Mira Oran Sonsuzluğun Rengi
Portre çalışmalarına üniversite döneminde kömür ile başlayan Mira Oran, eserlerinde ekspresyonizmin etkisinde derin mala darbeleri ve damlatma tekniğini kullanıyor. Çalışmalarında sıkça karşılaşılan mavi ve turuncu rengini kullanmak için özel bir çaba sarf etmediğini belirten genç sanatçı, bunu sonsuzluğu yansıtma şekli olarak tanımlıyor.
Yıldız Teknik Üniversitesindeki sanat eğitiminizin, sanatsal vizyonunuzu nasıl şekillendirdiğini anlatabilir misiniz?
Resim tek hayalimdi. Resim yapma arzusu küçük yaşlardan beri içimdeydi. Bir boşluk bulduğumda hep resim yapıyordum. Lise dönemimde tamamen kararımı vermiştim; bunun üzerine eğitimimi alıp Marmara ve Mimar Sinan Üniversitesinde okurum diye düşünürken bir karar değişikliğiyle Yıldız Teknik Üniversitesine giriş yaptım. Bileşik Sanatlar (sanat ve tasarım) bölümünde okudum. Ağırlıklı olarak kavramsal sanat üzerine eğitim aldık. Diğer sanat bölümlerini okumak da resim sanatında çalışmalarıma daha farklı bir bakış açısı getirdi. Atölyelerde usta hocalarımla çalıştığımız için de çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
Heykel, serigrafi ve gravür eğitimi almış biri olarak, bu disiplinlerin resimlerinize olan etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversite döneminde kömür portrelerle başladı yolculuğum. Daha sonra farklı malzemeler ve tekniklerle çalıştığım portrelerim oldu. O dönem hep bir arayış içindeydim. Portreler beni içsel ve ruhsal bir yolculuğa götürdü. Sonrasında bu yolculuğum renklerle buluştu. Çalışmalarımda sadece renkler değil, doku da önemliydi. Aldığım tüm bu eğitimin eserlerimde bir yansıması var ve daha ne şekilde şekillenecek, bu merakla devam ediyorum sanat hayatıma.
Renklerle çalışmaya başladığınızda, özellikle mavi ve turuncu renklerin sizin için taşıdığı anlamları biraz daha detaylandırabilir misiniz?
Mavi ve turuncu renklerini sıkça kullanıyorum çalışmalarımda. Çok detaylı anlatmak isterim aslında ama hiç de öyle değil. Özellikle mavi ve turuncu olsun diye bir çaba göstermiyorum, tamamen üretim anında nedense en çok kullandığım renkler oluyor. Renkleri, duygudaki ışığı ve sonsuzluğu yansıtma şeklim belki de turuncu ve mavi.
Çalışmalarınızda hangi teknikleri kullanıyorsunuz? Bu tekniklerin, sanatsal ifadeniz üzerindeki etkileri neler?
Renklerle yolculuğum aslında uzun bir çalışmanın ardından oluştu. Ekspresyonizm akımının etkisinde derin mala darbeleri ve damlatma tekniğini (dripping) eserlerimde kullanıyorum. Aktarmak istediğim; dokusallık ve buradaymış hissini vermekti. Hayali ama burada ve yaşıyor. Aynı olmayan formların anlık renk geçişleri ve her çalışmamda dokunuşların farklı olmasını istedim; bunun oluşması benim için en önemli etkendir.
“Bird Paradise” serisinde kuşları birer sembol olarak kullanıyorsunuz. Bu çalışmalarınızda vermek istediğiniz, izleyenleri davet ettiğiniz duygu, düşünce nedir?
Cennet kuşlarımda, izleyiciye vermek istediğim duygu; kendi ruhumla ve renklerimle şekillendirdiğim, öteleri bilinmeyeni keşfetmek düşüncesi ve arayış içindeki insanı anlatıyor. Her insanın içinde kendi öz renkleri olduğunu düşünüyorum. Renklerimizi ararken daima yoldayız ve her birimiz gökyüzüne kanatlarımızı açıyoruz. Bu da, ulaşmak istediğimiz bir bilinmezliğe kısa sürede ulaşmak arzusundandır.
Gelecek planlarınızda neler yer alıyor?
Öncelikle gelecek ile ilgili uzun uzadıya bir plan, program yapıyorum desem yanlış olur, çünkü şu anki zamana kadar üretimime odaklandım. Süreçte beni bugüne getiren yaptığım planlar değil, çalışma disiplinim oldu. Sanat adına ve çalışmalarımda yapmak istediğim o kadar çok şey var ki bunun da yine sanat yolculuğumun içinde ilerlerken beni oraya ulaştıracağına inanıyorum.