Mutlu Kadının Duruşu BaşkadırSiren Ertan
Bu ay Stimulus sayfalarımızın ve aynı zamanda kapağımızın konuğu modacı Siren Ertan… Muhteşem yaşam üslubu, olgun, vakur ve enerji dolu kişiliği, zarif ve güzel ruhu, içtenliği ve peri masallarına konu olacak mükemmel tasarımlarıyla bizlerle…
Siren Ertan, yaşamda “kadın olmak” nasıl bir duygu?
Ben insanları kadın ve erkek şeklinde ayrı göremem pek aslında. Benim için iyi kalpli insan ile kötü kalpli insan ayrımı vardır sadece. Sanırım bazı yanlarım kadın, bazı yanlarım da erkek gibi. Erkek arkadaşım da böyle söylüyor. Ama bir kadın nasıl olmalı diye sorarsanız; hayatı güzelleştirmeye çalışmak derim, kadın olmak… Ne kadar zor bir yaşamı olsa da…
Kadın neden güzel giyinmek ister?
Çünkü yüzyıllardır öyle şartlandırılmışız. Kadın güzel olmalı, şık olmalı, yumuşak olmalı. Hoş bunlara da hiç karşı değilim. Bence de hepsi olmalı ama erkekler de olmalı. Sanırım erkeklerin takdir edilmesi, kendilerini değerli hissetmeleri için iş hayatları daha ön planda. Kadınlar da görüntüleri konusunda iyi olduklarında kendilerini daha iyi hissediyor.
İşine ruhunu katan bir tasarımcı olarak Siren Ertan her bir Haute-Couture parçası tamamlandığında ne hisseder?
Gerçekten çok iyi hisseder! Çünkü benim için hedef, müşterimi olabilecek en güzel haliyle göstermektir ve tamamen buna odaklanırım. Bir hayalden o ana vardığımda keyfime diyecek yoktur. Zaten müşterilerimle olağanüstü güzellikte bir dünyamız vardır. İşimin bana verdiği en değerli şeyin; kapımdan müşteri olarak girip bugün sonsuza dek dostum olan insanlar olduğunu düşünürüm hep. Onları hiçbir kazanca değişmem.
Tasarımlarınızda ilham aldığınız konu ve öğeler var mı?
Tamamen müşterimden ilham alırım aslında. Kusurları örtüp güzel yanları öne çıkarmayı düşünürüm. Bulunacağınız yere, konumunuza, yaşınıza, renklerinize ve proporsiyonlarınıza göre seçimler yaparım. Ve günün modasını aklımın bir kenarında tutsam da zamansız kıyafetler yapmaktır hedefim.
Özel bir geceye hazırlanmak için basit bir tüyo istesem?
Saçınız, makyajınız, kıyafetiniz ve aksesuarlarınızdan bir, en fazla iki tanesinin gösterişli olmasını öneririm. Bu her zaman işe yarar…
Sizi hangisi daha çok mutlu ediyor? Moda tasarımı mı, yoksa son zamanlarda profesyonel olarak da yöneldiğiniz dekorasyon mu?
Atölyem ve markam 13 yılı geri bıraktı. Tasarım ve “haute couture” benim aşkla sürdürdüğüm mesleğim. Müşterimi hayatında olabilecek en güzel haliyle uğurlamak hedefimdir. Ancak dekoratörlük de çocukluk hayalim… Her evimi ve ofisimi olduğu gibi burayı da kendim dekore ettim. Dekorasyon konusunda her zaman büyük övgü aldım ve profesyonel olarak yapmam konusunda teşvik edildim. Şimdi bu alanda da çalışmak arzusundayım. Zaten ikisinde de zevk, görgü, birikim, çalışkanlık fark yaratıyor. Rafine ve eşsiz olmak önemli. Profesyonel anlamda ikisini de yapabilmek beni mutlu ediyor.
Gelenekselci misiniz, yoksa her zaman yeniyi mi takip edersiniz?
Vefalı bir gelenekselciyim. Arkadaşlıklarım bin yıl sürer. Antikayı çok severim. Ancak çok okur, çok gezer, çok incelerim. Yeni bir şey öğrendiğim her günü kar sayar, daha çok severim. Bu da beni aynı zamanda güncel ve yenilikçi kılıyor sanırım.
Bir kadının giydiği en güzel elbise; aşık olduğu erkeğin kollarıdır…” diyen Yves Saint Laurent, bu söylemiyle bir kadının duygu dünyasının en önemli odağını mesleğine taşımıştı. Sizi tasarımlarınızda yönlendiren en sevdiğiniz ruh haliniz nedir?
Üstat ne güzel bir söz söylemiş, kesinlikle öyledir. Zaten mutlu kadının duruşu, bakışı öyle farklıdır ki hemen fark edersiniz. Bu ne giydiğinden çok öte bir şey. Beni işe yarama, birine faydalı olma duygusu çok motive eder.
Her açıdan dikkat çeken ve özenilen bir kadınsınız. Hakkıyla elde ettiğiniz bu yaşamda sizi zirveye çıkarken takip eden zorluklar oldu mu?
Sanırım hayata dair bu duruşum, belli bir stilim olması ve bunun uzun yıllardır istikrarla devam etmesi takip edilme nedenimdir. Hayatın her anını özenli yaşamaya ve yaşatmaya gayret ederim ben. Çalışmak, üretmek, kendimi geliştirmek, hayata pozitif anlamda bir şey katmak önceliğimdir. Ancak güzel ve zengin olunca her şey hallolurmuş, hayat toz pembeymiş, sanan insanlar da gerçekten var bu dünyada. Bir kadın için hayatın her dönemindeki kıskançlıklar çok hırpalayıcıdır.
Sanat, Siren Ertan’ın yaşamının neresinde?
Hayatınız sizin sanatınızdır. Ben zaten tüm yaşantımıza böyle sanatsal bir pencereden bakıyorum. Bunun dışında evrensel sanatları takip etmem vazgeçilmez zevklerimdendir. Kendime göre koleksiyonlarım var. Her boş vaktimde bir sinemaya, tiyatroya, konsere, sergiye gitmeye çalışırım. Ve tabii müzelere de… Seyahatlerimin merkezi olan müzelerdir. Dünyada görmek istediğim tüm müzeleri gezmeye bir ömür yetmez ama ben şansımı deniyorum.
“Yokluğuna asla tahammülüm olmaz” diyeceğiniz o şey?
Annemin ısrarlı, evhamlı telefon aramaları ve kardeşlerim. Annem bunu okuyunca ağlayacak şimdi. O an, “Öf Anne!” desem de Allah başımdan eksik etmesin!
Yüzünüzü en kolay ne güldürür?
Hiç gülmeyen bir fotoğrafımı gördünüz mü benim? Acılarla dolu bir kanser süreci geçirdiğimde de gülümsemeye çalıştım, canımın kanserden daha çok yandığı durumlarda da. Ama hayatın herkes için zor olduğunu düşünürüm ve onları bir de kendi dertlerimle sıkmak, üzmek istemem. Yeter ki, o gün bir işe yarayayım ya da etrafımda sözde değil, özde sevenler olsun. Ben gülecek ve güldürecek bir şeyler hep bulurum.
Hayat mottonuz?
John Lennon’un “Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” sözü gibi bakıyorum hayata. Çok da takılmıyorum artık her şeye zaten. Tabii “el” dediğimiz insanlara da… Bazen insanlar konuşur, ben ise kendi hayatıma bakar sükunetle yolumda yürürüm. Bize bahşedilen zaman en değerli şeyimiz, kıymetini bilmek lazım.