Seda Akgül
TV8’de cumartesi sabahları sabah kahvesi programını hazırlayıp sunuyorsunuz. Ama biz sizi yıllardır TV8’in ana haber bültenlerinden tanıyoruz.
Tv maceranız nasıl başladı. Başarınızın sırrı ne?
Seda Akgül: Ben aslında tipik bir Ankaralıyım. TED Ankara kolejini bitirdikten sonra Hacettepe üniversitesinden mezun oldum ve her Ankaralı gibi kendime garantili bir iş aramaya koyuldum. Başbakanlığın sınavlarını kazandım ve mütercim tercümanlığa başladım. Ama anladım ki mutlu olmak için sadece iş garantisi yetmiyor. Sevdiğiniz işi yapmanız şart. Tesadüf çok ender spikerlik sınavı açan TRT 98 yılında da açtı ve binlerce kişi içinden dört aşamalı bir sınavı geçerek 40 kişi arasına girdim. Aylar boyunca haftanın altı günü çok değerli hocalardan tıpkı bir okul gibi ders alarak hazırlandık bu mesleğe o yüzden ben bugün ana haber de sunabiliyorum, açık oturum da… Kısa bir süre TRT’nin haber merkezinde görev yaptıktan sonra TV8’den gelen teklifi değerlendirdim ve kuruluşundan itibaren aynı kanaldayım.
TV hayatınız boyunca en çok hangi işi sevdiniz?
S.A: TV8’in ilk kurulduğu yıl ben televizyonculuğa önce gece haberleri ile başladım, sonra Avrupa Birliği gazeteciliği bursunu kazanarak Brüksel’de eğitim aldım. Daha sonra 500 adet AB’ye doğru programı, Savaş Bağdat Yolunda ve Akşama Doğru gibi birçok dış politika programı hazırlayıp sundum. Aynı zamanda mütercim tercüman olduğum için televizyonda canlı yayınlarda simültane tercüme de yaptım, gece haberinden çıkıp sabahın erken saatlerinde zirve izleyip ış politika muhabirliği de. Daha sonra yine bir burs kazandım ve savaş döneminde ABD’de beyaz saray, Capitol Hill ve Pentagon’da çeşitli seminerlere katıldım. Dönüşte ise ana haber ile ödüllendirildim ve deneyimli spiker Erkan Oyal ile birlikte 5 yıl boyunca ana haberleri okudum. Şimdi hazırlayıp sunduğum Sabah Kahvesi’nde ise bu tempoya bir mola verdim ve hem kendimin hem de izleyicilerimin keyif aldığını düşündüğüm bir iş yapıyorum diyebiliriz.
Programına konuk ve konu seçerken önceliklerin neler?
S.A: Her tv programının bir hedef kitlesi var aslında. Maalesef bizde bu hedef kitle eğitimle değil, parayla belirleniyor. Mesela az kazana bir üniversite profesörü aile geçindiriyorsa b gruba sayılabilir ama çok paralı ve daha az eğitimli insanlara a grubu diyoruz. İşte ben kendi programımı gerçek a grubuna yapıyorum. Yani kültür seviyesi yüksek, zor beğenen, her duyduğuna inanmayan, merak eden, sergiye, konsere, yeni bir şeyler keşfetmeye, öğrenmeye meraklı insanlara. Artık entelektüellerin de birbirine sahip çıkma zamanı geldi bence. Dikkat ederseniz özellikle büyük reyting kanalları ortalama 6 zeka yaşına ve eğitimsizlere program yapıyorlar. Doğal olarak konularımı da konuklarımı da buna göre belirliyorum.
Televizyoncu olmasanız ne olurdunuz?
S.A: Ankara Cinnah caddesinde meşhur Amerikan Kültür’ün en genç hocalarından biriyim ben aslında. Henüz üniversite ikide öğrenciyken Türk Amerikan derneğinin sınavlarını kazandım ve hem okudum hem de İngilizce hocalığı yaptım. Hayatımın en güzel yıllarıydı. Öğrencilerimin hepsi benden büyüktü. Bu röportajı derginizde okuyan eski öğrencilerim varsa onlara sevgilerimi yolluyorum. Harika anılarım var. Bir gün televizyonu bırakırsam yine İngilizce öğretmenliği yapmak isterim.
Ankara’yı özlüyor musunuz? Dönmeyi hiç düşündünüz mü?
S.A: Aslında son 11 yıldır hep Ankara’yı özlediğimi düşündüm. Ama son gelişimde farkettim ki aslında özlenen mekan değil zamanmış. Yani ben Ankara’da yaşadığım gençliğimi ve sevgili ailemi özlüyorum. Ayrıca üzülerek söylüyorum, Ankara’nın bugüne kadar en hararetli savunucularından biri olarak, her gelişimde biraz daha kültür ve sanat faaliyetlerinde geri gitmiş, trafiği kötüleşmiş buluyorum. Doğup büyüdüğüm, her gün özlediğim Bahçelievler yedinci cadde bile küçük bir kasabanın çarşısı görünümünde. Artan tek şey kebapçıların sayısı ve sigara içenler.
Bundan sonra ne yapacaksınız, yeni projeler var mı?
S.A: Bunu biraz da zaman ve o dönemin ihtiyacı belirleyecek. Maalesef yaptığın iş ne kadar iyi olursa olsun her şeyin bir modası var. Haberlerde olgun erkek modası sona ererse geri dönmeyi düşünebilirim. Sonuçta haber insanın kanına giren bir virüs. Ama bu kez haber programı veya kendimden de tecrübelerimden de faydalanacağım bir formatı tercih ederim.
Bana, çok sevdiğim Ankara’nın en şık dergisinde kendimi anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
{gallery}roportaj/250609sedaakgul{/gallery}