Bu Karda Kışta…
Kara kış fena bastırdı! Sıcak bir odanın penceresinden beyaz örtüyü seyretmek, rüyalara dalmak hoş bir şey. Lapa lapa yağan kar taneleri seyrediyorum.
Beyaz kenti adeta istila ediyor. Ağaçlar bembeyaz. Kuşlar birkaç kırıntı parçası bulabilmek için sağa sola savruluyorlar. Yolda hızlı hızlı yürüyen insanlar görüyorum. Bata çıka bir yere yetişme telaşı içindeler. Karşıki evler, pencerelerini sıkı sıkıya kapamışlar. Soğuğu evlerine misafir etmek istemiyorlar. Bacalardan göğe doğru tüten dumanın savruluşunu izliyorum. Araçlar yavaş yavaş ilerliyor üstlerinde beyaz yükleriyle.
Radyoyu dinlemek, bir müzik eşliğinde kahvemi yudumlamak istiyorum. “Saat 10.00, şimdi haberleri sunuyoruz” cümlesiyle dikkatim günün gelişen olaylarına odaklanıyor. Aşırı soğuklar nedeniyle Belediye kimsesizler için bir spor salonunu onlara ev yapmış. Kış boyu onları misafir edeceklermiş. İşte hayatın bir gerçeği yüzüme tokat gibi vuruyor. Fakir fukarayı düşünmek… Ayağında ayakkabısı, sırtında paltosu veya sobasında kömürübulunmayan insanlarımızı hatırlıyorum. Isınmak için sobasında bir avuç kömürü, üşümemek için sırtında paltosu bulunmayan insanların zaten midesi boş değil midir? Ya çocuklar hele onlar. Belleğim harekete geçiyor, dehlizlerden Van depremi sonrası kurulan çadır kentteki dramlar aklıma geliyor.
Aniden tüm keyfim kaçıyor. Yok yok yanlış anlamayın. Görünüşü o kadar muhteşem ve şairane olan şu beyaz dekorun altında yatan büyük yoksulluk ve ıstırabın burada edebiyatını yapacak değilim. Politikasını hiç!
Ülkemizdeki gelir dağılımındaki adaletsizliğinden, geniş çaptaki ıstırabından şu veyabu siyasi partiyi sorumlu tutmak, şu veya bu kişiyi günahkar saymak acı taraflarımızı hafifsetmek olur. Herşeyi devletten beklemek, her şeyi birilerinin sırtına yüklemek, bir tür milli sorumluluklardan, insani değerlerden kaçınmak olur.
Eskiden hiç değilse bir “mahalle”miz vardı. Bir başında bir fakirin burnu kanasa, mahallenin öbür ucundan bir tutam pamuk koşuştururlardı. Şimdi komşumuz acından ölse, kapısını çalan kimse yok. Eminim çoğumuzun çok defa veya arada sırada yaptığı, yapmak ihtiyacı duyduğu bir şeydir; yardım. Çoğu kez duygularımızı denizden esen rüzgarlar kadar rahat, başı boş bırakır, düşüncelerimizin ışığında, üzerinde yaşadığımız vatanın, kendisine ten ve ruhla bağlı bulunduğumuz toplumsal değerleriyle yardım için kenetlenir, birbirimize koşarız. Nerde bir afet olayı olsa “Hadi Türkiye” nidalarıyla onlara yardım etmeye koşarız. Başarılıda oluruz. İçimizdeki insan sevgisi her şeyin üstüne çıkmıştır.
Kızılay mı?, Çocuk Esirgeme Kurumu mu?, Sivil toplum örgütleri mi?. Onların gayretleri, yaşananların ıstırabı yanında devede kulak kalıyor gibi.
Ne diyelim! Dileğim birbirimizi severek birbirimize yardım eli uzatmak olsun.
[nggallery id=972]