Muhteşem “Butler” Ekibi ve Raffles İstanbul
Raffles İstanbul’un Odalardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Nazlı İrem, otelin sunduğu hizmette büyük bir payı olan butler takımının kuruluşunu, gelişimini ve en akılda kalan hizmetlerinden bazı örnekleri MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Raffles İstanbul lüks oteller arasında ayrıcalıklı hizmet anlayışıyla ön plana çıkıyor. Bunda “butler” ekibinin ve kişiye özel sunduğu hizmetin payı büyük. Bu ekibin kurucusu olarak kendinizden ve ekibinizden biraz bahseder misiniz?
Butler takımımızı gökkuşağına benzetiyorum. Her bir renk kendine özgü, hep beraber mükemmel bir uyum içindeler ve yağmurdan sonra ortaya çıktığında, gerçekliğine inanamayacağınız kadar büyüleyici… Ekibimizi anlatmanın en güzel yolunun bu olduğunu düşünüyorum. Hiyerarşinin olmadığı bir departman butler takımı. Bu özel insanları takıma dahil ederken, sahip oldukları teknik bilgilerden ziyade dikkat ettiğimiz farklı özellikler vardı. Renkli kişilikleri olan, sıra dışı insanlardan oluşan, hayatta farklı şeyler yapmak isteyen ve bunu bir yaşam tarzı haline getirmiş insanlarla yollarımızı kesiştirdik. On yıldır da gelişerek yolumuza devam ettik.
Ben de, bu harika takımın da bağlı bulunduğu odalar bölümü departmanlarından sorumlu genel müdür yardımcısıyım. Âşık olduğum Raffles İstanbul’da on yıldır çalışıyorum. Neredeyse dünyadaki bütün Raffles otellerinin açılışında ve operasyonlarında destek, eğitim vermek için bulundum. İşinin hammaddesi insan olan bir sektörde bolca konuştuğum, fikir ürettiğim, yönettiğim, birlikte çalıştığım insanlardan hep bir şeyler öğrendiğim harika bir işim var. Marmara Üniversitesinden mezunum. Şu an ise yüksek lisans öğrencisiyim, tez konum tabii ki butler hizmetleri ile ilgili. Yaptığım her şeyden keyif alırım. Keyif almadığım hiçbir şeyi devam ettirmem. Hayatın ve her dakikamızın özel olduğuna inanırım ve mümkün olduğunca o anları özel kılarım. Duygularımı kolay ifade ederim, sevmeyi çok severim… Sevdiğim insanlara da çok değer veririm.
Peki, nasıl kuruldu bu ekip? Kurulduğu günden bugüne ekibin gelişim hikâyesini ve bu ekibi sektördeki benzerlerinden farklı yapan özellikleri anlatır mısınız?
Ben eski bir Four Seasons markası çalışanıyım. İki yıl Miami’de altı yıl da İstanbul’da çalıştım. Çok sevdiğim direktörüm Erhan Yurtsever beni arayıp “head butler” pozisyonunu önerdi. Önce pozisyonu tam olarak anlayamadım. “Gel, tam sana göre sınırları olmayan bir departman, karışmayacağım sana, istediğini yap.” dedi. Yıllar sonra ben de ondan öğrendiğim gibi güvendiğim birçok insana, “Karışmayacağım sana, istediğini yap.” diyeceğimi o an henüz bilmiyordum. Eve gittim, düşündüm, hayatta yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadığımı, sadece yapmadıklarımdan pişman olduğumu düşündüm ve tam o anda karar verip “tamam” dedim. Hikâyemiz böyle başladı! Sonra işe, potansiyeli olduğuna inandığım bu işi hiç yapmamış insanları arayarak devam ettim. Farklı yaşam tarzlarından, farklı demografik yapılardan insanların bir arada olduğu bir takımla işe koyulduk. Bizi farklı yapan, belli değerler içerisinde tanıdığımız çalışma arkadaşlarımıza tanıdığımız özgürlük… Doğru insanları doğru pozisyonlara getirmek konusunda bizden daha iyisi olduğunu düşünmüyorum ve bu konuda çok iddialıyım. Herkesi tanımak için çaba sarf ediyoruz biz. Çalışma arkadaşlarımızla konuşuyor, onlarla vakit geçiriyoruz. Hep söylerim, en az üç kişi ile yirmişer dakika vakit geçiremediğimiz gün, boşa geçmiş bir gündür benim için. İnsanları tanıdıkça onların ne kadar özel olduğunu anlıyorsunuz ve hangi alanda hayata bir şey katabileceklerini keşfediyorsunuz.
Bu özel ekibin bugüne kadar misafirler için yarattığı en ilgi çekici veya en özel deneyimler sizce hangileri?
Butler Yuşa, çölde altı günlük koşuya katılacak bir misafirimiz için İstanbul’un koşulacak en güzel destinasyonlarını derleyip onunla koşmayı teklif etmişti. Sonunda altı gün boyunca her gün beraber koşuya çıktılar ve birlikte çok güzel anılar biriktirdiler.
Otele giriş işlemlerini gerçekleştiren butler’ımız misafirimize akşam yemek için bir planı olup olmadığını sorduğunda, yalnız başına yemek yiyeceğini ama özel bir yemek olmasını istediğini söylemiş. Pasaport bilgilerinden neden özel bir gün olduğunu anlayan butler’ımız, yirmi ikinci kattaki muhteşem İstanbul Boğazı manzaralı Bosphorus Lounge’a rezervasyon yapmış ve sonrasında bütün butler takımını toplayıp bir pasta ile lounge’a çıkıp, hep beraber misafirin doğum gününü kutlamışlar. Güzel olan kısım ise, misafirin, doğum gününü kutlayan altı butler’ı da kendisiyle yemek yemeye davet etmesi… Şimdilerde sürekli misafirimiz ve ailemizin bir parçası gibi…
Hugh Jackman, Zorlu PSM’de yaptığı performansın sonunda benim adımı söyleyip ayağa kalkmamı istemişti ve salondaki yüzlerce kişinin içinde otelimizdeki konaklama deneyiminin butler ekibimizin dokunuşları ile yaşadığı en güzel deneyim olduğunu söyleyip teşekkür etmişti. Bir de bizim, Lady Gaga’nın köpeğine yazdığımız ve kendisinin Instagram’dan paylaştığı mektup var… Çok güzel anılar bunlar… Çocuğunu kaybeden ve otelimizde kalan bir annemiz için hatıra ormanında ağaçlar diktik. Takımca çok ağladık, o anne çok ağladı, o ağladı biz ağladık… En azından bir yerlerde güzel çocuğumuzun anısını yaşatıyoruz. O an, bu hayatta hiç kopmayacak kadar bağlandık birbirimize… O kadar çok hikâye var ki böyle, kimi hüzünlü, kimi komik. Aynı yaşadığımız hayatlar gibi… Sanırım biz, butler takımı olarak çalışmıyoruz, yaşıyoruz, biz onların onlar da bizim hayatlarımızın birer parçası adeta… Uzun yıllardır blog yazan ve hayali kitap yazmak olan bir misafirimizin blogunu kitaba çevirmiştik. dört yüz sayfaydı bu arada… Aklıma son bir şey geldi; ben dokuz aylık hamileyken, çok sevdiğimiz, çok üst düzey yabancı bir politikacının ziyarete gelerek beni görmek istediğini söylediler. Otelden bir butler arkadaşımız kendisine eşlik etti ve benim evime geldi. Aklımda koltukta oturup kocaman karnımla saatlerce üçümüzün çekirdek yiyip çay içtiği bir sahne var. Hâlâ gerçek olduğuna inanamıyorum. Özetle, ben profesyonel ve özel hayat arasında misafirlerimizle muhteşem bir denge kurduğumuza inanıyorum.