Dersimiz: Karizma!
Türk Dil Kurumu karizmayı “etkileyicilik” olarak tanımlıyor. Ayşe Karlık ise “şeytan tüyü” olarak. Hayatta bazı şeyler çalışarak oluyor, bazı şeyler ise istediğiniz kadar zorlayın doğarken DNA’nıza işlenmediyse olmuyor. Karizmanın sihri buradan geliyor. Sizde varsa var, yoksa yok. Kendinizin üstünde çalışarak güzel, havalı, sarışın ya da incecik olabilir, hatta canınız çok isterse karşı cinsiyete bile transfer olabilirsiniz. Maalesef karizma başlı başına bir pakettir ve kendinize yaptığınız bu yatırımların size karizma getirme ihtimali yoktur. “Ne yapalım, karizmamız yoksa ölelim mi?” Dediğinizi duyar gibiyim. Hayır, hayır, hayat yine de güzel olabilir. Makyajlanmamış bir etkileyiciliğe sahip olmanın yolu önce kendine güvenmekten geçiyor. Artist olmak ise kendine güvenmek değil, sadece artist olmaktır!
Kendinizle barışık olmak ise bir diğer altın kural. (Dikkat edilmesi gereken nokta: Narsizm kendinle barışık olmak değil, kendine hayran olmaktır, çok iticidir.) Jean Reno’nun kendi koca kemerli burnu ile dalga geçtiğini hayal edebiliyorum ama o burnu kafasına taktığını asla!!!
Karizmanın en güzel yanlarından biri de tüm dünyanın uğruna ölüp bittiği “güzel /yakışıklı olmak” kavramıyla hiiiç ilgilenmemesidir. Karizma bu yüzden karizmadır. Genel güzellik kavramlarına karşıdan nanik yapar. Siz gider paraları döküp burnunuzu yaptırırsınız, herkes gider Jean Reno’ya hasta olur.
Başarı, pratik zeka, genel kültür, duygularını saklama gereği duymamak, eğlenceli olmak, biraz asilik, düzene başkaldırış gibi kavramlar ne topluca ne de tek tek karizmayı karşılamasa da yine de uzaktan akrabalıkları mevcut.
Cool Sıkıcıdır, Karizma Çekici!
Şimdi çok önemli bir noktaya değinmeliyiz. Sık yapılan yanlışlardan biri “cool” ile “karizmatik”in karıştırılması. Cool olmak bir moda akımıdır ve maalesef artık modası geçmiştir! Hatta cool tanımlamasının da modası geçmiştir. Cool ile karizmatik temelde çelişir. Karizmatik olmanın en önemli kanunlarından biri kendin olmaktır, cool olmaksa hepimiz aslında duygusal varlıklar değilmişiz gibi davranıp robotik bir hali çekici sanmaktır. Cool’luktan uzak durun. Teoman bile artık cool olmak istemiyor.
Çağımızın Karizmatikleri:
Yakışıklı Değil Ama Karizmatik!
Hugh Laurie: Nam-ı diğer efsanevi Dr. House, yaşını başını aldıktan sonra şöhret oldu. Kendisi on parmağında on marifet bir adam. IQ’su enginlere sığmayıp taşan aksi doktor rolüyle Grammy’leri topladı, televiyon tarihin en şahane karakterinden biri olarak tarihe geçti, yetinmedi kitap yazdı, yine yetinmedi bir de müzik albümü yaptı. Doktor House seni seviyorum. (Çirkin şansı denen şeyin fotoğrafını görmek isterseniz google’a Jo Laurie yazıp bu harika adamın eşini görebilirsiniz.)
Jean Reno: Nasıl anlaşılamaz bir şekilde benim midemde her zaman yaprak sarmaya yer varsa, Leon’u seyretmiş herkesin kalbinde Jean Reno’ya ayrılmış bir yer vardır. Yakışıklılığın karizmayla bir ilgisinin olmadığının göstergesidir.
Edward Norton: Gülümsemesi dünyalara bedeldir. Kaşına gözüne ayrı ayrı bakıldığında sokakta karşılaşacağınız herhangi birinden farkı yokmuş gibi görünür ama gözlerinin pırıltısı yeter.
Vincent Cassel: Burun konusu bir kez daha karşımızda. Vincent Cassel yakışıklı bir erkek değil, hatta biraz zorlasak çirkin diyebiliriz onun için ama sanki her an ani bir şeyler yapabilecek gibi muzur bir ifadesi var, karizmasının kaynağı da bu heyecan verici yüz ifadesi. Monica Belluci’nin eşidir kendisi aynı zamanda. Evde aynayı önlerine çekip kendilerini seyretseler yeridir. Ama ne demiştik? Karizma bunları kabul etmez!
Javier Bardem: Son zamanlarda hayatımıza giren Bardem, tam bir Akdeniz mahsülü! Kendisine hiç korkmadan, çekinmeden çirkin diyebiliriz. Şu an hem kariyeri hem de özel hayatı nedeniyle tüm dünyanın gözü onun üzerinde. Magazin servisi: Kendisi Penelope Cruz’un eşi.
Dede Oldular Hala Karizmalar!
John Malkovich: Kendisi için söylenecek tek bir şey varsa o da “John Malkovich Olmak” isminde bir filmin var olduğudur. Benim adıma “Ayşe Karlık olmak” diye bir film yapılsa artık hayat boyu ulaşacak daha üstün bir seviye olmadığına kanaat getirip, bir daha kanepemden kalkmazdım.
Al Pacino: Kadın Kokusu’nu seyretmiş herhangi bir kişi Al Pacino’yu gördüğü yerde kalkıp ceketini ilikler, olması gereken budur. Bir de daha bu işin Scarface’i var, The Godfather’ı var. Bazı insanlar boyları minicik olmasına rağmen “fazla” yaratılıyor.
Hem Yakışıklı Hem Karizmatik: (Nazar Boncuğu Bölümü)
Johnny Depp: Yakışıklılık ve seksapel listelerinin vazgeçilmez bir numarası Johnny Depp başkası taksa ya da giyse gülmekten öleceğimiz şeylerle bile bu kadar muhteşem oluyor. Allah ayrık dişli sahibine (bkz. Vanessa Paradis) bağışlasın demekten başka bir şey gelmiyor elimizden sevgili okuyucu.
Jude Law: O gözler ve inci dişler her yerde bulunabilir ama bu fırlama hal tavır Jude Law’ı karizmatik yapıyor. İsmini The Beatles’ın Hey Jude şarkısından alması bile kendisini ilginç yapmaya yeterken, dünyanın yaşayan en güzel kadınlarından biri kabul edilen sevgilisi Sienna Miller’ın Jude Law’ı bebek bakıcısıyla bastıktan sonra bile kendisinden vazgeçememesinin bir sebebi olmalı.
Gael Garcia Bernal: Benim kendisini görünce aklıma “Benzemez kimse sana” şarkısı geliyor, sebebini anlayabilmiş değilim.
Evet, bir dersimizin daha sonuna geldik. Karizması sahibi olanlara şanslı başladıkları hayat yolunda başarı, diğer arkadaşlara da bol şans diliyorum!
Ayşe’nin önerileri:
Film: Dersimizin konusu karizmatik arkadaşların izlenmeyen filmleri izlenecek. Özellikle Motosiklet Günlüğü ve Biutiful’u izleyenlere yıldızlı pekiyi.
Kitap: Patti Smith – Çoluk Çocuk
Müzik: Madem bahsettik Hugh Laurie- Let Them Talk albümü