Meraklı ve Maceracı Efekan Kaya
“Ayazın Sonu Güneş” dizisi ile oyunculuk kariyerine adım atan Efekan Kaya, projenin kendisi için çok değerli olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda Özgü Kaya’nın kardeşi olan genç oyuncu, hakkında merak edilenleri MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Oyunculuğa adım atışınız nasıl oldu? Kardeşinizin bunda bir rolü var mı?
Farklı karakterler deneyimleme ve hikâye anlatma merakı aslında hep içimde varmış, ama bunu geç fark ettim. Kendimi bulma yolculuğumda, aldığım birçok eğitimle birlikte oyunculuğun benim için bir tutku haline geldiğini keşfettim. Bu keşiften sonra, bu yola girmeye ve okulunu okumaya karar verdim. Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldum ve bunun yanı sıra birçok atölye ve eğitim programına katılarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Lisedeyken, ablam “Adı Efsane” dizisine başladığında, onun bu sektördeki başarısını görmek benim için hem ilham verici hem de yol göstericiydi. Liseyi bitirdikten sonra oyunculuk okumak için İstanbul’a geldim ve ablam bu süreçte her zaman yanımdaydı. Konservatuvara hazırlanırken beni destekledi, doğru yönlendirmelerle eğitim sürecimi zenginleştirdi.
Onun varlığı, oyunculuğa olan tutkumun şekillenmesinde çok önemli bir etkendi.
Kariyerinize adım attığınız ilk proje “Ayazın Sonu Güneş” oldu. Proje hakkındaki duygularınızı anlatabilir misiniz? Kemal’i canlandırmak sizin için ne anlam ifade ediyordu?
“Ayazın Sonu Güneş” benim ilk göz ağrım ve kariyerimdeki en özel adımlardan biri. Kemal karakterine seçilme sürecim çok hızlı gelişti, bu yüzden içimde büyük bir heyecan ve aynı zamanda biraz korku vardı; ancak, setin ilk gününde kamera önü ve arkasıyla ekipteki herkes beni çok güzel karşıladı, destek oldu ve bu süreçte onlardan çok şey öğrendim. Yönetmenlerimiz başta olmak üzere tüm ekip, bu projeyi benim için unutulmaz kıldı. Hem çok fazla tecrübe edindim hem de harika dostluklar biriktirdim.
Kemal karakterine gelince, bazı küçük detaylarda kendimi ona yakın hissettim ama benzerlikten çok, onun benden farklı yanlarına hayat vermek benim için daha heyecan vericiydi. Bu rol sayesinde, oyunculuğun sadece bir karakteri canlandırmak değil, o karakterin duygularını, hikâyesini ve çatışmalarını izleyiciye aktarmak ve onlara bir ayna tutmak olduğunu keşfettim. “Ayazın Sonu Güneş” benim için sadece bir başlangıç değil, aynı zamanda bu mesleğe olan tutkumun daha da pekiştiği bir dönüm noktası oldu. Bu projeyi her zaman sevgiyle anımsayacağım.
Şu an hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Şu an hayatımın gizemli bir dönemindeyim diyebilirim. İlk projemin yeni bitmiş olması beni hem umutlu hem de heyecanlı bir bekleyişin içine soktu. Canlandıracağım bir sonraki karakteri büyük bir merakla bekliyorum ve bu merak, beni daha da motive ediyor. Bunun yanı sıra, oyunculuğun getirdiği sorumlulukların farkında olarak kendimi geliştirmek ve daha iyiye ulaşmak için çaba gösterdiğim bir dönemdeyim.
Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
Yoğun set temposundan sonra şu sıralar spora daha fazla zaman ayırıyorum. Oldukça sosyal bir insan olduğum için arkadaşlarımla vakit geçirmek benim için vazgeçilmez. Onlarla buluştuğumda, sadece keyifli zaman geçirmekle kalmayıp sektörel anlamda üretici şeyler yapmaya çalışmak da bana iyi geliyor. Evde olduğum zamanlarda ise müzikle uğraşmak beni rahatlatıyor. Film izlemek de hayatımın önemli bir parçası. Film kültürümü geliştirmek için farklı ülkelerin sinemalarını takip etmeye çalışıyorum. Ayrıca, ilham aldığım oyuncuların filmlerini izlemek motive edici oluyor.
İlginç bir kişisel özelliğinizi paylaşır mısınız?
İlginç mi bilmiyorum ama; oldukça meraklı ve maceracı bir yapım var ve bu beni sürekli yeni şeyler denemeye teşvik ediyor. Spor olsun, etkinlikler olsun, karşıma çıkan farklı şeyleri deneyimlemek istiyorum. Mesela bir gün kendimi bir doğa yürüyüşünde bulurken, ertesi gün bir dans atölyesine katılabilirim. Yeni şeyler denemek, bana farklı bakış açıları kazandırıyor. Bu özelliğimin, mesleğimde de yaratıcı yanımı beslediğini düşünüyorum.
Sahip olduğunuz her şeyi bırakıp bir maceraya atılma fırsatınız olsaydı, bu macera nasıl bir şey olurdu ve nerede başlardı?
Bu macera kesinlikle dünyayı dolaşmak üzerine bir yolculuk olurdu. Yeni yerler görmek, farklı kültürleri tanımak ve insanlarla hikâyeler paylaşmak beni her zaman heyecanlandırıyor. Her durakta öğrendiklerim, gördüklerim ve hissettiklerim bana ilham olurdu. Bu yolculuk, sadece kendimi keşfetmekle kalmaz, aynı zamanda birçok yeni hikâye biriktirmemi sağlardı. Belki bir gün bu hikâyelerden birini bir filme ya da diziye dönüştürmek gibi bir hayalim de gerçekleşir, çünkü hayatın kendisi, bazen en güzel senaryolardan bile daha büyüleyici. Hayatımın bir döneminde, böyle bir maceram olsun isterim.