Sıradışı ve Zamansız
Kendi adını verdiği “Tuba Ergin” markası ile başarılı işlere imza atarak adından söz erriren başarılı tasarımcı Tuba Ergin ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Başarılı moda tasarımcısı, hayatından, markasından, tasarım süreçlerinden, yapacağı yeniliklerden ve diğer pek çok merak edilen konlardan bahsetti…
Sizi sizden dinleyebilir miyiz?
Üç jenerasyondur tekstille uğrasan bir aileye doğdum. Sanata her zaman yatkınlığım ve küçük yaşlardan beri moda tasarımcısı olma hayalim vardı. Henüz ilkokul çağında iken ilk kişisel resim sergim bile olmuştu. Ortaokulu İstanbul’da bitirip lise öğrenimim için Amerika’ya gittim. Chicago’da lise öğrenimimi tamamlayıp, Art Instıtute of Chıcago’da moda tasarım dersleri aldım. Sonrasında İstanbul’a geri dönmek durumunda kalıp aile işinde çalısırken La Salle Academy’nin moda tasarım ve pazarlama bölümünü bitirdim. Profesyonel yaşantıma ilk denim endüstrisinde çalısarak başladım. 5 sene kadar Avrupa’daki zincir markaların tasarım ekipleriyle çalısarak denim ve yıkamalı ürün gruplarının tasarımlarını yaptım. Colins/Big Star markasında çalıştıktan kısa bir süre sonra kendi tasarım ofisimi kurdum. İçlerinde Network/Que, Desa, Koton, Us Polo gibi Türkiye’nin önde gelen birçok moda markasına tasarım yaptım. Aynı zamanda İtalya, Fransa, İspanya, Kanada, Tunus, Çin ve Hindistan’da birçok firmaya tasarım ve üretim danışmanlığı yaptım. Yeterli tecrübeye sahip olduğuma inandığım 2010 senesinde ilk markam olan G.O.D.D (Garden of Denim Design) markasını kurdum. 4 senede 7 ülke dağıtımı 72 satış noktasına getirdim. 2014 senesinde kendi adımı verdiğim TUBA ERGIN markasını kurdum. İnovasyon, deneysellik, sıradışı material birliktelikleri ve kadın vücudunu en mükemmel haliyle zorlanmamış şıklık felsefelerini benimseyen bir marka olarak iddialı, güçlü ve dinamik kadınları giydirmeyi hedefledim. Şu an 36 satış noktasında multimarka mağazalar içerisinde corner ve shop-in-shop olarak yer alan markamın ilk mağazasını ekim başında Akasya AVM’de açtık. Arnavutköy’deki ofis/atolye/showroomumda kişiye özel tasarım hizmeti vermeye de devam ediyorum.
Pek çok markaya danışmanlık hizmeti verdikten sonra kendi markanız olan G.O.D.D’yi kurdunuz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Yıllar içerisinde gerek yurt içi gerek yurt dışında edindiğim tecrübeler doğrultusunda tutkun olduğum denim üzerine bir marka yaratma kararı aldım. Sürdürülebilir moda çerçevesinde geliştirdiğim tasarımlarla Mıllano’da White adında bir fuara katılarak basladığımız ilk marka serüvenim çok kısa bir sürede çok büyük adetlere ve dünya üzerinde birçok noktada dünyanın en çok bilinmiş lüks tüketim markaları ile beraber satılmaya başladı. Japonya ve İtalya ana pazarım olmak üzere Kanada, Benelux ülkeleri, Almanya, Kore, İspanya ve Yunanistan üst düzey tasarım butikleri ve departman mağazalarında satılmaya başladı. Kağıttan denim kumaşlar, ileri dönüştürülmüş araba iç lastiklerinden garniler, organik ve dönüştürülüş kumaşlarla tasarladığım markam senede 20.000 paraçalık üretim adetlerine getirmeyi başardık.
Geçtiğimiz günlerde 2019 İstanbul Moda Haftası gerçekleşti ve sizin de aktif olarak yer aldığınızı biliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
En son mart ayında ki Fashion Week esnasında şu an mağazalarda olan 2019-2020 kış koleksiyonumuz ‘’Baby Its Cold Outside’’ adını verdiğimiz koleksiyonumuzu sunduk. Podyuma kar yağdırdığımız bu koleksiyonda deri tasarımlar, kuzu kürkünden paltolar, deri ve couture kumaşların bileşiminden gece elbiseleri, doğal materyallerle teknolojik kumaşların birlikteliklerinden oluşan heyecan verici bir o kadar da kullanımı kolay dinamik bir koleksiyon oldu.
Artık mağazacılığa da başlıyorsunuz… İlk mağazanızı İstanbul’da açtınız. Devamı gelecek mi?
İlk mağazamızı Anadolu yakasında yer alan İstanbul’un en iyi avmlerinden biri olan Akasya’da açmayı tercih ettik. Önümüzdeki sene için avrupa yakasında bir mağaza daha açma planımız var.
Tasarımlarınızda ve koleksiyonlarınızda en çok önem gösterdiğiniz şey nedir?
Sıradışı, inovatif bunun yanı sıra kullanımı kolay zamansız parçalar tasarlamak benim için çok önemli. Trendlerden bağımsız yıllar geçse bile gardırobunuzdan rahatlıkla çıkarıp kullanılabilecek tasarımlar yaratmaktan hoşlanıyorum.
Türkiye’de ve dünyada moda deyince aklınıza ilk gelenler neler ve kimler oluyor? Alexander Mc Queen, Margıela, Chloe, Iro, Vauthier, Isabel Marant ve YohjiYamamoto her biri birbirinden çok farklı olmasına rağmen beğendiğim tasarım markaları. Türkiye’de olarak da çok kuvvetli bir tasarımcılarımız olduğuna ve yeni jenerasyondan daha birçok başarılı marka çıkacağına inanıyorum.
2020 sezon trendlerinden bahseder misiniz?
2020 kış sezonunda yükselen bellerle beraber crop bluzler, gerek vatkalarla gerekse pileli büzgülü detaylarla güçlü omuzların ön planda olduğu bir sezon içindeyiz. Pantalonlarda havuç, sigara paça ve geniş paçalar yer alırken, boyfriend ceketler, hacimli rahat kabanları sıkca görüyor olacağız. Deri ve denim tekrarda altın cağını yaşıyor. Gece giyiminde deri v dekolteler, metalik kumaslar, yakma kadifeler ve ipek krepleri göreceğiz. Geniş kemerler ve büzgü detayları da vazgeçilmez olacaklar.
Çocuk ve genç tasarımlarınız da oldukça ilgi çekici. Bu tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?
Çocuk ve genç kız koleksiyonlarımızı hazırlarken 7 ve 14 yaşındaki kızlarım ve onların beklentileri tasarımlarda çok etkin. Yeni jenerasyonun ihtiyaçları, çok değişken ve çok dinamik. Onlar sayesinde kuşakla ilgili güncel kalabiliyorum. Dinledikleri müzikler, hayalleri, alışkanlıkları ve ilgi alanlarını takip ediyorum.
Yeni projeler var mı?
Aralık ayı içerisinde yılbaşı özel koleksiyonumuzu sunacağımız bir trunk show planlıyoruz aynı zamanda birkaç marka işbirliğimiz olacak. Bunun yanı sıra mart ayından sonra ikinci mağaza, fuarlar ve yaz 2020 tanıtım projeleri var.