Dollie Bell Kendinden Güç Alan Dinamik Kadınlar
“Zaman içerisinde kadına dayatılan kuralların, klişeleşmiş kalıp düşüncelerin aslında kendi özü ile, gerçek istekleri, neşesi ve enerjisi ile bağdaşmadığını fark ettirmek istiyorum. Bu farkındalığın; yaşı, kiloyu, bedensel farklılıklarımızı ve yaşamımıza hâkim olan günlük ortamlarda kendi özgür tarzımızı kucaklamamıza bir yol olabileceğine inanıyorum.” diyen Dollie Bell kurucusu Dolunay Coşkunsu Gönül, markanın felsefesini MAG Okurları ile paylaşıyor.
Öncelikle moda yolculuğunuzun nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?
1950’lerin giyim modasını gençliğimden beri çok beğeniyorum ve benimsiyorum. Özellikle kabarık iç etekliklerin kullanıldığı, bele oturan çan model etekler, göğüs dekolteleri, döneme ait renk, kumaş ve desenlerin bu modellerle birleşmesi; benim için kadınsılığı, kadının iç neşesini, kıvrak zekâsı ile yarattığı çekici bir tatlılığı ve tüm bu ifadelerin altındaki cesaret ve iç gücünü sembolize eder. Öte yandan yine çocukluğumdan beri evimizin salonundaki dönem müziği, ruhuma işleyen rock’n roll ve ona eşlik eden danslar, “oldies” parçaların gerçek enstrüman sesleri ile duyguları en şeffaf halinde ifade eden şarkı sözleri ve Elvis Presley hayranlığım… Geçmişe ait bu beğenimi modernize ederek günümüze yansıtma isteği, Dollie Bell’i kurma kararımı harekete geçirdi.
Eğitim hayatımdan sonra adım attığım sanayi sektöründe; tüm gayretim ve iç disiplinim ile emek verdiğim yirmi senelik bir kurumsal iş hayatım oldu. Bu yapı içerisinde en alt basamaktan başlayan, kurumsal iletişim yöneticiliği ile devam eden ve daha sonra pazarlama direktörlüğünü üstlendiğim bir süreçten geçtim. Sektörümüzün tarzından da kaynaklı benimsediğim daha resmî ve maskülen, erkek egemen, daha çok siyah, gri ve kahve tonları arasında gezindiğim bir iş kadını imajından; içimde renkleri asla solmayan, içeriden beni sürekli dürtükleyen yaşam enerjisinin özgürleşmesi, moda sektörüne yansımam oldu.
Dollie Bell nasıl bir DNA’ya sahip? Koleksiyonunuzda ön plana koymaya özen gösterdiğiniz hissiyat nedir ve ürünleri tasarlarken zihninizde nasıl bir imaj canlandırdınız?
Dollie Bell; kendinden güç alan, dinamik, istediği renkte parıldayan kadınları yansıtır. Modanın; tercih ettiği parçaların popülaritesinden ziyade, kişinin kendini iyi hissettiği şeyle ilgili olduğunu savunur…
İş ve sosyal yaşamımda ağırlıklı olarak bele oturan ve belden aşağısı açılan etek ve elbise modellerini tercih eden, balık eti formunda bir kadın olarak; belli bir kalıba sıkışmak istemediğim, yaşamın tüm renkleri ile yaşanması gerektiğine inandığım ve desenli giyinmeyi sevdiğim için piyasada bir iki marka dışında bu zevkin karşılığını bulamadığımdan yakınırdım. Bu tarz renkli ve biraz hacimli kıyafetleri, sade ama şık parçalarla kombinleyip günlük yaşamda giydiğimde, çevremdeki kadınların beğenilerini dile getirirken gözlerindeki mutluluk pırıltısını fark ettim. Hemen ardından; renkli giyimi veya günümüz rahat, spor modasından biraz daha farklı bu tarzı çok beğenmelerine rağmen kendilerine yakışmayacağını düşündükleri dile getirdiklerinde, Dollie Bell tarzını denemek istedikleri ancak cesaret edemedikleri hissine kapıldım.
Zaman içerisinde kadına dayatılan kuralların, klişeleşmiş kalıp düşüncelerin; aslında kendi özü ile, gerçek istekleri, neşesi ve enerjisi ile bağdaşmadığını fark ettirmek istiyorum. Bu farkındalığın; yaşımızı, kilomuzu, bedensel farklılıklarımızı ve yaşamımıza hâkim olan günlük ortamlarda kendi özgür tarzımızı kucaklamamıza bir yol olabileceğine inanıyorum.
Koleksiyonunuz nasıl bir ruh taşıyor? Koleksiyonda öne çıkan detaylar, renkler ve materyaller neler?
Dollie Bell özgür ruhlu, zamansız ve neşeli bir moda markasıdır. Dayatılmış kalıp kuralların dışına çıkarak, kadının, içindeki eşsiz karakterine yakışan tarzını farklı kombinlerle yansıtacağı parçalar üretiyoruz. Üretilen her bir parça günlük hayatın monotonluğundan kurtulmak isteyen, klişelere karşı içindeki rengi dışa yansıtmak isteyen cesur kadınlar içindir.
Koleksiyonlarda çoğunlukla tercih ettiğimiz şantuk ve jakarlı brokar kumaşlara, bahar ve yaz mevsimlerine alternatif organze ve tafta kumaşlar eşlik ediyor. Kumaş ve renk seçimlerimiz, bazen ürünlerimizde “özel günlerde tercih edilir” algısı oluştursa bile; çantanıza atacağınız alternatif bir ayakkabı ve sade düz renk tişört, bluz veya ceketler ile aynı gün içerisinde hem spor ve rahat, hem de şık ve resmî tarza dönüştürebilecek kombinler yapabilirsiniz.
Böylece farklı ortam ve etkinliklerde farklı stillere dönüşebilirsiniz. Sürpriz cep detayımız konfor alanı oluşturur ve günlük hayatın ritmine ayak uydurmayı kolaylaştırır.
Tasarımın konseptlerini ve tonlarını mevsimlere göre değiştirme eğiliminde misiniz yoksa bir konsepti tutarlı bir şekilde sürdürmeyi mi tercih ediyorsunuz?
Mevsim özelliklerine veya sezon modasına çok takılmadan; klasik bir tasarım çizgisini koruyarak sezonun kumaş trendlerini kendi beğenim doğrultusunda bizzat seçiyorum ve alıyorum. Renkler gibi kültürlerin de birbiri ile karışıp bir ahenk ve coşku yaratmasını seviyorum.
Tasarımlarımızda içine sıkıştığımız bir şıklık hissiyatındansa; içinde rahat, beden formumuzla güvende hissettiğimiz, klasik parçaların renkli ve haraketli desen dokuları ile öne çıktığı çalışmalar tercih ediyoruz. Öte yandan hiçbir zaman ödün vermeyeceğimiz anlayış; çalıştığımız en sade ve düz modelden, en haraketli tasarım parçalara kadar hepsinde özenli usta el işçiliği ve seçkin kumaşların tercih edilmesidir.
