz en önden seyrettik, biraz su sıçradı ama feda olsun. Bir dahaki sefere kesinlikle öbür Cirque du Soleil şovlarına bilet alacağım. Biletlerinizi www.cirquedusoleil.com veya www.ticketmaster.com’dan alabilirsiniz. Ticketmaster.com’dan bir sürü etkinlik hakkında bilgi sahibi olabilir ve bilet alabilirsiniz üstelik sadece Las Vegas için değil, New York ve başka şehirler için de alabilirsiniz. Bizim bildiğimiz biletix.com da zaten bu firmaya ait. Aslında benim gittiğim zaman biraz şanssız bir dönemdi. Çünkü LV’ta sürekli dünyaca ünlü şarkıcıların konserleri olurdu. Özellikle bu aralar Celine Dion ve Elton John en ünlülerinden. Ama ne şanssızlık ki, ikisinin de konseri yoktu benim gittiğim zaman. Eğer zamanınızı kendiniz ayarlıyorsanız, ticketmaster’dan konser tarihlerini öğrenip, ona göre giderseniz çok şey kazanırsınız. Yine kaldığım otelin REVE adlı havuz şovu da bu zamanda sanırım turneye çıkmış. Ne yazık ki bir dahaki sefere… Gitmek için bir neden daha oldu.
Bu arada şovdan önce fazla vaktimiz olmadığı için Bellagio Oteli’nin Cafe Bellagio’sunda bir şeyler atıştırdık. Ama tabii ki daha önce de söylediğim gibi LV gurme restoranlar bakımından çok zengin.
Otellerin Önünde Birbirinden İlginç Şovlar
İkinci günüm tabii ki kahvaltı sonrası alışverişle başladı. Ama öğleden sonramı Strip’te (Las Vegas Boulevard) gezmeye ayırdım. Her otelin teması farklı olduğundan müşteri çekmek için otellerin içinde ve dışında şovlar oluyor. Bunların en ünlüleri, BELLAGIO OTELİ’nin önünde bulunan muhteşem büyüklükteki havuzda yapılan ışık ve fıskiye şovu. Saat başı tekrarlanıyor, gerçekten görmeye değer. Bir başka şov ise TREASURE ISLAND OTELİ’nin önünde korsanlar savaşının gösterildiği bir şov. Gayet gerçekçi olan şovda koca bir korsan gemisinden savaş görüntüleri var… İnsanlar ölüyor, havuza düşüyor ve kılıç dövüşlerini ustalıkla gösteriyorlar. En sonunda koca korsan gemisi top atışlarınadayanamayarak batıyor. Bu da çok hoş, izlemeye değer!
Oteli Gondolla Gezin
Elbette VENETIAN OTELİ de ayrı güzel… Otelin dışından başlayarak Venedik gondollarıyla içindeki Grand Canal Shops’larına kadar gitme lüksüne sahip oluyorsunuz. Venetian’in gondolla girdiğiniz bölümünde şık restoranlar ve mağazalar var. Ortam o kadar hoş ki tavanda yaptıkları ışık oyunuyla kendinizi dışarıda, açık havada otur gibi hissediyorsunuz. Hava bir kararıyor, bir gündüz oluyor. Öyle ki restoranların bahçesinde oturmak istiyorsunuz. Tabii dışarıda 14.yüzyılda geçen bir aryayı seyretme imkanınız da var. Böyle bir ortamda, Amerika’nın en ünlü aşçılarından Wolfgang Puck’ın San Fransisco’da ödüller almış olan restoranı POSTRIO’yu seçtik. Akşam ise otelimizin yine AAA in 4 Diamonds ödüllü restoranı olan BARTOLOTTA isimli deniz mahsulleri restoranına gittik. Restoranın atmosferi çok hoş ama yediğimiz balık, Türkiye’de yediğimiz balıktan sonra bizi fazla tatmin etmedi. Galiba bu tip yerlerde, et restoranlarını seçmek daha akıllıca… Ardından şansımızı otelimizin kumarhanesinde denemeye karar verdik. Pek kumar filan oynayan bir insan olmadığım için limitli olarak ve sırf zevk olsun diye oynayanlardanımdır. O gece black jack oynadım ve geceyi hafif kayıpla kapatmış olsam da ortamın güzelliğinin verdiği teselliyle odama mutlu gittim.
En Bilindik, CAESARS’tır
Ertesi gün yine yoğun bir gün bizi bekliyordu. Gündüz CAESARS OTELİ’nin dünyaca ünlü Caesars Forum adlı alışveriş merkezine gittik. Benim LV’ta en beğendiğim ve en bilinen otellerden biridir, Caesars. Atmosferi çok hoş… Artı; alışveriş merkezi de gerçekten çok şık… Burada aradığınız her türlü markayı bulabiliyorsunuz. (http://www.harrahs.com/casinos/caesars-palace) Öğle yemeğimizi alışverişten sonra yine otelin içinde bulunan ve yine Amerika’nın en ünlü ve yaygın restoranlarından CHEESE CAKE FACTORY’de yedik. Burası tipik bir Amerikan mutfağı… Ne isterseniz bulabiliyorsunuz, ama tabii ki buranın cheese cake’leri çok meşhur. Bu kadar çok çeşidin arasından ben yine de kiloma dikkat etmek istediğim için tatlandırıcı ile yapılmış olanı yedim. Gerçekten buradaki cheese cake’in tadına başka bir yerde rastlamadım. Mutlaka tatmanızı tavsiye ederim. Kumarhanenin içinde Celine Dion’a ait bir mağaza var. Buranın gelirleri hayır için kullanılıyor. Celine Dion yıllardır Caesars Palace’ta konser veriyor, duyduğum kadarıyla bu sene kontratı bitiyormuş. Gitmek isteyenlerin dikkatine!
Paris Hilton’un Favorisi
Akşam ise benim New York’ta da çok sevdiğim TAO’ya gittik… Venetian Oteli’nde açılmış olan restoranın, gece kulübü ve kendine ait bir havuzu bulunuyor. Burası ünlülerin mekanı. Şehre gelen birçok ünlü insanı ağırlıyor. Özellikle Paris Hilton’un favori mekanlarından. Yılbaşında ise Mariah Carey burada sahne aldı. Yine Amerika’da çok moda olan Asya füzyon yemekleri var. Yanız NY’taki hava yok. Burası daha ufak, mekanın ufaklığı menüyü de etkilemiş olacak ki, NY’taki mönünün yerine daha limitli bir mönü var. Yine de yemekler lezzetli. Büyük bir Buda heykelinin altında yemeğimizi yedikten sonra tekrar şansımızı denemek üzere Bellagio Oteli’ne geçtik. Benim LV’ta en beğendiğim otel burası. Buranın atmosferi çok güzel… Başkaları da benim gibi düşünüyor olsa gerek, en çok insan çeken yer burası. Her zaman çok kalabalık… Kumarhanesi de çok güzel. Burada şansım dönüyor ve Wynn’de kaybettiğimden daha fazla kazanarak, hemen oteldeki lounge barlardan CARAMEL’e giderek kutlamaya geçiyoruz. Ne yazık ki çok güzel bir gece kulübü olan THE BANK hafta içi olduğundan kapalıydı. Ben daha önceki seyahatimde gitmiştim, içerisi çok güzel… Ama Amerikalılar’ın çok sevdiği hip hop müzik tarzına ben dayanamıyorum. O gece de etrafın güzelliğine rağmen fazla kalamamıştım. Caramel’den sonra Tao’nun gece kulübüne geçtik. Burası çok büyük bir gece kulübü değil, lounge tarzı. Ama hiç değilse hip hop çalmıyor… Geceye burada noktayı koyarak, otelime döndüm.
Amerika’nın En Yüksek Kulesinde “Roller Coaster”
Son günümüzde değişiklik yaparak STRATOSPHERE’e gittik. Bu otelin kulesi sadece Las Vegas’ın değil, Amerika’nın da en yüksek kulesi. (350m) En tepeden, LV’ın manzarası harika! Ve burada akıllara durgunluk verecek üç tane roller coaster var. Bir tanesi Free Fall dedikleri serbest düşüş, bir tanesi salıncak, diğeri de ufak bir tren… Sanki 350 metreden düşüyormuşsunuz hissi veriyor. Ben korkudan sadece yapanları seyrettim. Yüzlerindeki ifade gerçekten çok keyifliydi. Bu güzel manzaradan sonra, kendimizi NEW YORK NEW YORK OTELİ’ne attık. 50 metrelik roller coasterlardan korkmuştuk ama buradaki 75 metrelik roller coaster tam dişimize göreydi. Gerçekten buna binmenizi tavsiye ederim. Çok eğlenceli! Buradan sonra korkumuzu atmak, PARİS OTELİ’nin Eiffel Tower Restaurant’ına gidip bir şeyler içtik. Burası da şık bir Fransız restoranı… (www.harrahs.com/casinos/paris-las-vegas/restaurants-dining/eiffel-tower-restaurant-detail.html) Buradaki Eiffel Kulesi’ne de çıkıp, etrafı görebilirsiniz. Kulenin yüksekliği 150 metre. Tabii ki Stratosphere’den sonra fazla bir heyecanı olmaz…
Ve son akşamımızda ise NY’ta da gittiğimiz SMITH&WOLENSKY’in LV şubesine bir kere daha gidip, enfes etlerinden tatmadan buradan ayrılmak istemedik. Akşam yemekten sonra ise, ünlü Broadway şovlarından Andrew Lloyd Webber’in “Phantom Of The Opea”sına bilet aldık. (www.phantomlasvegas.com ) Bu şov, Venetian Oteli’nde gösterimde…
Gösteri sonrası otelimize giderek eşyalarımızı aldık ve LV’ın tadı damağımızda kalarak Miami’ye gitmek için hava alanına doğru yola çıktık… Ama şu kesin; bir dahaki Amerika gezime LV’ı tekrar ekleyeceğim.
Bu Kadar Yaklaşınca GRAND CANYON’a da Gidilir
Bir tavsiyem daha var. Hazır Las Vegas’a gelmişken bir ya da iki günlük GRAND CANYON turuna katılmalarını öneririm. 2004’te inşa edilmiş ve 1220 metre yükseklikte, 8 şiddetindeki bir depreme dayanaklı, kalın camdan yapılmış “U” şeklindeki bir köprüde yürüyerek kendinizi uçuyormuş hissedebilirisiniz. Kaldığınız otellerde conciergelerden bu tur hakkında bilgi alabilirsiniz. Ben yine de size yararlı olacak iki linki vermek istiyorum.(www.looktours.com) ve (www.tours4fun.com)
Şimdi, yazımın sonunda tekrar LV anılarımı hatırladım ve yüzüme bir tebessüm yayıldı. Umarım verdiğim bilgiler size yardımcı olur ve siz de güzel anılarla birleştirip harika bir seyahat yaparsınız bu güzel şehre! Hepinize keyifli günler ve bol seyahatler dilerim…