Filenin Sultanları’ndan MERYEM BOZ
Tokyo Olimpiyatlarına gitmeye hak kazanan ve Tokyo Olimpiyatları Avrupa Kıta Elemeleri’nde “En Değerli Oyuncu” unvanını alan, Türk Milli Voleybol Takımı’nın başarılı oyuncusu Meryem Boz ile kariyeri, sporcu kimliği, olimpiyat serüveni ve hobilerine dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Öncelikle bize kendinizden ve voleybola başlama serüveninizden bahsedebilir misiniz? Çocukluğunuzda ilginizi çeken başka sporlar var mıydı yoksa direkt olarak voleybolla mı başladınız?
Aslında spora masa tenisiyle başladım, iyi de oynuyordum. Spora olan yeteneğim beden eğitimi öğretmenimin gözünden kaçmamış olsa gerek; yaşıtlarımdan da uzun olunca, sevgili Özlem Hocam “Voleybol oynamak ister misin?” dedi. Ben de spor yapmak için hevesliydim. Bu şekilde benim için güzel bir yolculuk başlamış oldu.
Yurtiçinde ve yurtdışında birçok takımda forma giymek size profesyonel anlamda ne gibi katkılar sağladı?
Farklı takımlarda forma giymek, öncelikle büyük bir deneyim ve tecrübe kazandırdı diyebilirim. Farklı spor kültürleri içerisinde bulunmam, ayrıca farklı kulüp formalarını, farklı şehirlerde giymem, oyunumun gelişmesine de büyük katkı sağladı. Birçok antrenörden oyun yapıları hakkında bilgiler alırken, branşımda önemli isimlerle takım arkadaşı olma fırsatı yakaladım. Bunların hepsi tecrübelerimi artırdı. Aynı zamanda da sahadaki performansıma olumlu yansıdı.
Bu güne kadar çok sayıda başarıya imza attınız. Bunların içinde sizi en çok hangisi etkiledi?
Milli takımımızla yakaladığımız başarıların bende yeri ayrı diyebilirim. Yaptığım spor bir takım oyunu ve takım olarak başardıklarımız benim için her zaman unutulmaz oluyor. Tabii ki Tokyo Olimpiyat Oyunları’na aldığımız vize, unutulmazların en başında geliyor; çünkü profesyonel bir sporcu olarak, en büyük hayallerimden biri dünyanın en üst düzey spor organizasyonu olan olimpiyatlarda ülkemin milli takımında yer almaktı. Bunu başardığım için de çok mutluyum.
Tokyo Olimpiyatları Avrupa Kıta Elemeleri’nde en değerli oyuncu seçildiniz. İlk öğrendiğinizde ne hissettiniz?
Yıllardır voleybol oynuyorum, takım olarak ya da bireysel olarak birçok başarı elde ettim. Tabii böylesine önemli, uluslararası bir yarışma içerisinde “En Değerli Oyuncu” seçilmek beni çok mutlu etti. O elemelerde tüm takım olarak başarıyı çok istedik. Herkes sahaya elinden gelenin en iyisini ve en fazlasını verdi. Bunun kendi açımdan da görülmesi ve bu ödül ile taçlandırılması heyecan vericiydi.
Müsabakalardan önce kendinizi mental olarak nasıl hazırlıyorsunuz? Rahatlatmak için neler yapıyorsunuz?
Gerçekten uzun bir süredir çok yoğun bir takvimin içindeyiz. Son bir senedir, kulüp maçları ve milli maçlar nedeniyle çok hızlı akan bir süreçte çok kısa aralıklarla müsabakalara çıktım. Bu yoğun takvim içerisinde psikolojik olarak kendimi hazır tutmak için dinlenme ve beslenmeme çok dikkat etmeye çalışıyorum. Rahatlamak için arkadaşlarımla sohbet ediyorum, onlarla bir araya gelmek için zaman yaratıyorum. Ayrıca müzik dinliyorum ve kendime vakit ayırmaya çalışıyorum.
Türk sporunda kadın voleybolu tarih yazan başarılara imza attı ve Türkiye’nin adını dünyaya duyurdu. Bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tokyo’da dünya devleriyle aynı platformda mücadele etmek, bizim için başlı başına bir motivasyon kaynağı oldu. Ülkemizi temsil etmenin ve Türk voleybolunun gelişimine katkı sunuyor olmanın bilinci, olimpiyatlar boyunca yakaladığımız sinerjiyi üst seviyede tutmamıza yardımcı oldu. Turnuva süresince ülkemizin desteğini her zaman arkamızda hissettik. Saha içerisinde de müthiş bir birliktelik yakaladık. Bu birlikteliği de Avrupa Şampiyonası’nda üçüncü olarak taçlandırdığımızı düşünüyorum. Elde ettiğimiz başarıların, ülkemizde voleybolun geldiği nokta ve gelişimi açısından da çok değerli olduğunu düşünüyorum.
Aktif yaşam tarzı dendiğinde ilk akla gelen isimlerdensiniz…
Evet. Bu konuda akla gelen isimler arasında gösterilmek beni mutlu ediyor. Aktif yaşam çok önemli; çünkü hem sağlığımıza hem de hayat kalitemize doğrudan etki ediyor. Hareketli ve aktif yaşamın değerini bilmek ve günün bir kısmını buna ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Aktif yaşamı tamamlayan unsurlardan biri de gün içinde egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek. Amacım, bu konuda daha fazla kadına ulaşmak ve onlara aktif yaşam konusunda ilham vermek. NESFIT’in, kadınları fiziksel aktiviteye teşvik eden “Senin Nesfit’inde” isimli kampanyasının Türkiye’deki elçiliğini üstleniyorum. Kampanya, kadınları kendileri için en iyisini yapmaları doğrultusunda motive ederken, onlara fiziksel aktiviteden keyif almaları ve aktif yaşamdan vazgeçmemeleri mesajını veriyor. NESFIT ile ortak değer ve hedeflerde buluşuyoruz. Bu açıdan iş birliğimiz bende heyecan uyandırıyor. Aktif yaşam konusunda daha fazla kadına ulaşıp, ilham verme yolunda böylesine bir marka ile birlikte yürüdüğüm için çok mutluyum.
Voleybol haricinde aktif yaşam için neler yapıyorsunuz?
Spor hayatımın değişilmez bir parçası, benim için adeta bir tutku… Bu nedenle antrenmanlar ve maçlar haricinde de sporla iç içeyim, günlük hayatta sürekli aktifim. Yaşam içerisinde aktif olmak sizi daha enerjik, daha dinamik yapıyor. Fiziksel aktivite ve sporla dolu bir yaşam tarzı için profesyonel sporcu olmaya gerek yok. İsteyen herkes kendisi için zaman ayırarak hareket edebilir ve aktif bir yaşam sürebilir. Ben de sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın kıymetini bilerek, profesyonel spor hayatımın yanı sıra günlük hayatta da aktif olmaya çalışıyorum.