İş Hayatında Dişi Enerjiyi Korumak
Bu köşede sizlerle buluşmanın heyecanını yaşadığımı itiraf etmeliyim. Zira Türkiye’nin en prestijli aylık dergisi olan MAG Ailesi’ne katılmak benim için büyük bir onur. Bundan sonra iş hayatında ve sosyal hayat içerisinde ilişkiler üzerine yazılarımı sizlerle bu köşeden paylaşıyor olacağım…
İlk yazımda bugünlerde en çok karşılaştığım başlığa değinmek istedim; iş hayatında zor koşullar altında çalışan ve yoğun maskülen enerjiye maruz kalan kadınlara dişi enerjiyi korumanın yollarını aktarıyorum. “Dişi enerji dünyayı ayakta tutan güçtür.” dediğimiz zaman kesinlikle abartmış olmayız; çünkü yaratıcılık dendiğinde, burada dişi enerjiyi görürüz ve dünyayı yaratıcı enerji yönetir ve yönlendirir.
Fizyolojik açıdan bakıldığında erkek sol beynini kullanır ve bu durum erkeklerin mantıkla hareket eden, dili doğru kullanmaya çalışan, hesap ve analiz konularında uzmanlaşmış yoğun eril enerji taşıyan bireyler olmalarını sağlar. Öte yandan; kadınlar beyinlerinin sağ tarafını daha yoğun kullanırlar ve bunun sonucunda duyguları ile hareket eden, zihninde resimler açarak düşünen, detaycı, sanata düşkün ve yaratıcı bireyler olarak yaşamlarını sürdürürler. Görüldüğü üzere; beynin iki farklı tarafını kullanan erkek ve kadın aslında düşünce yapısı açısından birbirinden tamamen farklıdır ve bu sebeple erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten sözünün gerçekçi bir yanı vardır.
Dişi enerjiyi en etkili şekilde tanımlayan anahtar kelimeler ile ilerleyelim:
Zarafet: Biz erkeklerde pek fazla rastlanmayan ve hatta toplumsal yaşamda erkeklerden beklenmeyen bir özelliktir. Güçlü bir kadın gördüğünüzde; bunu mutlaka ve ilk olarak zarafeti ile ortaya koyduğunu göreceksiniz. Zarafeti ortaya koyan en önemli unsur inceliktir; yani sinirlendiği anlarda bile duygu durumunu yönetebilme sanatına sahip olan kadın karşısındaki insana istediği her şeyi yaptırabilir. Dolayısıyla; zarafetin ana unsuru öfkesini kontrol etmek ve doğru şekilde yansıtmaktır. Öfke de, diğer tüm duygular gibi insana dair bir gerçektir ve yansıtılması gerekir. Öfkesini her zaman içinde saklayan ve asla dışarı göstermeyen insanların içten içe kendilerine zarar verdikleri fizyolojik bir olgudur. Bunun kendine uyan en zarif ve ince yolunu bulmak önemlidir. Mesela bazı insanlar öfkelendikleri zaman hemen o mekânı terk eder ve bu şekilde kötü bir görüntü vermeden öfkelerini göstermiş olurlar. Bazıları ise öfkelendikleri zaman normale göre daha yavaş ve derin nefesler alarak, on saniye kuralını uygular ve sakinleşmeden konuşmazlar. Bütün bu yöntemler duygu durumunu kontrol edebilen insanlara aittir; fakat büyük çoğunluk öfkesini fevri tepkilerle ortaya koyduğu için ilişkileri büyük yaralar alır.
Beden Dili: Dişi enerjiyi gösteren bir başka unsur beden dilini kullanma biçimidir. Özellikle, bilek hareketleri ve bakışlar; güçlü kadınların iş hayatında dişi enerjilerini ortaya koyan başlıca unsurlar arasındadır diyebiliriz. Çenesini ve kafasını yukarı doğru dik bir açıyla kaldırıp karşısındaki insana yukarıdan bakmak maskülen enerjiyi gösterirken, on beş derece kadar aşağı indirip karşıya bakmak ise dişi enerjiyi gösterir. Birinci bakış; “Sen ne anlatırsan anlat ben bildiğimi okurum.” manasına gelirken; ikinci bakış ise “Şu an da seni ilgiyle dinliyorum” anlamına gelmektedir.
Sınırları Çizmek: Özellikle şantiye ve benzeri yoğun maskülen enerji içeren sahalarda çalışan kadınlar, aslında dişi enerjilerini korumak için ellerinden geleni yaparlar. Ancak çevrelerindeki erkeklerin konuşma ve yaklaşım tarzı nedeniyle zamanla savunmaya geçerek, onlar da aynı dili ve davranış biçimini kullanmaya başlar. Buradaki hata; en başta sınırları çizememiş olmalarıdır. Yıllar önce ülkemizde bulunan bir mermer ocağını ziyaret etmiştim. Burada ocakta çalışan yaklaşık seksen kadar erkek işçinin davranışları dikkatimi çekti. Ocağın sahibi başarılı iş kadını, bana ocağı gezdirirken gerek kendi aralarında; gerekse kadına karşı son derece saygılı bir dil kullanıyorlardı. Bunun sadece o güne özel bir davranış olduğunu düşündüm ve pek ciddiye almadım; ancak işim gereği oraya iki ay boyunca sık gitmek zorundaydım. Her gidişimde aynı manzara vardı. Çalışan erkekler ocakta çalışan kadınlara ve birbirlerine gayet saygılı ve mesafeli bir tavır içindeydiler. Diyelim ki; çalıştığınız yerde düzeysiz sohbetlere giren erkekler var; onlarla asla iş dışında konuşmalara girmeyin ve hatta rahatsız olduğunuz üslubu kendilerine iletin. Yani sınırlarınızı daha en baştan çizmeniz gerekiyor. Bu uyarıları yaparken zarif, yani incelikli bir üslup kullanırsanız daha etkili olur; çünkü zarafetin karşısında durabilecek hiçbir güç yoktur. Eğer size karşı düzeysiz bir üslup kullanan çalışanlara karşı siz de aynı kaba üslup ile yanıt verirseniz o zaman siz de oyunu onlar gibi oynamayı kabul etmiş olacaksınız, asla bu hataya düşmeyin ve kendi tarzınızı koşullar ne olursa olsun her zaman koruyun, göreceksiniz; bir süre sonra onlar size uymak zorunda kalacak.