Tatlı Bir Hayat
Fireroom Restaurant’ın sahibi başarılı Şef Hazer Amani #evdekal günlerini eşi Sıla Gencoğlu ile birlikte yemek ve müzik eşliğinde geçiriyor. Evinde geçen bu keyifli zaman ile ilgili merak edilenleri ise MAG okurları için anlatıyor.
Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?
1975 Ankara doğumluyum. Orta okul ve liseyi TED Ankara Koleji’nde okuduktan sonra, ODTÜ’de Sosyoloji okudum.
Nasıl oldu mutfağa geçiş?
En büyük zevkim olan yemek yapmak başlangıçta benim için yalnızca bir hobiydi. Sürekli yeni tarifler deneyerek kendimi geliştiriyordum. Eskiden yemek yaptığımda iki üç arkadaşımı davet ederdim. Bir de baktık ki sayılar onlara, on beşlere kadar yükseldi. Önceden sadece bir öğün tek çeşit yemek yaparken, 3-4 çeşit yemek yapıp arkadaşlarımı davet etmeye başladım. Sonra “Madem ben bu hobiyi bu kadar çok seviyorum; kötü de yapmıyorum, insanların tepkileri çok güzel; neden profesyonelliğe dönüştürmeyeyim?” dedim ve Cordon Bleu’da okumak için Güney Afrika’ya gittim.
Afrika nasıl bir tecrübe oldu sizin için?
Aslında bir senelik lisans programı için gitmiştim. Sonra başarılı olunca, o bir senelik lisans programını diplomaya çevireyim dedim. Sonra o diplomayı da “grandi diploma”ya çevirdim ve okulu da birincilikle bitirdim. Daha sonra staj yaptığım otellerden çok sevdiğim bir otel olan Ellerman House’dan iş teklifi geldi. Bir senelik eğitim alma amacıyla gittiğim Afrika’da toplamda on sene kaldım. Benim için hem farklı hem de muhteşem bir deneyim oldu. Hayatıma yön veren noktaydı diyebilirim.
Lezzetli yemeklerinizi dünyaca ünlü birçok ünlü isme tattırdınız? Nelson Mandela ve Kate Moss da var o isimler arasında… Başarınızın sırrı nedir?
Nelson Mandela’ya yemek yapmak benim için büyük bir gururdu. “Table Of Unity” adında bir organizasyon vardı. 150’ye yakın aşçının olduğu. Onların en tepesindeki takımda da ben vardım. Bunu hep gurur duyarak anlatırım. Ellerman House Oteli’ne oldukça fazla ünlü gelirdi. Onların arasında Elton John gibi benim de hayranlık duyduğum, severek dinlediğim sanatçılar bulunuyordu. Hem onlarla tanışma, hem de yemek yapma fırsatım oldu.
Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl geçiyor ev günleri?
Uzun bir süredir evdeyiz. Bu süre kafayı bile dışarı çıkarmadan, hatta alışverişe bile gitmeden geçti. Gayet mutluyuz. En sevdiğimiz şeylerle geçiyor vaktimiz; yemek yapıyor, müzik dinliyoruz. Mutfakta işimizi bitirip içeri geçiyoruz. Sonra güzel bir müzik açıyor ve tekrar mutfağa giriyoruz. Tabii ki dikkat etmeye de çalışıyor, sabahları spor yapıyoruz. Güzel geçiyor. Bu işin ekonomik boyutu olmasa bırakın birkaç ayı bir sene bile evde durulur. Güzel okuma alışkanlıkları olanlar bu dönemde sıkılmaz.
Restoranınız Fireroom da geçici süreliğine kapandı. Bu süreçte yenilikler yapacak mısınız?
Evet, Fireroom geçici bir süreliğine kapandı. Faaliyette olan dört dükkanımız bulunuyor. İkisi Ataşehir’de, biri Maslak, biri ise Bebek’te. Maslak’takini bu genelge daha yayınlanmadan önce zaten kapatmıştık. Hem çalışanlarımızın hem de gelen misafirlerimizin sağlığı için. Onun haricinde Bebek ve Ataşehir açıktı. Ataşehir’de üretimhane de olduğu için. İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile paket servis haricinde bütün restoranların hizmeti durdurulacak denince orayı da kapattık. Paket servisimiz yoktu, ama önümüzdeki günlerde paket servise başlayacağız. Herkesten çok güzel istek ve talepler aldık çünkü. İnsanlar bizim tatlarımızı özlemişler. O yüzden biz de artık başlayacağız.
TED Ankara Koleji diyecek olursak… Dönelim mi biraz Ankara yıllarına?
Çok keyifli ve eğlenceli bir dönemdi 94 mezunları. Hepsi birbirinden başarılı bir sürü öğrenci yetiştirdi o dönemde. Bizim de çok güzel arkadaşlıklarımız ve dostluklarımız oldu. Hala görüştüğümüz arkadaşlarım var. Biz Kolejliler birbirimizi bulduk mu aradan 20 yıl geçse de bırakmayız. Kesinlikle bu hep böyle oldu. 20 yıldır görmediğim ortaokulda en yakın arkadaşım sevgili Orçun ile yıllar sonra Barcelona’da karşılaştık. Ortaokulda bıraktığımız gibi aynı sohbetimize devam ettik. Kolejli olmakla gurur duyuyoruz.
Master Chef yarışması da büyük bir ilgi ile takip edildi. Hem şeflik hem yarışma süreci zorlamadı mı sizi?
Televizyonculuğa alışık olduğum için pek de zorlandığımı söyleyemem. 8 senedir TV’de tarif yaptığım programlar oluyordu. “Master Chef” ile yarışma formatına ilk defa girdim. Tabii ki çok yorucu zamanları oldu ama televizyonculuk böyle bir şey. Uzun saatler çalışıp ayakta kalmanız gerekiyor; ama insan severek yapınca ne yoruluyor, ne de fazla geliyor. Ben zorlanmadım.
Yeni tatlar deniyor musunuz bu günlerde?
Bu günlerde yeni tatlar denemedik, ama bir avantajımız var. Eşim de, ben de Uzak Doğu ve Güney Doğu Asya yemeklerini çok seviyoruz. Bu ara bol bol onları yiyoruz. Hem sağlıklı, hem de içerisindeki bol baharattan dolayı bağışıklık sitemimizi güçlü tutuyor. Sevdiğimiz için de bize moral veriyor.
Lezzetli ve farklı tariflerinize biz nasıl ulaşabiliriz?
Hazerleme kanalıma haftada iki tarif koyuyoruz. Sevgili eşim de kameramanlığımı yapıyor. Çok sağlıklı ve pratik tariflerimize oradan ulaşmak mümkün. Hem pratik hem de birbirinden lezzetli tarifleri sunuyoruz.