© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Ekonomi Politikasında Sovyetler Birliği’nden Ders Almak

Ekonomi Politikasında Sovyetler Birliği’nden Ders Almak

Sovyetler’in çöküşünü hızlandıran olayları ele alan Uzman Ekonomist Tunç Şatıroğlu, tüm bu yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğinin altını çiziyor. Sovyetler Birliği’nde, baştaki kişi için bilimsel planlamacı tabiri kullanılırdı. Bilimsel planlamacı diktatör olmakla birlikte her işe karışmaz, önemli kararları planlamacılara bırakırdı. Planlamacılar, Komünist Parti prensipleri doğrultusunda bilimsel normlara göre karar verirlerdi. Planlamacıların işi Sovyet literatüründe bu şekilde tanımlanmıştır.

Politik ekonomi konusunda önemli çalışmalara imza atmış ünlü Amerikalı Ekonomist Mançur (Mansur) Olson’a göre Stalin bu tanıma uymuyordu. Olson, Stalin için “stationary bandit” yani “sabit haydut” tanımını kullanmıştır. “Sabit”, çünkü uzun süre iktidarda kalmış ve bunu sürdürebilmek için makul şekilde işleyen bir ekonomiye ihtiyaç duymuştur. Stalin için önemli olan büyümeydi ve özellikle de sanayide büyümeyi öne çıkarmıştı. Bu sayede askeri gücünü arttırmış ve siyasi müttefiklerini mükafatlandırmıştır. Olson’a göre sabit haydut için önemli olan hızlı bir büyüme, hızlı yatırımlar ve ekonomide kendi kendine yeterli olmaktır. Stalin, çiftçilerin daha da sefil olmasını, halkın aç kalmasını, yaşam standartlarının düşmesini hiç umursamamıştır. Bunlar “sabit haydut”un, amaçlarına ulaşması için ödenmesi gereken bedellerdi. Tabii ki bedeli ödeyen halktı.

Oysa Lenin zamanındaki bilimsel uygulamalar sayesinde de hem tarımda hem de sanayide 1926 yılına gelindiğinde savaş öncesi seviyelere ulaşılmıştı. İkisi de diktatör olmakla beraber Lenin ve Stalin bu açıdan birbirine zıttır. Lenin tarımda verimlilik için köylülerin toprak sahibi olabilmeleri gerektiğini savunmuş; tarımsal üretimin, gıdaya erişebilirliğin önemli olduğunu görmüştür. “Bu şekilde komünizm olmuyor” diyenlere de “2 adım ileri gitmek için 1 adım geri gitmek gerekir” demiştir.

Stalin zamanında Rusya’da açlıktan ölen ve öldürülen yüz binlerce insan olmuştur. Stalin için sabit haydut yerine “bencil diktatör” de denmiştir. Bencil diktatörün kendi müttefiklerine daha fazla ekonomik çıkar sağlamak için halkın perişan olmasını umursamadığı gibi ekonomiyi büyütme gibi bir hedefi de yoktur. Stalin için önemli olan başta kalmaktı ve bunun için onu destekleyenlerin ekonomik çıkarı her şeyin önündeydi. Bu açıdan bakıldığında Stalin bencil diktatör gibi davranmıştır denilebilir. Stalin’den sonra Hruşçof zamanında da benzer uygulamalar devam etmiştir.

Brejnev zamanı Sovyetler Birliği’nin en iyi zamanı olarak görülür, çünkü yıllar sonra halkın yaşam standartlarında iyileşme başlamıştır. Sovyet tipi diktatörlük de bu dönemde değişmeye başlamıştır.

Daha sonraki yıllardaki Sovyet diktatörlüğü için Olson “hakem diktatör” tabirini kullanır. Hakem diktatör artık ülkeyi canının istediği gibi yönetecek güce sahip değildir, yönetimde kalabilmek için bazı çıkar gruplarının desteğine ihtiyaç duymaktadır. “Hakem diktatör” bu çıkar gruplarının desteğini almak için ekonomide istediği politikaları uygulayamaz ve kaynakları bu grupların istediği şekilde dağıtmak zorundadır. Bu da “sabit haydut” modelinin tersine tutarlı bir ekonomi politikası uygulanmasını imkânsız kılar.

Andropov’dan itibaren Sovyetler Birliği’nde ekonomi giderek kötüleşmiştir. Andropov’dan sonra gelen Çerenenko iktidarı ise kısa sürmüştür. Ayrıca Brejinski’nin zokasını yutan Sovyetler, Afganistan yüzünden çok zarara uğramıştır. Brejinski, Sovyetler’i çökertmiş demek doğru olmaz ama çöküşü hızlandırmıştır. Keza, Sovyetleri çökerten “dış güçler” değil “iç güçler”dir. Bu iç güçler de kötü ekonomi, düşük alım gücü, düşük yaşam standartlarıdır. Hakem diktatör modeli Sovyetler’in sonu olmuştur. 25 Aralık 1991’de Kremlin’de son kez Sovyetler Birliği bayrağı asılmıştır.

Yalanlarla Dolu Ekonomi ve Ekonomik Büyüme Uğruna Aç Kalan Halk 

“Political Economy of Stalinism: Evidence from the Soviet Secret Archives” adlı kitapta Sovyetler Birliği’nde istatistiklerin nasıl yalanlarla dolu olduğu ve ekonomik büyüme uğruna halkın nasıl aç kaldığı anlatılır. Bu kitap, Sovyetler yıkıldıktan sonra Sovyetlerin gizli arşivlerine ve gerçek istatistik rakamlarına ulaşılmasıyla ortaya çıkmıştır. Başta, Rus bilim insanlarının arşivlerdeki araştırması sonucunda gerçek veriler ve açıklanan yalan istatistikler raporlanmış, kademeli etkileri analizlerle ortaya konarak kitaplaştırılmıştır. Sonrasında da, ortaya çıkan kitap ibret olması için birçok kütüphaneye bedava olarak dağıtılmıştır. Bugün de bu kitabı Cambridge Üniversitesi arşivinden PDF formatında bedava olarak indirebilirsiniz: http://digamo.free.fr/stalpoleco.pdf Sovyetlerde üretime, girdilere dair tüm veriler bir üst kademeye iletilirken korkudan ve baskıdan şişirilmiş, nitelikten çok nicelik, gerçekten ziyade yalanlar tercih edilmiştir. Bir problem olduğu zaman, problemin ana nedenini bulup onu çözmek yerine problemin sonuçlarını örtbas etmek ya da geçiştirip önemsizleştirmeye çalışmak yoluna gidilmiştir.

Sovyetler Birliği’nden resmî görevle ABD’ye gidenler; orada gördükleri yollardan, uçaklardan, silahlardan fazla etkilenmemişlerdi. Zaten bunlar kendilerinde de vardı ve onlar da ABD gibi uzaya insan gönderebiliyorlardı. Opera, bale, spor gibi konularda da Sovyetler, Amerika’dan hiç geri değildi. Birçok Nobel ödüllü bilim insanı da yetiştirmişlerdi; ama ABD’de öyle bir şey vardı ki bunu Sovyetler Birliği’nden gelenlerin aklı almıyordu. Böyle bir şey onlar için hayal bile edilemeyecek derecede muazzam bir şeydi… O yüzden bunu ilk görenler bunun bir kapitalist aldatmacası olduğunu ve böyle bir şeyin gerçek olmasının mümkün olmadığını düşünmüşlerdi. Gördükleri şey; rafları çok çeşitli ve bol gıdalarla dolu bir marketti. Sovyet heyeti ABD’lilerin onları götürdüğü marketin gerçek olmadığını söyleyince ABD heyetince 4 farklı markete daha götürüldüler. Hatta bir market müdürü kişi başı 50 dolarlık alışveriş yapabileceklerini ve onlardan para istemediklerini söyledi.

Boris Yeltsin bunu duyunca gerçek olduğuna inanmamış ve ABD’ye kendisi gitmiştir. Keza Ruslar, ABD heyetinin kendilerini götürdüğü market ve çevresinin bir “Potemkin Kasabası” olduğunu düşünmüşlerdir. (“Potemkin Kasabası”; film dekoru gibi sahte, taşınabilir bir yerleşimden hareketle, genelde siyasi ya da ekonomik bir durumu örtbas etmek, farklı göstermek için başvurulan yöntemi anlatan bir terimdir.) Sonrasında kendi başına Texas’ta bir markete giden Yeltsin, marketi görünce kendisini çaresiz hissettiğini söylemiştir.

Bir milletin gıdaya ulaşması kolay olmalı. Herkes, doymak için değil, dengeli beslenebilmek için yeterli maddi güce sahip olmalı. Zor durumdaki insanlara yardım edilmesi iyi olmakla beraber toplumun refahı artmalı ki yardım edilmesi gereken insan sayısı azalsın. Sovyetler Birliği’nden çıkartılacak çok ders vardır. Ekonomiyi büyütmeniz, köprüler, yollar yapmanız, çok iyi silahlar yapmanız, çok yüksek teknoloji ürünü otomobiller, uçaklar yapmanız, halkı sefil etmenizi haklı göstermez, bu ayıbınızı örtmeye yetmez. Halkın yaşam standartları doğal afet veya savaş gibi bir sebepten değil de yanlış ekonomi politikaları yüzünden düşüyorsa diğer yapılan iyi işlerin de fazla bir değeri olmaz. Fakirleşilmişse, dengeli beslenme ancak üst gelir grubuna özgü bir durum ise “ama şunu yaptık, bunu yaptık” boş sözlerdir. Yaşasaydı Yeltsin size bunu söylerdi.

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.