Tek Kişilik Oyunuyla Hivda Zizan Alp
“Fi”, “Sefirin Kızı”, “Camdaki Kız”, “Kendi Düşen Ağlamaz” gibi yapımlarda izlediğimiz Hivda Zizan Alp şimdilerde “Fazilet Yalnız Değildir” adlı tek kişilik tiyatro oyununun yeni sezonunu sahneliyor. Aşk hakkında da düşüncelerini paylaşan başarılı oyuncu tiyatronun ona neler hissettirdiğini anlatıyor…
Fazilet Yalnız Değildir tiyatro oyununu yeniden sahnelemeye başladınız. Henüz izlemeyenler için; oyun ne anlatıyor?
Evet, sezonu daha doyamadan kapatmıştım ve ikinci sezonun ilk oyununu 12 Ekim’de oynadım; pek de özlemişim. Fazilet iki çocuk annesi, geçimini merdiven temizliğinden kazanan genç bir kadın. Sosyoekonomik olarak yeryüzünde durduğu nokta onu çoğu açıdan insanların gözünde “talihsiz, görünmez, değersiz” yapıyor; ama kader bu ya, görünmez merdiven temizlikçisi Fazilet, cinayet şüphesiyle kendini bir gündüz kuşağı programında bulunca işler değişiyor! Bu değişim, Fazilet’in bugüne kadar içinde tuttuklarını artık duymamıza neden oluyor. Mutlaka onu dinlemelisiniz!
Bu oyunu sahnelemeye nasıl karar vermiştiniz? Geri dönüşleri nasıl?
Mezun olduğumdan beri tiyatro yapmıyordum ve bunun bir nedeni vardı: Maddi açıdan ilk tercihimiz olan kamera önü oyunculuğu vaktimizin o kadar büyük bir bölümünü alıyor ki, aynı anda oyunculuğun başka kollarında bulunmak imkânsızlaşıyor. Şahsen bir sürü insanın aylarca ter dökeceği bir oyunun provalarına, suarelerine “Setim var.” diyerek engel olmaktan hep çekindim; ama insan tabii ki özlüyor… Bir gün eski bir projeden tanıdığım yazar arkadaşım Salihcan Sezer beni aradı ve “Senin oynadığını hayal ettiğim tek kişilik bir oyun yazdım.” dedi. Olaylar gelişti. Tabii provalar sürerken dizi projelerim de başlamamıştı. Fiziken çok sakin, ruhen çok yoğun bir dönem geçirdim. Tek kişilik oyun oynamak hem çok geliştirici hem çok cesaret gerektiren bir şey. Seyirciyle göz gözesin, sanki bütün yük omuzlarında gibi; ama ilgilerini kazandığın, duyguları karşılıklı hissettiğiniz o an, dünyanın en güzel anlarından. Fazilet’in öyle bir hikâyesi var ki, o ne kadar komik anlatırsa anlatsın gülmeye utanabiliyor insan. Oyun çıkışında beklediğim empatiyi seyircinin gözünde görmek, heyecanlarını paylaşmak harika bir his.
Şimdilerde TRT1 ekranlarında yayımlanan “Kendi Düşen Ağlamaz” dizisinde yer alıyorsunuz. Ayşegül Çiçekoğlu’nun bu romanını okuma fırsatınız olmuş muydu?
Hayır olmamıştı, bu kadar eğlenceli bir hikâyeyle tanıştığımız için çok mutluyum.
Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Başıma bir kere geldi. Sanırım nadir olması en sağlıklısı. Herkesin yaşaması gereken bir his; ama hiçbir aşk sadece mutluluk barındırmıyor içinde. Hayat tüm duyguların başa baş gittiği bir maraton. Bunu kabul ederek âşık olursak aşk çok kıymetli. Bazı üzüntüler, karmaşalar zaman içinde çok değerli anılara dönebiliyor, bu bile yeter. Aşkın kaosundan kurtulup süreğen bir sevgi bağına geçmekse, insanın kendini sevmesinden başlar bence.
Alize’nin yerinde olsanız ne yapardınız, intikam peşinde koşar mıydınız?
Teorik olarak koşmamam gerektiğini bilirdim, ama Akrep burcu olduğum için koşardım sanırım. Serkan’ın bir suçu olduğunu düşünmüyorum, ama ilişkide en ufak güvensizlik, suyu bulandırmaya yetiyor.
FOTOĞRAFÇI: Gizem Özçelik
STYLIST: Ali Arisso
MAKE UP & HAIR: Mesut Özuzun
STYLING ASIST: Gönül Soyçeri
MAKE UP & HAIR ASIST: İrem Baygül