Tek Kişilik Performansıyla Buse Arslan
Şimdilerde tek kişilik “Schrödinger’in Öteki Kedisi” isimli tiyatro oyununu sahneleyen başarılı oyuncu Buse Arslan hem tiyatroyu anlatıyor hem de aşk ile ilgili duygularını MAG Okurlarıyla paylaşıyor…
Birkaç ay önce “Schrödinger’in Öteki Kedisi”nin prömiyerini yaptınız. Oyun nasıl gidiyor? Tepkiler nasıl? Siz neler hissediyorsunuz?
Nihayet çalışmalarımızın sonucu, oyunumuz çıktı. Prova süreçlerinden sonra seyirciyle buluşmak hem çok heyecanlı hem de gurur dolu. Oyun gayet iyi gidiyor. Seyirci de çok güzel bir karşılık buldu. Bu kadar ilgi hayal ettiğimin de ötesinde oldu. Karşılığı olan ve kucaklanan bir oyun yapmak beni çok mutlu ediyor.
Oyunda, sınırları zorlayan bir performans sergiliyorsunuz. En başa gittiğimizde, rolünüze nasıl hazırlanmıştınız?
Tek kişilik performans, oyuncuda çoğu zaman performans kaygısına sebep olabiliyor. Sahnede yalnız olma duygusunu sevmek, aslında yalnız olmadığını hissetmek haline kadar, bende de çok “acaba” vardı. Yeni bir dil arayışındaydık; biraz denemeli yanılmalı geçti çalışma süreci. Bu dil arayışında farklı workshop’lara katıldım. Her şeyin sonucunda oyun kendi dilini buldu.
Henüz izlemeyenler için oyunun konusunu da biraz anlatır mısınız?
Schrödinger’in düşünce deneyinden yola çıkılarak yazılmış bir oyun. Deneyde bir kutu var; kutunun içinde bir kedi, radyoaktif madde, zehir ve mekanizma var. Eğer gözlemleyen olursa zehir şişesi kırılabilir ve kedi ölebilir; ama bunun tam tersi de olabilir. Ben burada ikinci kediyi, yani kutunun dışında olan, içerideki kedinin sevgilisini oynuyorum. Oyun, “İki kapağı açabilecek mi?”, “Açarsa sevgilisi ölü mü olacak, diri mi?” soruları arasında geçiyor. Tüm bu soruları sorarken de kendisini keşfettiği bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta yalnızlık, sadakat, sınıfsal farklılıklar, bilim dünyası dahilinde bir keşif alanı oluşturuyor yazar. “Sonunda acaba ne yapacak?”
“Kapağı açıp sevgilisini kurtaracak mı, yoksa bir üçüncü yol mümkün mü?”
Oyunu İstanbul dışındaki illerde de sahneleme planınız var mı?
Evet var. İlk rotamız Ankara. 7 Mart 2024 Perşembe günü, Ankara Bilkent Sahne’deyiz.
TV, sinema ya da dijitalde yeni projeleriniz olacak mı?
Gerçekten çok titiz davranıyorum. Henüz gönlüme göre bir proje ile karşılaşmadım. Umarım en yakın zamanda içime sinen bir iş ile seyircinin karşısında olurum.
Peki, şubat ayının iple çekilen gününe gelirsek… 14 Şubat Sevgililer Günü için ne düşünüyorsunuz? Planınız var mı?
Özel bir planımız yok. Çok büyük önem atfettiğim bir gün değil; ama varlığını da es geçmem.
Geçtiğimiz yaz dünyaevine girmiştiniz. Evlilik nasıl bir duygu?
Bağlı, köklü, güçlü bir duygu evlilik. İyi ki Çağrı ile evlenmişim. Onunla çok huzurlu hissediyorum.
Peki, ya aşk sizce nedir?
Merak ve huzurdur bence. Her gün yeniden keşfettiğin, huzura dönüştürebilirsen yaşanılası olan, yüksek duygulardır.