Ekranların Güçlü İsmi Cansu Canan Özgen
BJK TV’de başlayan sunuculuk kariyerine, Habertürk ve TV8 ekranlarında devam eden, gerek güzelliği gerekse başarılı sunumu ile yıldızı parlayan genç sunucu Cansu Canan Özgen, mühendislikten medya sektörüne geçişini, tecrübelerini ve son dönemde üzerinde daha fazla yoğunlaştığı YouTube kanalıyla ilgili hedeflerini MAG okurları ile paylaştı.
Maden Mühendisliği eğitimini tamamladıktan sonra kariyerinizi televizyonculukla sürdürdünüz. Ekrana olan ilginiz kaç yaşından beri vardı ve bu keskin dönüş nasıl mümkün oldu?
Televizyonculuğu başarıyla yapmamı sağlayacak yeteneklerim olduğunu, üniversite yıllarımda kendime yönelip ne yapmak istediğimle ilgilendiğimde keşfettim. Maden mühendisliği bölümünde başarılı bir öğrenciydim, ama bu işi yapmak istemediğimi fark ettim. İnsanın iç yolculuğu başladığında neyi yapmak istemediğini bilmek büyük bir avantaj oluyor. Neyi yapmak istemediğimi anladığımda bu yola koyuldum ve güzel bir yol oldu. Hedefinizi belirleyip elinizden geleni yaptığınızda başarılmayacak hiçbir şey yok.
Neşeli üslubunuzla pek çok isim ile astrolojiden tarihe, gündemden siyasete uzanan geniş bir alanda programlar gerçekleştiriyorsunuz. Yayınlarınıza nasıl hazırlanıyorsunuz?
Çağımızın en önemli problemlerinden biri, insanların dinlemeyi bilmemesi ve konu hakkında bilgisi olmamasına rağmen konuşabilmesidir. Ben dinlemeyi, öğrenmeyi seviyorum. Gerçekten öğrenmek istiyorum ve içimdeki merak duygusu, yayınları hazırlarken, ekstra bir efor sarf ediyormuşum gibi değil de, hobimi gerçekleştiriyormuşum gibi severek yaptığım bir aktivite haline dönüşüyor. Dolayısıyla bu sayede çok fazla çalışıp okuyabiliyorum. Zaten okuma alışkanlığı fazla olan biriyim. Haftada bir kitap bitirmeye özen gösteriyorum. Bu durum da bana her anlamda büyük avantaj sağlıyor.
Önemli yayın kuruluşlarında görev aldıktan sonra, nihayet, kendi kanalınızı kurdunuz. Bize YouTube kanalınızdan ve kimlere hitap ettiğinizden bahseder misiniz?
YouTube kanalı benim için çok önemli. Çünkü o mecrayı bir üretim merkezi olarak görüyorum ve kendi özel alanım olduğu için gerçek Cansu’yu yansıtabiliyorum. Yeni dönemle birlikte YouTube kanalıma bir takım yatırımlar da yaptım. Daha çok bilgi videolarının yer aldığı, kimi zaman da önemli röportajların yayınlanacağı bir kanal haline dönüştüreceğim.
Yeni medyanın gücü ve geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Yeni medyanın etkili bir gücü var. Artılarının yanı sıra eksileri de var, ancak ben artılarına odaklanıyorum. Mesela televizyon yavaş yavaş miadını dolduruyor. Çünkü herkesin içindeki gücü ve potansiyeli gösterebileceği, kendini özgürce ifade edebileceği bir platformu var. İçinde olduğumuz bu dönemde, istisnai meslekler dışında, artık meslek grubu kalmadı. İşlerin profesyonelleri var ve yeni medya o profesyonelleri bize tanıtmada önemli bir mecra.
Genç yaşınızda başarılı ve güçlü bir kadın olmak nasıl bir duygu?
Ben kendimi “başarılı” diye addetmiyorum. Çünkü başarı bir nokta değil, bir amaca irade göstererek hizmet etmek ve sürekli yeni şeyler katarak ilerlemektir. Güçlü olmak ise kriz anını nasıl yöneteceğini bilmek ve o an sakin kalabilmektir. Ben de bunlara dikkat ediyor ve böyle davranıyorum. Dışarıdan da başarılı ve güçlü gözükmek beni mutlu etti. İnsanın iç dünyasında zaman zaman yaşadığı hezeyanlarla mücadele etmenin verdiği özgüven, parayla satın alınamayacak değerde.
Sektörünüzde edindiğiniz misyon ve hedeflerinizle alakalı neler söylemek istersiniz?
Medya sektöründe yola çıktığım ilk andan itibaren haber spikeri olarak çalıştım, spor spikerliği de yaptım.
Sektörde beni en çok içine alan şey, programcılık oldu. Çünkü programcılık, “mış” gibi davranmadığım, kendimi en iyi şekilde ifade edip gerçek Cansu olabildiğim bir platformdu. Gerçeklik payı olan ve insana dokunan her şey benim misyonum. Yaptığım işlerde gerçeklik payı olmalı ve insanlara dokunabilmeli; yani acılarını paylaşıp, dertlerine derman olmak istiyorum. Bu nedenle insana dokunan bir gündüz kuşağı programı sunmak hedeflerim arasında.
“Türklerin Büyükleri”nden ve yazarlık kariyerinizden bahsedebilir misiniz?
“Türklerin Büyükleri” kitabım da dahil olmak üzere röportaj formatında hazırladığım beş kitabım var. Yazarlık kariyeri beni içine aldı; ancak yayınladığım her kitabımda kendime bir yazar değil, röportajcı kimliğim olduğunu hatırlattım. Çünkü kişinin haddini bilip kendini kandırmadan yola devam edebilmesi çok kıymetli. Kitaplarım dışında kişisel yazılarım, denemelerim de var. İyi-kötü hissettiğim bütün duyguları satırlara dökmeyi seviyorum ve yazdıklarımı Instagram hesabımda takipçilerimle paylaşıyorum. Aldığım olumlu dönüşler beni çok mutlu ediyor. Şimdilerde ise psikolojik bir roman üzerine çalışıyorum. Yeni romanımı Şubat ayında çıkaracağımı umut ediyorum. Asıl bu kitabımı çıkardıktan sonra yazarlık kariyerim hakkındaki düşüncelerimden bahsedeceğim. Çünkü bu sefer çıkaracağım kitap, röportaj formatında değil. Tamamen kendi yarattığım karakterleri, hisleri, cümleleri satırlara döküyorum.
Son olarak kariyerinizdeki en unutulmaz deneyiminiz hangisiydi?
En unutulmaz deneyimim, Soma maden faciasının gerçekleştiği gündü. Haberi ilk aldığım an, teyit edilme sürecine kadar korku içinde dua ederek beklemiştim. Oradaki insanların neler yaşadığını az çok anlıyordum. Çünkü ben de Maden Mühendisliği okuduğum dönemde bir maden ocağında, yerin metrelerce altında, 30-40 gün kadar kalmıştım. Maden ocağının nasıl bir yer olduğunu, kokusunu, hareket alanının nasıl kısıtlı olduğunu çok iyi biliyordum. Yayın esnasında kendimi tutup sonrasında saatlerce ağladığımı hatırlıyorum. Haberi, duygularınızı bir kenara bırakarak objektif bir şekilde aktarmanız gerekiyor ve o haberi objektif sunmak benim için çok zor olmuştu. Bu nedenle Soma haberi, en zor ve en unutulmaz deneyimim oldu.