Favori Etkinliklerim
Bu ay sizlere son zamanlarda etkilendiğim etkinliklerden bahsettim. Yeni bir klip çeken Zeliha Sunal, Zarifi’de sahne alıyor. Devrim Saltoğlu’ysa Tiyatro Furi’de mucizeler yaratıyor. İzlenmesi gereken performanslar olduğunu düşündüğüm için sizlerle paylaştım. Ve tabi yazmadan olmaz; neredeyse yılın en önemli moda etkinliği olan Fashionable İstanbul notlarımla sizi baş başa bırakıyorum…
“HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK”
Yorumladığı yerli yabancı tüm şarkılarını yıllardır beğenerek dinlediğim ve sahne şovlarına hayran kaldığım isimlerin başındadır Zeliha Sunal. Tam da nerelerde derken, yakın dostum Zeliha’nın basın iletişimini yürüten Ebru Sezgin’den bir haber geldi. Müzik dünyasının usta isimlerinden Şehrazat’ın prodüktörlüğünde D.M.C. etiketli “Her Şey Çok Güzel Olacak” isimli yeni bir albüm çıkarmış ve ilk klibini de albümüne adını verdiği “Şehrazat” imzalı bu şarkıya çekmiş.
İnsanların son derece stresli olduğu bir dönemde böyle bir şarkı ile dinleyenlerine telkin yoluyla pozitif olmalarını dile getirmesi gerçekten çok anlamlı. Hatta bu parça için, son günlerde beni en çok keyiflendiren şarkıların başında geliyor diyebilirim. Nakaratı “Çok güzel olacak, çok güzel olacak, her şey her şey çok güzel olacak, eğer inanıyorsan, pozitif olursan, her şey her şey çok güzel olacak” insanın içini coşturuyor. Albüm çıktıktan hemen sonra bir araya geldik evinde ve pizza, şarap eşliğinde Zeliha, daha ilk klibi ekranlarda henüz dönmeye başlamışken ikinci klibini anlatmaya başladı… “Tarçın” isimli Akdeniz sounduna sahip harika bir şarkı, ikinci klip parçası. Üstelik de Türkiye’de bir ilke imza atarak yüksek teknolojiler eşliğinde çizgi animasyon ve 3D efekt tekniği ile ekranlara geliyor. Klipte yer alan kostümler de yakın arkadaşı olan usta tiyatrocu Derya Baykal’ın elinden çıkmış…
Her Perşembe, Beyoğlu Sıraselviler’deki Zarifi’de muhteşem şovları eşliğinde izleyebileceksiniz, usta yorumcuyu…
TİYATRO FURİ’NİN İLK OYUNU “DELİ?”
Usta oyuncu Devrim Saltoğlu, Türk doğaçlama tiyatrosunda “alkış” anlamına gelen “furi”den esinlenerek Tiyatro Furi’yi kurdu ve ilk oyunu “Deli?”yi bu ay sahneye koyuyor…
Gogol’ un “Bir Delinin Güncesi” eserinin Türkiye’ye ve günümüze uyarlanmış hali olan “Deli?”de tek kişilik performans sergileyen Devrim Saltoğlu: “Ben her yabancı esere istesem de istemesem de hep -kendi ülkem insanı olsaydı- yaklaşımında bulunduğum için “Bir Delinin Güncesi”ni baştan yazdım ve Türkiye’ye uyarladım. Hem bambaşka bir şey oldu hem de tamamen aynı kaldı. Tiyatro Furi izleyicilerinin bu ve bundan sonraki oyunlarda tiyatro sofrasından tadı damağında ama doymuş olarak kalkmaları en büyük dileğim.”diyor.
Her pazar Moda’daki Barış Manço Kültür Merkezi’nde ve her Cuma Bakırköy’de Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izleyebilirsiniz. Bence kaçırmayın!
“FASHIONABLE İSTANBUL”
23 – 25 Ekim tarihleri arasında yabancı birçok basın grubu ile birlikte yerli medyanın da kameraları boğazın en önemli noktalarından biri olan Dolmabahçe’ye çevrilmişti. Birbirinden şık ve seçkin ve bir o kadar da gereksiz konukların davetli olduğu Fashionable İstanbul moda organizasyonunun üç gece süren etkinliği havanın da güzel olması ile birlikte boğazın durgun sularına karşı start almıştı…
Avea’nın ana sponsorluğunda düzenlenen organizasyonun en önemli misyonu; Londra, New York, Milano, Paris, Sao Paulo, Berlin gibi dünya moda başkentleri ile birlikte İstanbul’un da ev sahipliği yaparak her yıl düzenlenecek olan bu etkinlikte yer almasını sağlamaktı.
Etkinliğin tanıtım yüzü olarak Amerikalı ünlü aktör Leonardo Di Caprio ile aşk yaşadıktan sonra adını tüm dünyaya duyuran 1985 doğumlu İsrailli top model Bar Refaeli seçilmişti.
Etkinlik alanında medya için özel olarak hazırlanan kırmızı halı, Hollywood törenlerinde yıldızlar ile yapılan röportajları anımsattı bana. Hoş, bizde kayda değer röportaj yapılacak nitelikte büyük bir yıldızın olmaması da bir o kadar üzücü. Çünkü mekânda kiminle röportaj yapılsa herkesin derdi; bir şekilde kendini gösterebilmekti. Niçin geldiklerine anlam veremediğim birçok kişi katılmıştı, düzenlenen gecelere… Anlarlar mı, moda ile ilgilenirler mi ya da tasarımcıları tanırlar mı, adlarını telaffuz edebilirler mi pek bilemedim işin aslı…
İlk gece düzenlenen kokteylin ardından Floransa doğumlu tasarımcı Roberto Cavalli tasarımları boy gösterdi podyumda. İşin enteresan kısmı tasarımların bir kısmı bana hiç de yabancı gelmemişti, neden sonra farkına vardım ki önceki sezonlara ait parçalarını da katmak gibi bir eğilimde bulunmuş ünlü tasarımcı. Bunu neden ve hangi amacı güderek yaptığını kendisine sormak gerekir, belki bundan da olumsuz etkilenmiş olacağım ki çok beğenmedim ünlü tasarımcının yeni koleksiyonunu. Defilenin bitiminde Reina’da düzenlenen after party ile davetliler bir sonraki gece buluşmak üzere mekândan ayrıldılar.
İkinci gece kokteylin hemen ardından Gianfranco Ferré defilesi ile başladı etkinlik ve Salvatore Ferragamo defilesi ile son buldu.
2005 yılında İtalyan Vogue’unun genç yetenekler için düzenlediği “Who Is On Next” yarışmasında sergiledikleri başarı ile lüks tüketim grubu Malo’nun kreatif direktörlüğünü üstlendikten sonra 2008 ve 2009 yıllarında peşi sıra Gianfranco Ferré markasının kadın ve erkek kreatif direktörleri olan Roberto Rimondi ve Tommaso Aquilano ikilisinin çarpıcı ve göz alıcı tasarımları gayet başarılıydı.
Salvatore Ferragamo defilesi ise eski filmlerden alınan görüntüler eşliğinde markaya ait farklı görsellerin yer aldığı barkovizyon gösterisi ile başladı. Koyu tonların ağırlıklı olduğu koleksiyonda dikkat çeken önemli detaylardan biri tasarımların geçmişe uzanan yolculuğuydu.
Defilelerin ardından gece ilerleyen saatlere dek Kuruçeşme’de yer alan Les Ottomans Hotel’de düzenlenen after party ile devam etti.
Etkinliğin üçüncü ve son günü Majesteleri Kraliçe II. Elizabeth tarafından İngiliz İmparatorluğu Şövalyelik unvanıyla ödüllendirilen İngilizlerin çılgın ve dahiyane tasarımcısı Vivienne Westwood defilesi ile başladı. Her zamanki gibi farklı renkleri kullandığı koleksiyonunda uyumsuzlukların uyumuna dikkati çekerek punk kültürü ile sokak modasının bir kere daha ne kadar cesur bir şekilde kurgulanabileceğini kanıtladı. Tasarımcı ile ilgili etkinlik içerisinde yer alan önemli noktalardan biri de; çevreci yaklaşımları ile tanıdığımız ünlü tasarımcının defilesinde yağmur ormanları için imza toplanmasıydı.
Organizasyonun son defilesi de ünlü İtalyan markası Missoni’ye aitti. Zaten tarzını pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim markanın tasarımları da her zaman olduğu gibi sıradandı. Belki de bunu bildiklerinden geceye hareket getirmesi için planlanmış özel bir sürpriz vardı; Batı Almanya doğumlu yakışıklı aktör Bruce Willis, eşi ile birlikte defileyi izlemek üzere geceye özel olarak davet edilmişti. Tasarımların pek iç açıcı olmadığından mıdır nedir, herkesin gözü gece boyunca sadece yakışıklı aktörün üzerindeydi. Son defilenin de ardından davetliler eğlenmek üzere düzenlenen after party için soluğu boğazın en güzel mekânlarından Anjelique’te aldılar.
Genel olarak organizasyonu değerlendirmek gerekirse moda alanında dünyaya yetişebilmek için başarılı bir tanıtım başlangıcı olduğunu söylemem gerekir. Bu konuda organizasyonu yürüten Baykam & RBM şirketinin kurucu ortakları Hakan Baykam, Mehmet Çelebi, Raif İnan ve de organizasyonda yer alan herkesi tebrik etmek gerekiyor. Büyük bir işe imza attılar ve umarız her yıl çok daha büyük organizasyonlar, en önemli marka ve tasarımcılar, dünya ünlüleri ile harika etkinliklere İstanbul’u ev sahibi yaparlar.