Danilo Zanna
İki Kültür, Bir Mutfak
İtalya’nın mutfak gelenekleriyle büyüyüp Türkiye’nin zengin lezzet dünyasına adım atan Danilo Zanna, hem İtalyan hem de Türk mutfağının en iyi yönlerini bir araya nasıl getirdiğini ve mutfak felsefesiyle ilgili ilham veren fikirlerini MAG Okurlarıyla paylaştı.
İlkelerin turizmi artık, tarihleri ve doğal güzellikleri kadar gastronomisi ile de şekilleniyor ve gelişiyor. Siz, İtalya gibi, insanların gezmek, görmek ve yemek yemek için gittiği bir ülkede yaşarken Türkiye’de restoran açmaya karar verdiniz. Nelere dikkat ettiniz?
Türkiye’ye ilk geldiğimde, bu ülkenin zengin ve çeşitli mutfak kültürü beni derinden etkilemişti. Restoran açarken, hem İtalyan hem de Türk mutfaklarının en iyi yönlerini bir araya getirmeyi hedefledim. Bu süreçte, yerel ve taze ürünler kullanmaya, mevsimsel malzemelere önem vermeye dikkat ettim. Ayrıca, her iki kültürün de sofra etrafında toplanma geleneğini yansıtan samimi ve sıcak bir atmosfer oluşturmak benim için önemliydi.
Yemeklerini sunarken her şefin bir imzası olur. Sizin mutfaktaki imzanız nedir?
Mutfakta benim imzam, geleneksel tarifleri modern tekniklerle birleştirerek sunmaktır. İtalyan ve Türk mutfaklarının en sevilen lezzetlerini harmanlayarak, misafirlerimize hem tanıdık hem de yenilikçi tatlar sunmayı seviyorum. Örneğin; klasik bir İtalyan yemeğini Türk baharatlarıyla zenginleştirmek veya geleneksel bir Türk yemeğini İtalyan pişirme teknikleriyle yeniden yorumlamak benim mutfak tarzımı yansıtır.
Türkiye’nin farklı şehirlerinde, ödüllere layık görülen dört restoranınız var. Şef olarak bir sonraki hedefiniz nedir?
Türkiye’de açtığımız restoranların gördüğü ilgi ve kazandığı ödüller beni çok mutlu ediyor. Bir sonraki hedefim, bu başarıyı daha da ileriye taşıyarak, farklı şehirlerde yeni şubeler açmak ve Türk mutfağını uluslararası platformlarda tanıtmaktır. Ayrıca, genç şeflere mentörlük yaparak onların gelişimine katkıda bulunmak ve Türk gastronomisinin geleceğine yatırım yapmak istiyorum.
İtalyan bir şef olarak, yemekseverlere evde Türk mutfağında neyi farklı yapmalarını önerirsiniz?
Evde Türk mutfağını deneyen yemekseverlere, malzemelerin tazeliğine ve kalitesine dikkat etmelerini öneririm. Özellikle zeytinyağı ve baharatların seçimi, yemeğin lezzetini büyük ölçüde etkiler. Ayrıca, yemekleri hazırlarken sabırlı olup, geleneksel pişirme tekniklerine sadık kalmak, otantik tatlar elde etmelerini sağlar. Mevsiminde sebze ve meyve kullanmak da lezzeti artıran önemli bir faktör.
MasterChef, Pantene Altın Kelebek de dâhil birçok farklı kurum ve kuruluş tarafından “En İyi Yarışma Programı” ödülüne layık görüldü. Neler hissediyorsunuz? Sizce MasterChef neden bu kadar çok seviliyor ve takip ediliyor?
MasterChef’in bu denli beğenilmesi ve ödüllere layık görülmesi beni ve ekibimizi çok gururlandırıyor. Programın bu kadar sevilmesinin en büyük nedeni, yemek yapma tutkusunu ve mutfak kültürünü geniş kitlelere samimi bir şekilde aktarabilmemizdir. Yarışmacıların gösterdiği azim, yaratıcılık ve duygusal anlar, izleyicilerle güçlü bir bağ kurmamızı sağlıyor. Ayrıca, farklı kültürlerden yemeklerin tanıtılması ve mutfak tekniklerinin paylaşılması, izleyicilerin ilgisini sürekli canlı tutuyor.
En Türk alışkanlığınız nedir?
Türkiye’de geçirdiğim yıllar boyunca birçok Türk alışkanlığını benimsedim. En belirgin olanı, misafirperverlik ve dostlarla birlikte uzun sohbetler eşliğinde çay içme geleneği. Özellikle yemek sonrasında dostlarla çay eşliğinde sohbet etmek, benim için vazgeçilmez bir alışkanlık haline geldi.
Bir de, geleneksel Türk kahvaltısını benimsemeye başladım. Önceden sadece kahveyle yetinirken, şimdi peynir, zeytin, domates, bal ve çeşitli lezzetlerle dolu zengin bir kahvaltı sofrası olmadan güne başlayamıyorum. Bu alışkanlık, hem enerji verici hem de keyifli bir ritüel haline geldi.
Çok esprili ve samimi bir yapınız var, bulunduğunuz ortama adeta keyif katıyorsunuz. Hayat felsefeniz, hayata bakış açınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Hayatta pozitif olmanın ve anın tadını çıkarmanın önemine inanıyorum. Her günün bize yeni fırsatlar sunduğunu düşünüyorum ve bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. İnsanlarla samimi ilişkiler kurmak, gülmek ve birlikte güzel anılar biriktirmek, hayatın en değerli yanlarıdır. Ayrıca, tutku duyduğum işi yapmanın ve bu tutkuyu başkalarıyla paylaşmanın büyük bir mutluluk kaynağı olduğuna inanıyorum.
Çok sevdiğiniz İtalyan ve Türk sözleri nelerdir?
İtalyancada en sevdiğim sözlerden biri “La vita è bella.”, yani “Hayat güzeldir.”; bu ifade, yaşamın her anının değerini bilmemiz gerektiğini hatırlatır. Türkçede ise “Gönül ne kahve ister ne kahvehane; gönül sohbet ister, kahve bahane.” sözünü çok seviyorum. Bu söz, dostlarla yapılan sohbetlerin değerini ve samimiyetin önemini vurgular.
Türkçe telaffuzunda en zorlandığınız kelime hangisi?
Türkçe öğrenirken bazı kelimelerin telaffuzunda zorlandım. Özellikle “muvaffakiyet” kelimesi, içindeki çift “f” ve “k” harflerinin yan yana gelmesi nedeniyle benim için telaffuzu en zor kelimelerden biri oldu.
Türkiye’de bulunduğunuz süre boyunca en unutulmaz anlarınızı nerede yaşamıştınız?
Türkiye’de birçok unutulmaz anım oldu ancak, Çanakkale ziyareti benim için çok özel bir deneyimdi. Tarihî ve kültürel zenginliğiyle Çanakkale, beni derinden etkiledi. Özellikle Truva Antik Kenti’ni ziyaret etmek ve Aynalı Çarşı’da dolaşmak, hafızamda silinmez izler bıraktı.
İtalyan erkeklerinin şıklığı zaten herkesçe bilinen bir konu ve siz de giyim tarzınızla oldukça dikkat çekiyorsunuz. Bir stilistiniz var mı yoksa kombinlerinizi tamamen siz mi oluşturuyorsunuz?
Giyim tarzım, kişiliğimin ve İtalyan köklerimin bir yansımasıdır. Genellikle kendi kombinlerimi kendim oluşturuyorum ve bu süreçten büyük keyif alıyorum. Floransa’nın renk ve dokularından ilham alarak Hotiç için özel bir koleksiyon tasarladım. Bu koleksiyon, rafine ve konforlu giyim tarzımı yansıtıyor.
Türkiye’de yapmaktan en çok keyif aldığınız aktivite nedir?
Türkiye’de en çok keyif aldığım aktivitelerin başında, pazarları ve yerel üreticileri ziyaret etmek geliyor. Taze ve yerel ürünleri keşfetmek, yeni lezzetler denemek ve bu deneyimleri mutfağıma taşımak benim için büyük bir zevk. Ayrıca, Türkiye’nin farklı bölgelerini gezmek, zengin kültürel mirasını ve mutfak çeşitliliğini keşfetmek de beni heyecanlandırıyor.
Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz? Hobilerinizden biraz bahseder misiniz?
Boş zamanlarımda en büyük keyfim oğlum Zeno Tibet ile vakit geçirmek. Birlikte bisiklete binmek, yeni yerler keşfetmek ve mutfakta birlikte yemek pişirmek en sevdiğimiz aktiviteler arasında. Ayrıca, farklı kültürleri ve mutfakları deneyimlemek için seyahat etmeyi de çok seviyorum. Bu deneyimler, hem kişisel gelişimime katkı sağlıyor hem de profesyonel hayatımda ilham kaynağı oluyor.