Komşunun Bahçesi Daha Mı Güzel?
Türk erkeklerinin yabancı kadın beğenisi uzun senelerdir herkesçe bilinir… Ve de çok eskiye dayanır, Osmanlı tarihindeki padişahlara bakınca 477 yıl boyunca her birinin annesinin de gözdelerinin de yabancı kadınlar olduğunu görüyoruz.
Yabancı kadınlar deyince de genelde Rusya veya Balkan ülkelerden gelen kadınlar gelir akla, halbuki bu bölgelerle kısıtlamalı. Türk erkeğinin yabancı eş seçimini, elbette Rus, Ukraynalı daha çok duyduğumuz milletler, ama özellikle sosyoekonomik durumu biraz daha yüksek kesimlerde, İspanyol, Yunan, hatta Koreli vs. birçok milletten yabancı eş seçimi yapanlarla karşılaşabiliyoruz, üniversite eğitimi dışarıda olunca ya da iş hayatının bir dönemi, bunlar çok normal şeyler tabii…
Ama başka bir genelleme ise sadece erkeklerin yabancı kızlara baktığını zannetmek. Türk kadınlarının da eskiye nazaran daha çok yabancı partner seçimine yöneldiklerini görebiliyoruz. İtalyan erkekleri olsun, Fransız veya Amerikalı artık Türk kadınlarının yanında da yabancı erkekler görmeye başladık, üstelik bu ilişkileri evlilik boyutuna taşıyanlar da çok.
Ben aslında bir yabancıyla birlikte olanlardan çok bir yabancıyla birlikte olmak isteyenlere dikkat çekmek istiyorum. Bir yabancıyla olmakta hiçbir sakınca yok bence, ortada aşk, sevgi, ortak birtakım değerler varsa, ha aynı ha ayrı milletten ne fark eder; beni biraz daha düşündüren bir yabancıyla olmak isteyenler, olanlar değil. Birçok erkekten duymaya alışığız zaten, “Abi evleneceksen yabancı kızla evleneceksin, hem bebek gibi güzeller, makyajsız bile doğal güzeller, kadın gibi kadınlar bakımlı cilveli olmaktan da çekinmiyorlar ama dizinin dibinden de ayrılmıyorlar, hep güler yüzlüler. Türk kızları gibi maddiyatçı ve yüzeysel değiller, popoları tavan yapmamış sana ilgi göstermekten, istediğin gibi davranmaktan çekinmiyorlar, üstelik sadıklar, gözleri dışarıda değil” ve buna benzer bir çok cümle duyabilirsiniz, onları yüceltirken Türk kadınını, şımarık, hırslı, yüzeysel, maddiyatçı ve daha birçok itici sıfatla tanımlayan.
Yıllarca yurt dışında yaşadım, Türkiye’de yaşayan birçok kız arkadaşımdan duymuşumdur şuna benzer cümleler “Bulamadın mı şöyle bir yabancı, yakışıklı bir Avrupalı”. Ben de gerçekten isteyerek veya istemeyerek yabancı erkeklerden hep biraz uzak durdum sanırım. Yabancı erkekleri öven çok insanla karşılaştım, kimisi yurt dışında yaşamamıştı genel bir fanteziydi sanki onlarınki. “Yabancı bir adamla evleneceksin, senin değerini bilecek, onlar açgözlü olmuyor, elindekiyle yetiniyor, medeni oluyor, giydiğine karışmıyor, yersiz yere kıskançlıklar yapmaz, profesyonel başarını kıskanmaz, maço değildir ev işlerini de paylaşır, ucuz çapkınlık peşinde de değildir…” ve daha bunun gibi ne çok şey söylenebiliyor.
Erkekler yabancı kadınları tarif ederken, kadınlar yabancı erkekleri tarif ederken iki taraf da karşı cinste neleri istemediğini belli ediyor, kendi milletindeki karşı cinsi eleştiriyor bir bakıma.
İki taraf da birbirinden o kadar memnuniyetsiz ki, kimi zaman kültüründen dilinden hiçbir şey bilmeden hatta ülkelerini ziyaret etmeden yabancı eş hayalleri kurabiliyorlar.
Yabancı erkeklerin doğal güzelliğe daha önem verdiği gibi bir izlenim edinilmiş, oysa Türk erkekleri yabancı kızların olumlu taraflarını sıralarken fazla makyaj yapmadan doğal güzel olmalarından bahsediyorlar. Yani beklentiler her zaman o kadar da zıt değil birbirleriyle.
Biz birbirimize bu kadar az mı güveniyoruz, yoksa kendimize mi güvenmiyoruz, nasıl oluyor da iki taraf da birbiri için bu kadar kötü düşünebiliyor, yani yabancı partnerlerin tarifinden ortaya şu çıkıyor, Türk kadınları bencil, maddiyatçı, güvenilmez, gözleri hep dışarıda daha iyisini daha zenginini arar, kendini bırakır evlenince, kilo alır çirkinleşir, dır dır eder kıskanır erkeğin özgürlüğünü kısıtlar, uyumsuzdur, şımarıktır, beklentileri yüksektir, erkeğini kullanır, cüzdan gibi görür ona acımadan parasını harcar, ona sürekli iş yaptırır onu bir amele gibi görür; getir götür işlerinde, evin alışveriş işlerinde, ağır eşyalar bavulları taşıttırır, oradan buradan kendini aldırtır…
Türk erkeği ise, kırodur, maçodur, her şeye karışır, eşini sevgilisini kısıtlar, onun başarısından haz almaz, komplekslidir, güvenilmezdir, gözleri hep fıldır fıldır dışarıdadır, aldatmak doğasında vardır, metres tutmayacaksa bile kadınlarla alem yapmayı sever, arkadaşlarıyla olduğu her an içkili ve kontrolsüzdür öyle anlarda ne yapacağı hiç belli olmaz, medeni değildir, kavga çıkarabilir, eşini rezil edebilir, sıkılgandır, değer bilmez, bir süre sonra takdir etmez, eşinin yaptığı eforları hiçe sayar, güzel bulmaz, kabadır, terbiyesizce konuşmaktan kaçınmaz, yabancı erkeklerin aksine sadece başlarda çok ilgi gösterir o da bilinçlice elde etmek için uygulanan davranışlardır, yani onlar gibi kadına duyduğu derin saygı ve beğeniden değildir, sorumluluktan kaçar, çok kolayca kalp kırar ufacık şeyler için bağırıp çağırıp sonra da gönül almayı bile gururuna yediremez, aşıksa bile bunu göstermeyi yüceltici değil küçültücü bulur…
Yukarıdaki satırlarda büyük klişeleri sıraladım, hiç birine tam olarak inanmıyorum ama hiç birini asla düşünmedim desem de yalan olur, karşıdakinden memnuniyetsiz olmak kolay kendimizde de suç aramak daha zor sanırım… Suçu kendimizde arayalım demiyorum kendimizde diyorum ve bunu derken kadınlar adına değil genel olarak, bir birey olarak konuşuyorum.
Örneğin erkek ilk başlarda her işe zevkle koştururken, kadınları her yerden almak bırakmak için ısrarcı davranırken, o kadın onlar için bir yabancı olmaktan çıkıp da hayatlarının en büyük parçası olduktan sonra bunları yine de yapıp ama daha suratsız olabiliyorlar… Halbuki o kadını artık severken nasıl oluyor da ona daha çok kıyabiliyorlar, nasıl oluyor da onun zorlanabileceğini düşündükleri her durum da içleri cız etmiyor… Aynı şeyi kadınlar için de düşünürüm, tek başına ayakta sürdürdükleri hayatlarında birden çıkıp gelen yabancı onların sevgilileri, eşleri olduğunda nasıl oluyor da çoğu işi beceremez ve sevdiklerine acımadan birçok şeyi ondan bekliyor olabiliyorlar. Hiç bir örnekte kimseyi suçlamıyorum, asla evlenmedim geçen seneler sonrasında duygular olaylar nasıl gelişiyor ben de kestiremiyorum, belki normaldir bir kadının en çok güvendiği insan olan eşinden birçok kez yardım destek beklemesi, bir erkeğin belki geçen zamanla bıkması, tabii bunlar sadece ufacık örnekler neler neler var.
Bir çift olunca ilk başta çok büyük zevk eğlence olan durumlar zamanla birer stres kaynağı kavga sebebi olabiliyor… Geçenlerde markete girdim arkamdan genç bir çift girdi daha girer girmez kadın “alışverişime karışma ben alıp gelirim” dedi, erkek ofladı… İlk başta bir erkeğe “Anneme hediye bakacağım, 2 kilo patates almam lazım, bilgisayarıma kablo bakacağım” dersiniz sanki en zevkli işmiş gibi sizinle gelmek ister; oysa birbirinizi görmek için takla atmanız gerekmediğinde market sıkıcı gelir, acele et denir, her alışverişiniz sıkar, sürekli “ne kararsızsın, amma oyalandın” gibi birçok laf işitirsiniz… İlk başlarda bir araba yolculuğunda lastik patlasa, benzin bitse, yolda kaybolunsa her şeye bir ufak macera gözüyle bakılır, güler eğlenirsiniz, sanki çok deli anılar paylaşılıyormuş gibi bir hisse kapılırsınız belki, ilişki ilerleyince bu tarz ufak aksilikler sadece birer stres kaynağıdır, güldürmediği gibi bir de diğerini suçlamak için sebep yaratır, “Nasıl benzin almadan çıkarsın”dır, ya da “bıraktıracaksan bari adresi adam gibi öğrenseydin”dir…
Bizler gerçekten karşı cinsin gördüğü gibi miyiz ya da öyle olma potansiyeline sahip miyiz? Nasıl olur da kadınlar doğal, sadık, güçlü bir ilişki hayali içindeyken erkekler onları maddiyatçı, yapay güvenilmez olarak görebiliyor… Yabancı milletler de bu gerçekten bu durumlar farklı mı? Bilemiyorum, onca sene oralarda yaşadım, doğruyu söylemek gerekirse çevremde iyisi ve kötüsüyle çok örnek gördüm, din, kültür, ekonomik statü farklılığı yüzünden ayrılan çiftler, birbirlerini aldatan çiftler, bir günde sağlam ilişkiyi yeni bir aşk uğruna terk edenler… Derler ki yabancılar için “çok daha rahatlar”, ben sadece çok daha doğallar diye düşünüyorum, belki ayrılmak onlar için daha kolay, bu nedenle başkalarıyla olmak da, ama bu da belki de diğerini bir mülk gibi görmedikleri için… O değil mi zaten ilişkiyi her aşamasında yıpratan, başında ortasında sonunda…
Ben hiç başka ülkeden kız almalı diyen yabancı duymadım, vardır elbet o konuda şüphem yok, bu arada çok mutlu karma çiftler de tanıyorum bahsettiğim o da değil tabii ki… Tek söylemek istediğim, her şeyde her mevzuda olduğu gibi bunda da uzaklara bakmayı bırakıp kendi içimize dönmeliyiz, kadınlarda bizim kadınlarımız, erkeklerde bizim erkeklerimiz, hepsi içimizden birisi, belki de bizzat biziz… Önce kendimizi değiştirebilsek belki her şey farklı ilerler, lafım kadın erkek tüm okuyanlara, 2013’ün ilk yazısı böyle önemli bir temenniyle başlasın… Her yola kendi içimizden çıkalım…