“Kiev’de Ormanlara Park Diyorlar”
Villa Kore Çeşme’den sonra şimdi de Kiev’deyiz.
Sizi gerçekten de yerküremizin bir ucundan diğer bir ucuna adeta uçuruyorum gibi değil mi?
Kiev daha önce görmediğim ve görmek gibi bir merakım olmayan bir yerdi, lakin görünce çok sevdim. Adı aklımda Eurovizyon yarışmasında birinci gelen Ukraynalı sanatçı Ruslana’dan kalmıştı sadece. İçinde her şey olan eski dünyayla yeni dünya arasında sıkışmış, savaşın her anı insanlarının içine sinmiş, güzel binaları, sokakları, konforu ve olanakları sınırlı, insanları bir arada barındıran hem özgür hem değil, hem zengin hem fakir, hem mutlu hem mutsuz ama kesinlikle umutla dopdolu bir şehir… Sovyetler Birliği döneminde yapılan yollar ve alt yapı çalışmaları nedeniyle geniş ve güzel meydanlara, sokaklara ve dünyanın en büyük metrolarından birine sahip. Kızları gerçekten çok güzel, genel olarak halkın yüz ifadesi katı, gülümsemeyen ama aslında yardımsever ve tatlı insanlar…
Tüm bunları sadece kendi deneyim ve gözlemlerime göre yazıyorum pek tabii ki, Orada bulunduğum iki gün boyunca rehberim olan tatlı OksanaLynnyk, bir taraftan beni gezdirirken, bir yandan da hayatını, ülkesini, hayallerini anlattı. Aslında bunları ben sordum tabii… Çünkü, ne kadar gezseniz de orada yaşayan lokal birinin ağzından oradaki yaşamın öyküsünü dinlemek paha biçilmez değerde olur hep…
Kiev Ukrayna’nın hem başkenti hem de en büyük şehri. Sovyetler Birliğ’nin Moskova ve Saint Petersburg’dan sonraki önemli üçüncü kentiymiş. Hava alanından şehre ulaşana kadar gördüğünüz yemyeşil manzara sizi adeta büyülüyor. Dnieper Nehri tüm haşmetiyle içinden geçerek şehri güzelleştirmekte. İsterseniz nehirde tekne turları mevcut. Sokaklar geniş ve güzel, ağaçlar ve yeşillik inanılmaz güzellikte ve zenginlikte. Binalar gerçekten çok şık ve şehrin çok fazla sayıda yerinde hep yeni inşaatlar var. Esasen batıya yaklaşılması durumunda yaşamın, insanların ve atmosferinin tamamen değişeceği aşikar ve çoğu da bunu istiyor. Lakin Rusya’ya yakın kalınırsa bu soğuk ve endişeli durumun daha da artıp güçleneceğini anlatan rehberim Avrupa Birliği’ne dahil olmak istediğini anlattı bana. Halk arasında savaşla ilgili söylentiler olduğunu bazılarının savaşın Ukrayna’nın doğusuyla batısı arasında olduğuna bazılarının da Ukrayna’yla Rusya arasında olduğuna inandıklarını ve halkın pek de doğru şekilde bilgilendirilmediğini söyledi. Birlikte tüm olayların olduğu meydanlardan ve yerlerden geçtik. Bazılarına çiçekler bırakılmıştı. Esasen ben de Avrupa Birliği’ni tercih edenlerdenim.
Şehre o medeniyetin gelmesi halinde dünyanın en güzel şehirlerinden biri olacağını görmekteyim şimdiden. Özellikle hiç gülmeyen o güzel insanların yüzlerinin güven ve tebessümle aydınlanmasını ve gelecek korkularından kurtulmalarını tüm kalbimle diliyorum. Şehirde gezerken inanılmaz derecede mutsuz ve yoksul insanlar gördüm. Şu anda neyin ne olacağının bilinmiyor oluşu ve savaşan askerlere edilen duaların verdiği endişe hepsini mutsuz ediyor. Pek çok kilise gezdim. Hepsinde askerler için bağışlar toplamaktaydılar. Bir tanesinde bana kutsal su ikram ettiler. Çok özel bir kaynaktan çıkan bu suyu papazlar okuyorlarmış ve oradaki hanımın anlattığına göre bu suyun moleküler yapısı değişikmiş, çünkü ölçüm yapılmış. Ben de içtim tabii bakalım ne olacak 🙂
Şehre hakim binalar rengarenk, duvarları ve pırıl pırıl kubbeleriyle kiliseler. Öyle çoklar ve öyle büyükler ki… İçleri ise insanın gözlerini kamaştırıyor. Şehrin her yanına çok şık restoranlar açılmış. Yemekler bazen iyi bazen pek değil ama kesin olan şey henüz işletmeciliği ve insan ağırlamayı pek iyi bilemiyorlar. Hepsi çok asık suratlı, servis olağanüstü geç geliyor. Öyle ki; bir deniz ürünleri restoranında yemek siparişini verdikten sonra o kadar uzun süre yemeklerin gelmesini bekledik ki, yemek gelene kadar iki sepet ekmek yedim bitirdim açlıktan. Hala yemeğinizi beklediğinizi hatırlattığınızda size evet bekleyin diyorlar gayet soğuk bir şekilde. Keza, otel resepsiyonundaki görevliler, taksi şoförleri, tezgahtarlar, kahve satıcıları hepsi ve hepsi gayet asık suratlı, sert ve işlerini bezmiş bir şekilde yapıyorlar. Ben hep çok yorgun olduklarını düşündüm. Ama tüm bunlar politikalarındaki esaslı bir medeni yenilenmeyle değişebileceğine inandığım şeyler. Çünkü nüfus çok genç ve hepsi yaşamak, çalışmak, dünyayı görmek istiyorlar. Gençler çok erken yaşta evlenmişler ve hepsinin en az bir çocuğu var. Bütün gençlerin ellerinde etrafta dolaşırken bebek puseti var. Dnieper Nehri kıyısında yaptığım yürüyüşte her yer istinasız herkesin elinde sürdüğü bir bebek arabasıyla doluydu. Eğitim düzeyi çok yüksek, herkes iyi eğitimli, dil biliyor ve sanatla yakından ilgililer. Sovyetler döneminin üniversitesinde olağanüstü değerli sanatçılar ve bilim adamları yetiştirmiş.
Şehirde beni en çok büyüleyen şey parklardı… Esasen bizim orman dediğimiz bir büyüklük, sıklık ve olağanüstü dev ağaçlarla dolu alanları sadece park olarak adlandırıyorlar. İçlerinde çok uzun yürüyüşlere çıktım ve şehrin içinde orman havası aldım.
Kiev’in gece hayatı pek meşhurmuş, lakin ben sadece iki gece kaldığım ve bütün gün hayranlıkla şehri gezdiğim için gece hayatına zaman bulamadım. Sadece şunu söylemeliyim ki; çok genç ve çok güzel insanlar club kapılarından içeri girmek için adeta kuyrukta bekliyorlardı ve çok sıkı bir güvenlik vardı.
Ukrayna pek çok anlamda çok zengin ve açmaya hazır bir çiçek gibi… Sadece biraz zamana ihtiyacı var. Savaş bitip koşullar gerçekleştiğinde tüm güzelliği ile açacak ve dünya gezegenindeki yüksek seviyedeki yerlerden biri olacak.