Doç. Dr. İbrahim Sakçak Fazla Kilolardan Kurtulmak
Kliniğinde, kilo fazlalığına ve kişisel faktörlere göre farklı çözüm önerileri sunan Doç. Dr. İbrahim Sakçak, hangi duruma nasıl yaklaşılması gerektiğini örneklendirerek açıklıyor…
Obezitenin oluşmasının temelinde yaşam tarzı, psikolojik durum, beslenme, çevre ve endokrinolojik faktörler rol oynamaktadır. Aynı ortamlarda yaşayan akraba insanlardaki çok farklı kilo alma tarzları bu konudaki başka faktörlerin de etkili olabileceği fikrini güçlendirmektedir. Son yıllarda bu konudaki çalışmalar; genetik faktörler, bağışıklık sistemi ve bağırsak mikro florası üzerine yoğunlaşmaktadır.
Örneğin; on ila yirmi kilogram fazlalığı olup, diyet ve spor gibi yöntemlerle bu kiloları vermekte güçlük çeken ve bir desteğe ihtiyacı olan kişilere mide botoksu öneriyoruz. Yine; on beş ile otuz kilogram fazlalığı olup tüm çabalarına rağmen bu kilolarını veremeyen veya verip tekrar kilo alan kişilere mide balonu önermekteyiz. Otuz kilogramın üzerinde kilo fazlalığı olan kişilere mide küçültme ameliyatı, uygun bir yaklaşım olarak görülmektedir. Mide küçültme ameliyatı ile etkili ve kalıcı kilo vermek mümkündür.
Obezite sorunu yaşayanlarda ameliyat kararı vermek için Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Health Institute=NIH) vücut kitle indeksi (Body Mass Index=BMI) kriter olarak kabul edilmektedir. Buna göre BMI 40 kg/m2 üzerinde olan veya BMI 35 kg/m2 üzerinde olup en az bir yandaş hastalığı olanlara obezite ameliyatı yapmak uygundur.
Son yıllarda yukardaki yaklaşım değişmektedir. Bilimsel çevrelerde tartışılan ve ağırlıkla kabul gören yaklaşım; sadece BMI yani vücut ağırlığına göre değil, başka faktörlerin de dikkate alındığı kapsamlı bir değerlendirmeden sonra ameliyat kararı verilmesi yönündedir. Bu faktörler yaş, yaşam tarzı ve kalitesi, sosyal çevre, iş yaşamı, klinik özellikler, ekonomik durum gibi hallerdir. Bu gibi değerlendirmelerden sonra bazen önemsiz gibi görünen bir neden çok ön plana çıkabilmektedir. Örneğin; gösteri sanatları alanında faaliyet gösteren veya halkla ilişkiler alanında çalışan kişiler için (ciddi obezite olmadan) birinci dereceden obezite yani BMI 30 kg/m2’den büyük olması, iş ve sosyal yaşamı ciddi şekilde olumsuz etkileyebilmektedir. Hatta sırf kilosu nedeniyle iş bulamayan veya işini kaybeden insanlara rastlamaktayız.
Yaş; günlük aktivite ve enerji harcamadan bağımsız ve etkin bir faktördür. Günlük üç bin kalorilik gıda ile beslenen bir kişi on sekiz yaşında iken yetmiş kg ise, elli yaşında seksen dokuz kilo ağırlığına ulaşacaktır. Yine, gençlerde obezite cerrahisinden sonra kilo verme hızı ileri yaşlara göre daha fazladır. Diğer taraftan ileri yaşlarda beslenme riski daha fazladır ve ameliyata ait komplikasyon oranı da daha fazladır. İleri yaşlarda kilo veren kişilerde sarkma olasılığı daha çoktur. Gençlerde protein dolayısıyla kolajen yapıları güçlü olduğu için kırk ila elli kg verseler bile sarkma olmamaktadır; oysaki elli yaşından daha ileri yaşta olan kişiler kırk kg verseler bile kısmen de olsa sarkma olabilmektedir. Bu nedenle “Aşırı kilolu olursam ameliyat olurum.” diye düşünmek doğru bir yaklaşım değildir. Eğer ki ameliyata uygun bir kilo var ise bekleme sürecini çok uzatmamak; hem daha rahat bir ameliyat dönemi geçirileceği için, hem de kilo verildiğinde deride sarkma olmayacağı için tercih edilmelidir.
Sonuç olarak; obezite ile ilgili yapılan çalışmalar göstermektedir ki ameliyat kararı kişinin sadece BMI yani boy ve kilosuna göre değil genetik faktörler, bağırsak mikro florası, sosyal çevre gibi pek çok faktörle birlikte değerlendirilerek verilmesi gereken bir karardır. İleriki yıllarda bu bağlamda tartışmalar ve kriterler değişecek gibi gözükmektedir.