Salvo KohenPapyonlu Muhabir
Papyonlu Muhabir olarak tanınıp sevilen ve yeni programı N’aber ile izleyicileriyle buluşacak olan Salvo Kohen’in televizyon dünyasına girişini ve keyifli yükseliş hikayesini dinliyoruz…
“Habercilik bir refleks, doktorluk gibi… En doğru teşhisi koyup en iyi şekilde anlatmanız gerekiyor”
“Sosyal medya sayesinde papyonlu muhabir olarak anılıyorum”
“ Haberciliğin kuralı çok basit doğru olduğundan emin olmadığın bilgiyi asla paylaşma”
Sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz?
1991 yılında dünyaya geldim. Televizyonda stajıma devam ederken hayatımı değiştiren Nilgün Doğay ile tanıştım. Liseden mezun olduktan sonra Beykent Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü kazandım. Star TV ve Show TV “muhabirlik” görevini üstlenmemden bu yana meslekte dokuzuncu yılımı tamamladım. Dijital medyanın gelişim göstermesi ile doğduğum yer olarak nitelendirdiğim Doğan TV Holding bünyesinde Youtube içerik üretim bölgesi şantiyede çalışmalarımı sürdürmekteyim. Aynı zamanda medya danışmanlığına da devam ediyorum.
Habercilik kariyeriniz duayen isimler ile başladı. İlk başladığınız günden bu yana neler değişti?
Haberciliği öğrenebileceğim en iyi yerde mesleğe başladım. Sağolsun lisede bir hocam, okula konferansa gelen Uğur Dündar’dan rica etmişti. Çocukluğumdan beri ekranda hayranlıkla izlediğim kişinin yanında çalışmaya başlıyordum. Hiç düşünmeden gittim tabii ki. O dönem gizli kameralarla ilgi çekici bültenler hazırlanıyordu. Video yapmak ile uğraştığım için bir hayli ilgimi çekti. Daha sonrasında Uğur Ağabey, Star TV’de ana haberleri sunmaya başladı. O sırada Arena programının yönetmen yardımcılığını yapıyordum. Programın yaz tatili sürecinde yepyeni bir fırsat doğdu benim için ve muhabir olarak görev almaya başladım. Ekranın diğer tarafında olmak hiç aklımda yoktu ve bu teklife çok şaşırdım. Doğum günümdü bu haberi aldığımda ve henüz 18 yaşındaydım. Tecrübeli muhabirleri izleyerek ve dinleyerek kendimi geliştirdim. Açıkçasını söylemek gerekirse muhabirliği çok sevdim. Birkaç sene sonra Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil yönetimindeki Star Haber Bülteni’nde sorumlu olarak görev yaptım. İzleyicilerden aldığım olumlu geri dönüşler de ayrıca motive ediyordu beni. Ama tabii ki habercilik bir refleks, doktorluk gibi düşünün. En iyi teşhisi koyarak en doğru anlatım ile izleyiciye anlatmaktan sorumlusunuz.
Uzunca bir süre Star Haber’de çalıştım. 2011 yılında kanalın el değiştirmesinin ardından yüzlerce kişi gibi benim de işime son verildi. Medya sektörünün belki de en acımasız yüzü bu… Ne kadar emek sarf ederseniz edin, bazı şeylerin önüne geçemiyorsunuz. Benim avantajlı olmamı sağlayan, hala lisede okuyor olmam ve yaşımın daha genç olmasıydı. Bu sırada magazin basının merkez ismi Can Tanrıyar’ın kurucusu olduğu Uçankuş’da görev almaya başladım. Magazinden nefret etmeme rağmen canlı yayın tecrübem olması bana avantaj sağladı. Daha sonra en son Erhan Çelik yönetimindeki Show TV Haber Merkezinden gelen muhabirlik teklifiyle kariyer adına önemli bir yere transfer oldum. Haber tarzımın bu denli uyuştuğu başka bir yer olamazdı. Bu arada muhabirlik devam ederken haber önü “HÖ!” isimli programla hafta içi her gün ana haber öncesinde 15 dakikalık bir program yapmaya devam ettim. İki sene de bu şekilde çalıştıktan sonra Show TV ile yollarımız ayrıldı. Şu an doğduğum yer olarak tanımladığım Doğan TV Holding bünyesinde kurduğumuz yeni açtığımız Youtube kanallarıyla kısa sürede milyonlara ulaşmaya başladık. Artık hayatıma dijital ortamdan devam edeceğim gibi gözüküyor.
Herkes sizi papyonlu muhabir olarak tanıdı ve sevdi. Bu fikir nasıl geldi aklınıza, fark yaratmak için seçtiğiniz bir yöntem miydi yoksa normalde de tarzınız hep böyle midir?
Hakan Yeşildağ ile birlikte Türk Milli Takımı’nın kampına İskoçya’ya gittik. Yeşildağ’ın kameramanlıktaki gözü, haberlerimin kaliteli oluşundaki en büyük etkendir. Hediyelik eşyalar satan bir dükkana girdiğimizde ekose kırmızı bir papyon gördü ve bana “Salvo bunu almalısın” dedi. Ben de ona dönüm “Nasıl yani?” dedim. “Haberlerini papyonla yap bundan sonra” dedi. Biz bunun tartışmasını yaşarken kaşla göz arasında birkaç papyona bana maaşımı bıraktırdı dükkana. Ertesi gün haberleri sunarken içime sinmese de taktım papyonu, ancak tam çıkaracaktım ki Hakan abi “Kayıt” diye seslendi. Haberi yaptık istanbul’a yolladık. Akşam ana haberden sonra deyim yerinde ise kıyamet koptu. Sosyal medyada papyonlu muhabir olarak kaldı adım. Güzel olmadı diyemem ama sıcak havalarda bile çıkarmadım papyonumu.
Gelecekte haberciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medyanın ivme kazanması ile sokak haberlerinde halk artık muhabirin gözü kulağı diyebiliriz. Ancak, işin ustası habercilerden haberi almak farklı, bilmediğin kaynaklardan geçen haberleri doğruymuş gibi değerlendirmek çok farklı. O yüzden haberciliği; “Siz de ekrana çıkıyorsunuz üstüne de para alıyorsunuz” olarak nitelendirmek çok yanlış. Üniversitelerde başarılı ve mesleğe aşık öğrenciler yetişiyor. Duayen gazeticilerden eğitim almak umarım onlara da kısmet olur. Çünkü, tanınacak fırsatlar ile habercilik ileride çok daha başarılı yerlere gelecektir.
Yeni programınız N’aber’den bize bahseder misiniz? Muhabirlikten program yapımına uzanan bir serüven nasıl gelişti?
Youtube kanallarına ürettiğimiz içerikleri aynı grupta bulunduğumuz Doğan TV’nin kanalları da kullanmak istedi. Güzel bir format yapılırsa yayınlayabileceklerini ilettiler. Haftanın en eğlenceli videolarını, gaglarını toparlayalım ilginç ve güzel sunumlarla bunu süsleyelim diye düşündük. Hızlı bir şekilde çekim aşamalarını tamamladık. N’aber, Cumartesi ve Pazar günleri ana haber öncesinde veya daha erken saatlerde Euro D’de yayınlanıyor. Programda sunumların ilginç bir dille yazılması izleyiciyi çekti. Metinleri, şantiye ekibinden Zehra Figen Üretmen yazıyor. Yazılan metinleri yayınlanmadan önce okurken çok eğleniyoruz ve gülüyoruz. Bunu da izleyicilere aktardığımızı düşünüyorum. Usta Görüntü Yönetmeni İlker Özkap çekince Buse Güngör’ün montaj harikasıyla ortaya çok lezzetli ve kahkaha dolu bir program çıkıyor. Euro D ile eş zamanlı olarak Youtube kanalım Sen Dakika!’da da yayınlamaya devam ediyoruz. İzleyiciden gelen yorumlar beni mutlu ediyor.
İzlemek isteyenler olursa youtube.com/sendakika kanalına gelebilirler.
Genç bir haberci olarak gelecek neslin habercilerine neler iletmek istersiniz?
Kural çok basit. Doğruluğundan emin olmadığın bilgiyi paylaşma. Çoğunluğun ne dediğinden değil gerçeğin ne söylediğinden yana olunmalı. Yorum yapmadan gerçeğin aynası olunmalı. Haberciliğin sadece bir iş değil, halkın haber alması hakkında yapılan bir hizmet olduğu asla unutulmamalı.
Oyunculuk ve sahne sanatları yönetmenliğinde de tecrübeleriniz var. Kendinize en çok yakın hissettiğiniz alan hangisidir?
Birkaç senedir amatör olarak tiyatrolarda yer aldım. Çok keyifli bir iş. Ufaktan da eğitim almış oluyorsunuz oynayınca, oyunculuk da haberle birleşince ortaya güzel şeyler çıkıyor. İzleyiciye vermek istediğiniz duyguyu daha net aktarmanıza yardımcı oluyor. Yönetim aşaması, 4 yıl okulunu okuduğum bir iş. Sahne tasarımı, prodüksiyon yönetimi, keyifli şeyler. Diplomamda, sahne sanatları yönetmeni yazıyor. Çok havalı duruyor olabilir ama ne yalan söyleyeyim, bunu iş olarak hiç yapmadım. İleride yapmak ister miyim diye sorarsanız; “Neden olmasın…?”
Dizi, film gibi teklifler alıyor musunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha önce bu tarz tekliflerin geldiği oldu. Reklam alanında daha çok teklif geldi diyebilirim. Habercilik yaparken vakit sıkıntısından dolayı görüşmelere gidemedim. Ama hazır lafı açılmışken ilk kez buradan duyurayım: Cast sektörünün en ünlü ajanslarından Glamourus Celebrity Manegement ile anlaştım. Artık oranın oyuncusuyum. Benim için yeni bir heyecan başladı diyebilirim.
Son olarak en büyük hayaliniz nedir?
Arka Sokaklar’da oynamak istiyorum. Şaka değil, izlemediğim bölümü yok, hastasıyım. Rıza Baba’ya selam, yola devam.
Salvo Kohen’den habercilik serüveninde yaşadığı “EN”ler:
Başınıza gelen en komik olay nedir?
Fethiye’da bir dizi haber için görevdeyim. Yamaç paraşütünü deneyeyim dedim. Dediler ki: “1800 metreden atalım seni”. Benim için paraşütsüz atmaları ile aynı şeydi. Kısa mesafeden atlasak da olur, maksat haber yapmak… Ama ikna edemedim. Bunu konuşurken bir baktım Babadağ’ın zirvesindeyiz, oradan da dönüş yok. Hocam dedi ki: “Ben koş diyene kadar koş, sakın oturma oturursan çakılırız”. Tamam dedim. Koşmaya bir başladık, hafiften havalandı ayaklarım, ben direkt oturdum. Paraşüt söndü tabii haliyle. Kalk, koş öleceğiz deyince ciddiyeti anlayıp koştum ve paraşüt açıldı. Trajikomik bir hikaye olarak en çok güldüğüm anılarım arasında.
En çok korktuğunuz (garip hissettiğiniz) an hangisiydi?
Komik haberler diyoruz ama aralarda diğer haberlere de gidiyordum. Bu benim için hayat dersidir. Bu sebepten dolayı aynı o zaman yazdığım gibi aynen alıntılıyorum:
Birebir muhabbetim olan arkadaşlar mevzuyu bilirler. Bilmeyenlerden sabrı olan okusun; ufacık bir çocuğun ona göre kocaman olan bir ağabeye verdiği hayat dersinin ta kendisidir…
Şöyle;
2013 yılıydı, yanlış hatırlamıyorsam… Mardin’de haber için görevdeydim. Bir sabah, sabahın kör vakti telefon çaldı. O dönem haber müdürüm olan Burak Ersemiz arıyor. “Hemen uyan Urfa’ya geçiyorsun” dedi. Aklımdan geçen başıma mı geldi, diye düşünürken “Ceylanpınar mı?” dedim. “Evet dedi çabuk ol”, kapattık. 1-2 saat sürdü yol orada bulabildiğim internet kadarıyla haberin ne olduğunu taradım.
Haber şöyleydi;
Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde bir eve havan topu isabet etmiş ve 30’lu yaşlarında 3 çocuk babası bir adam evine giren havan topu yüzünden feci şekilde can vermişti. Haberi yapabilmek için çevredekileri ikna edip havan topunun açtığı 2 metrekarelik delikten içeri girdik. Haberimizi toparladık ev darmadağın, canhıraş kaçışmadan kalan izler ise yürek burkuyor. Çocuklardan birinin biberonundaki süt hala sıcak duruyor. Öyle, insanı paramparça eden detaylar vardı. Çekeceğimizi çektik artık evden ayrılıp İstanbul’a görüntüyü geçeceğiz. Yanıma 8-10 yaşlarında bir çocuk geldi. Önce umursamadım biraz muhabbet ettim, çevirdim kafamı etrafta kaçırdığım detay var mı, diye bakıyorum. Kolumu tuttu “abiiii” dedi. Gülümsedim yine etrafa baktım. Daha şiddetli sarstı kolumu “abiiii” dedi. Cevap vermedim. “Abiiiiiiiiii” diyerek duvarı gösterdi: “Bak babamın saçı” dedi. Kahroldum! Başımdan aşağı kaynar sular indi. Birkaç dakika sessizlik… Sonra sarıldık. Hiçbir şey diyemeden gittim yanından. Hayat dersi böyle verilir dedi sanki ve o ufaklık çok şey öğretti bana. “Ay ben çok şanssızımdır” ya da “Hayatımda hiçbir şey yolunda değil” diyenlere sadece tebessüm ediyorum.
En çok sunmaktan keyif aldığınız haber…
Çanakkale’deki Tikli Köy ve Lady Gaga’nın marjinal fanlarının sunduğu haber en çok eğlendiğim haberdi diyebilirim.
En zor yayınınız…
Tabii ki de ilk canlı yayın tecrübem. İlk defa ana habere canlı bağlanıyordum. Stüdyoda Uğur Dündar var, ilk yayınım, inanılmaz bir heyecan! Ocak ayı ve ben Erzurum’dayım daha ne kadar kötü olabilir? Hava tam -35 derece, 20 yaşında bile değilim. Ne kadar kötü olabileceğini şöye özetleyeyim. Ergenlik sivilcelerimi fondötenle kapatmışım ve suratımda donmuş. Otele dönünce maske şeklinde kazıyarak çıkardım.